Yaz  sıcaklarının kendini iyice hissettirdiği günlerdeyiz.. Ağustos böcekleri çoktan sahne aldı. Musluktan düşen gece damlalarına...

Yaz  sıcaklarının kendini iyice hissettirdiği günlerdeyiz.. Ağustos böcekleri çoktan sahne aldı. Musluktan düşen gece damlalarına kafayı takıp uykuyu kendine haram eden Çolpa Dayı için uzun çile geceleri ağustos böceklerinin tarrakası ile daha bir katmerlenmişti. Yine böyle bir zulüm gecesi sona ermekteydi. Karısı Hacer Teyze ise, kurşun atsan geçmez uyku halinde.
Çolpa Dayı’nın bir oyana bir yana dönüp durması da uykusunu kaçıracak cinsten değil.
Tan yeri hafiften ağarmaya başladığında Çolpa Dayı yorgun düşmüş ve tam uykuya kendini teslim etmişken Hacer Teyze ayaklanıverdi. Sabahları her daim erken kalkar ;” güneş sütü ekşitmeden işe koyulmalı” der ve evin içini harmanlamaya başlardı. Sabahın bu erken saatleri ise Çolpa Dayı’nın az bulunur uyku saatleriydi. Hacer Teyze’nin evin içindeki şarkılı türkülü bir oraya bir buraya seyirtmesi , sesin en cılızına bile duyarlı Çolpa Dayı için bir gümbürtü olur elli gram uykusunun tadını alamadan uyanmanın öfkesi ile Hacer Teyze’ye verir veriştirirdi. Yine tadı damağında uykudan öfke ile uyanan Çolpa Dayı Hacer Teyze’nin kahvaltısından bir lokma bile almadan, sırf ona inat  kendini sokağa atmış, Sırçınar’ın yolunu çoktan tutmuştu. Bacağını sürüye sürüye daha sokağı dönmeden Cenap Hoca ile burun buruna geliverdi.
»“Hayrola Cenap sabahın kör saatinde ne bu hal ?”
»“ Ankara’dan geliyorum Çolpa Dayı. Gece boyu otobüste pek uyuyamadım. Yaşlandık artık anlayacağın. Eskiden daha otobüs kalkmadan vurur kafayı uyurdum. Molalarda bile gözümü açmaz, sabah fişek gibi şehre inerdim.. Nerde şimdi o günler..”
»“ Ya biz ne yapalım Cenap? Evde yayla döşeğimde bile rahat, deliksiz bir uykuya hasretim  vallahi.. Hayırdır, ne işin vardı Ankara’da?”
»“ Bizim Partinin Konferansındaydım  Dayı. “
»“ Yaa … Hadi nasılsa emeklisin gün boyu uyursun. Gel bir çay söyleyeyim sana. Hem olan biteni anlatırsın hem de beni kahvede Şıktan oynağı ile baş başa bırakmamış olursun .”
»“Ehh hadi gidelim bakalı Dayı, canın sağ olsun.”
Uzun gölgeli sokağın sonunda koca çınar sanki onları bekliyor gibiydi. Sayısız kollarında onlarca serçe, saka, kumru, kırlangıç uğuldayıp duruyordu. Bu ahenksiz hoş koro eşliğinde kehribar kuyruğunu sallaya sallaya onları karşıladı. Koca çınarın altına bir masaya yerleştiler. Onları sokağın başında gören Şiktan çoktan çayları bardaklara boşlatmıştı bile. Daha oturur oturmaz çaylar masada yerini aldı. Şiktan bütün neşesi ve oynaklığıyla  uzun bir hoş geldiniz çektikten sonra ocağın başına seyirtti. Burunsuz ise fırından tahinli pide ve simit almak üzere sokağı çoktan yarılamıştı bile.
Çolpa Dayı söze her zamanki gibi  Cenap Hoca’ya  takılarak başladı;
»“Yediğin içtiğin senin olsun, anlat bakalım yüz gramdan elliye düşen Partini..”
Cenap Hoca bu tür dokunmalardan pek alınmazdı. Fakat nedense bu kez yüzü düşmüş, kaşları yukarı yukarı kalkıvermişti. Bunu gören Çolpa Dayı gülerek;
»“ İndir kaşını yiyem aşını evlat şakadır benimkisi hemen alınma öyle.”
»“yok Dayı alınmadım . Yorgunluktandır bu halim. Yoksa öyle bir kongre-konferans yaptık ki değil sen yüzlercesi gelse içimdeki coşkuyu söndüremez İlk kuruluştaki rüzgara bindirilmiş coşkudan çok daha gerçekçiydi bu seferki. Hiçbir soru işaretinin olmadığı, özgüven ile yarına duyulan umudun mayalandığı bir Konferans gerçekleştirdik anlayacağın. Kadın, erkek, çoluk çocuk herkesin gözlerinin içi gülüyordu. Hele o gençleri görmeli idin. Kendi gençlik günlerim geldi gözüm öününe. Gençlik Muhalefeti adıyla örgütlenen gençler bayraklarıyla, bayrak gibi dalgalanan gençlikleriyle bir tribünlerde, bir saha da idiler. Öyle ki anaokuluna giden Küçük Hayal bile bu coşkuya katılmış, boynuna astığı yaka kartına ‘ Anaokulu Muhalefeti’ yazdırmış, taleplerini sıralıyordu.”
»“Yapma yaa. Bak sen bacaksıza. Peki neymiş onun talepler.?”
»“ Ne olacak çikolata, dondurma ve kreş elbette..”
Çolpa Dayı sözü evirip çevirmeden söylemesiyle bilinir. Yine öyle yaparak sözü ayrılıklara getirince Cenap Hoca ;
»“ yol umuttur / Çünkü nereye giderse gitsin insan/ Yeni kavgaların içinde/ Yeni dostlar bulur.. demiş şair.. Biz bu kez Hayri Başkanın dediği gibi, solda taş taş üstüne koymama gayreti içinde olanlara karşı kavgada taş gibi duracağız, taş üstüne taş koyacağız. Ve de Alper’in dediği gibi  soldan yeni dostluklar edinerek   yürüyeceğiz devrimci yolumuzda...Ayrılanlara gelince , Salona gitmek için bindiğimiz taksi şoförünün yorumu aslında bizi takip eden halkın bakışını bir derece yansıtıyordu. ÖDP’li olduğumuzu söyleyince taksi şoförü;” eski inandırıcılığının kalmadığını söylediği U.Uras için, “yanlış yaptı”. demesi bunun bir göstergesi aslında.”
Gelen sıcak simit ve pide ile kendine gelen Çolpa Dayı Şiktan’dan çayları tazelemesini isterken; -“ Daireden çıktınız ya bak zar gibi oldu kabuğunuz ben bile görebiliyorum içinizi artık. Mademki gençleştiniz ben de üye yapıver de bende gençleşeyim bi yol olmaz mı ? “
Ardından birlikte değiştirmenin farkındalığını koyarak ilk icraatın sinyalini verdi: “Haydi bakalım karıncalar gibi çalışalım da şu ağustos böceklerinin şamatasından kurtulalım garii..”