Murat Ertel Bu sene, “Fusion Festivali iptal edildi edilecek” diye bir söylenti çıktı. Ben de Dirtmusic adındaki bir grupla orada çalacaktım, üzüldüm. İptal olasılığı Alman polisinin festival içine girmek isteğinden kaynaklanıyormuş ancak kamu tepkisi karşısında geri adım atmak zorunda kalmışlar. Festival alanının dışında bir istasyon kurmuşlar hemen yanına da Fusioncuların güvenlik istasyonu kurulmuş. Güvenlik de […]

Çok yaşasın ütopyalar
Murat Ertel

Bu sene, “Fusion Festivali iptal edildi edilecek” diye bir söylenti çıktı. Ben de Dirtmusic adındaki bir grupla orada çalacaktım, üzüldüm. İptal olasılığı Alman polisinin festival içine girmek isteğinden kaynaklanıyormuş ancak kamu tepkisi karşısında geri adım atmak zorunda kalmışlar. Festival alanının dışında bir istasyon kurmuşlar hemen yanına da Fusioncuların güvenlik istasyonu kurulmuş. Güvenlik de bir hoş acayip mad max veya steam punk üslupta boyanmış ve modifiye edilmiş araçlarla dolaşıyorlar içeride. Zaten başka araç da alanda görülmüyor. Bazı markaları giymek yasak. Nazi modasının takipçileri alanda görüldüğü anda paketlenip dışarı atılıyor.

Bir sorun olursa polise gitmeyin bize gelin diyorlar biz çözemez isek onlara gidersiniz. Zaten bir şey kaybederseniz kayıp eşya büromuz alan içinde. Festival alanının dışı yüzlerce polis ve onlarca polis aracı ile kaynıyor ama kaç kere gittik geldik kötü bir olay ile ne karşılaştık ne duyduk. Bireylerin bağımsızlığı ve egemen güçlerin kontrol manyaklığına takmışlar, direnip de kazanmışlar, insana iyi geliyor sivil haklar.

Bu seneki macera aylarca önce polislerin festival alanına polis istasyonu kurmak istemesiyle başlamış, 1000 polis memuru, toma muadili araçlar, yüksek teknoloji ile donatılmış özel timler ve silahlı isyan kontrol araçları… Epey tanıdık geldi gerçekten. Yapılan bu çirkin plan Fusion festivalinin her şeyi şeffaflaştırıp tüm Alman kamuoyu ile paylaştığında gelen halk desteği ile suya düşmüş ve ülkeye yayılarak polisin yetki ve konumunun tekrar sorgulanmasına yol  açmış. Dünyada da sosyal ve politik sorunların çözümünün daha çok kontrol daha çok polis ve güvenlikten geçtiği yalanı dayatılıyor. Bu güvenlik hissi karşılığında daha az sivil hak ve daha az özgürlüğe razı olmanız bekleniyor.

Bu yüzden Fusion’cular mücadelelerinin yalnızca kendi festivallerinin geleceği olmadığını savunuyorlar. Amaçları polisin giremediği ve kontrol edemediği özgür alanlar yaratıp toplumsal olarak bu baskısız alanlarda var olabilmek.

Yaratıyorlar da yaratmışlar da. 20 küsur yıldır bir sosyal ütopya yarattıklarını, festivalin barış içinde özgürce var olabilmenin yaşayan bir kanıtı olduğunu söylüyorlar. Ne kadar tanıdık,ortak ve heyecan verici gerçekler. Bunu kutlamalıyız diyorlar hem de müzik ve sanat ile. Kültürel özgürlüğü savunmak için adil, özgür, şeffaf ve açık bir toplum için savaşmalıyız.

Festival için de bir manifesto hazırlamışlar, başlığı; Herkesin bir sorumluluğu var…

“Özellikle özgürlüğün sınırları sonsuz gibi göründüğünde çevrenizde olup bitenler daha da önemli hale gelir.Eğer çevrenizdekiler kötü bir yolda iseler veya sınırları zorlanıyor ise  görmezden gelmeyin, bir şeyler yapın.Yalnızca paylaşılan sorumluluk ile toplumsal farkındalık geliştirebilir.

Festival Berlin yakınlarındaki terk edilmiş bir Rus askeri hava alanı üzerine kurulmuş ve hangarlar nefis mekânlara çevrilmiş. Bazen bir kabareye bazen bir sinemaya ev sahipliği yapıyor.

