Her gün sağa yanaşan, seçim öncesi türban tartışmasını açıp hükümete anayasa değişikliği fırsatı veren muhalefet; yetmezmiş gibi şimdi de İslami kesimlerle arayı kapatacakmış. Ülkenin en gerici parlamentosunun oluşmasındaki katkılarıyla zaten arayı kapattılar.

Cumhuriyetin 100. yılı Sessiz Sedasız Gelirken; “Kadın sorunu” değil “rejim sorunu”

Dilek Bulut - Dr.

Özellikle son 21 yıldır bu ülkenin gerçek sorunlarına ilişkin en iyi tespitleri kadınlar yapıyor, en hızlı reaksiyonu kadınlar veriyor, en güçlü barikatları kadınlar kuruyor. Bu büyük mücadele pratiğine rağmen sözünü ve gücünü siyaset içinde büyütemiyor ve “kadın kolları” olan muhalefet tarafından “kadın sorunu” olarak dar bir alana itiliyor. 

Oysa bu ülkede 21 yıldır anayasanın laiklik ilkesine saldırının tüm izlerini takip edip kayıt tutanlar, tüm hukuksuzlukları izleyip kadına yönelik suçları işleyenlerin peşini bırakmayanlar, tarikat cemaat karanlığında çocukların kaybolmasına izin vermeyen kadınlar döşenen tüm taşların amacının Siyasal İslamcı toplumu yaratma hayaline ulaşmak olduğunu, kutsal metinlerle yönetilen bir toplumda kadınlara ve kız çocuklarına biçilen rolü de biliyor. Kadınlar ülkede yaşananların bir rejim sorunu olduğunu anlatmaya çalıştıkları, bir varoluş mücadelesi içindeler. 

Siyasal İslamcı faşizm, neoliberalizm ile muhafazakârlaşma arasında güçlü, birinin eksiğini diğerinin tamamladığı tarihsel “eril cinsiyetçi işbirliği” üzerinde yükseliyor. Gerici ittifak, Neoliberal sistem içinde kadınları “anneler ve bakıcılar” olarak “güçlü aile” söyleminin içine hapsediyor. Sistemin devamı için toplumun yarısı olan kadınların susturulması ve çarkların dönmesi için gerekli ücretlendirilmeyen “yeniden üretim emeklerine el koymaya ihtiyaçları” var. 

Devasa bir bütçe ile Siyasal İslamcı yaşamı tasarlama görevini üstlenen Diyanet “kendilerine emanet edilen” kadınlara “fıtratları” gereği “itaat” etmelerini,” uysal kadınlar olup ülkenin yeni nesillerini doğurup yetiştirmelerini, itirazsız aile içindeki şefkatle hasta ve yaşlılara bakmalarını, kutsal annelik ve eşlik görevlerini yerine getirmelerini söylüyor. Kız çocuklarının kariyerini de böylece çizip ÇEDES benzeri projelerle İslami yaşam hayallerinde her gün cüretkâr hamleler yapıyor. 

Bu esnada ise muhalefet kongre, delege, başkan derken güya seçimlerde gördüğü “laik hukuk rejimine” yönelik tehdidi, memleket meselelerini çoktan unutmuş başka bir seçime ertelemiş görünüyor. Cumhuriyetin 100. yılına birkaç gün kalmışken ülke büyük bir sessizlik, iktidar ise art arda koyduğu projeler, yayınladığı genelge ve yönetmeliklerle cumhuriyetin temel değerlerine ve laikliğe açık bir saldırı halinde. Emperyalistlere karşı halkın büyük mücadelesiyle kurulmuş Cumhuriyetin 100. yılında ülkenin en gerici meclisi bu değişiklik için iktidarın yanında saflarını almaya hazırlanıyor. 

İktidar her seçim sonrası bir anayasa değişikliği teklifi ile geliyor. 

Anayasayı uygulamayan, anayasal ilkelere uymayan iktidar her gün çiğnedikleri hukuktan ve hukuksuzluktan yeni bir anayasayla sıyrılmaya çalışıyor. Bu defaki de “Kapsayıcı, özgürlükçü ve eşitlikçi” olacakmış. Seçim öncesi gündeme getirdiğiniz anayasanın 24 ve 41. maddelerindeki değişiklik önerisinde çokeşliliği savunan, laiklik karşıtı, ayrımcı teklifinizle biz sizin niyetinizi biliyoruz. Rejime yönelik tehlikeyi yaşamları üzerinden çok net okuyan kadınlar diken üstünde. Medeni yasaya göre çokeşlilik anayasaya aykırıdır ama üç eşi olan bir Milletvekili Mecliste “Anayasaya aykırı davranmayacağına, laik hukuk devletine bağlı kalacağına dair yemin edebiliyor”.  

Her geçen gün sağa yanaşan, açıkça laiklik savunusunu yapamayan ama seçim öncesi türban tartışmasını açıp hükümete anayasa değişikliği için fırsat veren, “inanç hakları konusunda yapılacak düzenlemelere” evet diyeceğini söyleyen muhalefet; bu yetmezmiş gibi şimdi de İslami kesimlerle arayı kapatacakmış. Ülkenin en gerici parlamentosunun oluşmasındaki katkılarıyla zaten arayı çoktan kapattılar. 

Kadınlar cumhuriyetin 100. yılında tarihsel sorumluluklarını yerine getiriyorlar. İktidarın anayasa değişikliği tartışmaları karşısında tavır net. “Anayasayı uygulamayanlarla anayasa yapılmaz.” Türkiye’nin 81 ilinden Ankara’ya giderek Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) gönüllüleri, TBMM’de kadın milletvekilleriyle birlikte, iktidarın hazırlığını yaptığı yeni anayasa değişikliğine karşı çıktı, Laikliği çekinerek savunan ya da sözünü etmeyen tüm toplumsal kesimleri, tüm kadınları ve laiklik ve eşitlikten yana tüm milletvekillerini göreve çağırdılar. 

Anayasal Laik Hukuk Rejimi tehdit altındayken, iktidar eliyle yaratılan derin yoksulluk altında, kamusal varlıkları birer birer satılan, kamusal hizmet kavramı unutturulan bu memlekette “sol sosyalist güçlü bir muhalefet yaparak” iktidara karşı barikat kurmamız gerekiyor. 

Laikliği savunmak sadece kadınlar açısından yaşamsal olmakla kalmıyor; laikliği ilga edip saltanat ve halifelik getirme düşü kuranların, halk egemenliği nosyonunu yok edip hepimizi itaatkâr kullara dönüştürmek istemesine karşı yurttaşlığı, siyasetin öznesi olmayı ve cumhuriyeti savunma mücadelesidir laikliği savunmak. Kuşkusuz ki Cumhuriyetin 100. yılında bu mücadelede, barikatın ardında “karanlığa teslim olmayacağız” diyerek sessizliği yırtan kadınlar saflarını çoktan aldılar.