Fusion’da bu beşinci çalışım ama hep BaBa ZuLa ile gelmiştik ilk defa Dirtmusic ile geliyorum. Bize genelde çaldığımızdan daha küçük bir sahne veriyorlar; Neuland sahnesi. Küçük ama çok güzel bir sahne, bizden bir saat sonra Gaye Su Akyol da orada çalacak. Festivalde bu sene 25 konser sahnesi var ve beş günde 400 kadar konser ve performans var.

Günde 23 saat müzik var yani ve bir saati sessizlik ve temizlik için ayırıyorlar. Çalan grupları çoğunlukla tanımıyorum ama Derya Yıldırım ve grup Şimşek ,DJ Booty Carrell ve Hacke DiPicciotto gibi dostlar dikkatimi çekiyor.

Dirtmusic ile Berlin’de Tegel Havalimanında buluşuyoruz. İlk önce Atina’dan gelen sesçimiz Tassos Botsios geliyor sonra koca karavanı ile tıpkı bir deve benzeyen davulcumuz Milan Cimfe. Milan aynı zamanda sesçi ve Çekya’nın en iyi stüdyolarından birinde Lou Reed’den Senfoni Orkestralarına kayıtlar yapıyor. Amerikalı The Walkabouts gtubunun gitarcısı Chris Eckman’a Nick Cave and the Bad Seeds’in ‘From Her to Eternity’ dönemi gitarcısı Avustralyalı Hugo Race de katılınca Dirtmusic tamamlanıyor. Ancak festivalin bizi alması gereken aracı ortada yok. Telefonlaşmalar sonrası polisin otobanı kesmesi ve orman yangını yüzünden geciktiğini anlıyoruz. Doğrudan soundcheck’e gideceğiz. Yolda sevimsiz bir polis kontrolünden geçtikten sonra sanatçılara ayrılan yol ve kapılardan sahne arkasına geliyoruz. Fusion’u özlemişim. Bu festivalde hiçbir reklam göremezsiniz, o kadar zevkli ki. Yemek bitmiş açız ve çaresiz eşyaları sahneye taşıtıp başlamak üzere plan yapıyoruz. Festivalde yalnızca vegan ve vejeteryan yiyecekler var buna dışardan gelip dükkan açanlar da dâhil. Geçen geldiğimde yediğimiz bezelye burgeri düşünüp yutkunuyorum ama kuruluyoruz.

Neuland sahnesi şahane her taraf ağaç aralarda hareketli ışıkların canlandırdığı kocaman gözler, renkli kumaşlar, tahta merdivenler gözümü okşuyor. Elektro Sazım için İki gitar amplisi birden kullanıyorum ve çok sevdiğim turuncu renkte Orange marka lambalı amplilerim ile pek mutluyum.

Prova sırasında insanlar toplanıyor ve kaçta çalacağımızı soruyorlar. Ertesi gün sabah erken BaBa ZuLa ile başka bir festivalde bu sefer Portekiz’de çalacağımız için hiç vaktimiz yok gezemiyoruz.

Eskiden geldiğimizde gördüğümüz gruplar geliyor aklıma. New Model Army sonra Tamikrest’i ilk kez dinleyip bu adamlar konserde Tinariwen’den bile keyifli deyişimiz. BaBa ZuLa ile geldiğimizde eşim Esma Ertel’in dansları ile aynı sahneyi paylaşmamız. Dostum Henryk Weiffenbach ile kendimizi bir fırtınanın içinde bulup oradan koşarak kaçmak zorunda kalmamız. Tabii ki konserler dışında performans sergileyen sanatçılar da unutulmamalı; çok yüksek voltajlı elektrik akımına bağlanıp tel üstünde ışıklar kıvılcımlar saçarak havada dövüşenler mi desem yoksa devasa alev makinelerinden aynı zamanda sesler de çıkararak müzik yapanlar mı? Yüzlerce konserin olması insana acayip bir his veriyor.

Erken kalkacağımızdan istemeyerek oradan erken ayrılmak zorunda kalıyoruz araç ayarlamak çok zor. Gece yarısı çalacak olan Sahra çölünün kraliçesi Aziza İbrahim ile biraz sohbet ediyoruz aklım festivalde kalıyor her iki senede bir gelebildik BaBa ZuLa ile yani bu sene Dirtmusic ile olduğu için gelecek sene gelip iki gün daha kalsak diye hayal kuruyorum.

Festival bittikten sonra bu kadar polisiye tedbir almaya ve paranoya altında yaşamaya gerek olmadığı gerçeği ile karşılaşılıyor yani insanlar birbirleri ile konuşup anlaşarak rahat edebiliyorlar.