Değişimin diyalektiğine odaklanan bir kitap
Fotoğraf: İHA

Ali Ekber ATAŞ

Sona sakladığımı baştan diyeyim: gedikpaşa, değişimin diyalektiğine odaklanan bir kitap. Geleneğin bağrındaki yeniyi, geçmişin içindeki günceli, dünden bugüne, bugünden yarına taşıyan, aklın kuralcılığını duygunun coşumculuğuyla dengelemiş.

Yeryüzündeki Bütün Emekçilere Saygılarımla, diyerek onlara adamış Idris Atmaca. İyi de etmiş.

Küresel dünya düzeninde, tüm emek örgütlerinin etkisizleştirildiği, emek sömürüsünün acımazsızca sürdürüldüğü bir dönemi yaşıyoruz. Ülkemiz özelinde emekçiler üzerindeki bu vahşice sömürü, tarihimizin hiçbir döneminde yaşanmadı, bugün yaşatıldığı kadar.

GELELİM EMEĞIN TÜRKÜSÜ GEDİKPAŞAYA

Kitap, Nâzım Hikmet’in Şeyh Bedreddin Destanı’na, yağmur çiseliyor gedikpaşaya güneş açıyor göndermesiyle başlıyıp, gedikpaşada yağmur başladı yukarda gökkuşağı dizesiyle bitiyor. 48 sayfa.

17. yüzyıl Fransız filozofu, bilim insanı ve düşünürü Pascal’ın, babasına yazdığı bir mektubunda geçen şu tümcesini çağrıştırıyor:

Mektubumu uzun tutmak zorunda kaldım, çünkü kısa yazacak zamanım yoktu.¹

Tek başlık altında uzun bir şiirden oluşan gedikpaşa, tam da bu sözü kuşanmış, donanmış, özümsenmiş, işlenmiş, silkelenip tozlarından arındırılmış dupduru bir kitap olmuş.

GEDİKPAŞA
İdris Atmaca
Dönence, 2023

BİR PORTRELER KİTABI OLMUŞ

nâzım orhan kemalin kolunda yine yakışıklı / yürüyorlardı caddeden aşağıya ağır ağır denize doğru (s. 8)

dizelerinde, Nâzım ve Orhan Kemal’le, Gedikpaşa Caddesi’nde buluşup, sohbetlerine tanıklık ediyoruz. Bir güzel hayali yaşatıyor bize. Edebiyat ve düşünce tarihimizden, ses sanatçılarından ve kitabın tanınmamış kahramanlarından birkaçı:

Namık Kemal, Nâzım Hikmet, Orhan Kemal, Ruhi Su, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Sait Faik, Vedat Günyol, Orhan Karaveli, Müzeyyen Senar, Hüner Coşkuner, Abdullah YüceDerici Murat, Pütürgeli Hüseyin, Katil Reco, Ruhi Usta, sayacı Hüseyin Usta, ökçeci Ahmet, Ziya Usta, Sayacı Bülent, Karısı Dila, Kâzım Kalfa, Traşçı Mustafa, Recep Usta, el arabaları, üç tekerlekli motosikletler, Suriyeliler, Nijeryalılar, Ganalılar

Bir ilki denemiş Atmaca. Portrenin yanı sıra yerel adları, ilmek ilmek işlemiş dizelere. Çağın hızlı değişimi ve şehirleşmenin rayından çıktığı bir dönemde adeta rölevesini çıkarıyor Gedikpaşa’nın. Zamanın ve endüstrinin değişim hızına ayak uyduramadığı için yok olup giden ayakkabıcılık mesleğinin atölyelerinde dolaştırıyor. Şen şakrak anlara tanık oluyoruz. İdris Atmaca, şiirleriyle bakın burada yitip gitmekte olan bir mesleğin direnen emekçileri var dercesine onların sözü olmuş, sözcülüğünü üstlenmiş kitabında.

EVRENDE BİR NOKTA BİLE DEĞILKEN

Evrende bir nokta bile olmayan Gedikpaşa’yı evrene dönüştürüyor gedikpaşa’da İdris Atmaca.  Evrenin derinliklerine çekiyor. El yordamıyla yürütülen bu mesleğin güzel insanlarının, İstanbul tarihinin en eski ve güzel semtinin, evrende görünmüyor olmasınsa, dünyaca bilinmezliğine susup da kalır mı şair? Oturup Gedikpaşa'yı ve kundura emekçilerini şiir tarihimizin emek türküsü yapmış. Bura esnaflarıyla geçirdiği zamanlardan, biriktirdiği anılar sevinçler, hüzünlerden damıtıp imbikten geçirircesine şiirleştirmiş. Sözün uçarılığının zaman denen yılkı atlarının sırtında uçup gideceğini de biliyor Atmaca. Ünlü, Verba volant, scripta manent!² Latin atasözünü doğrulayan yapıtlarına, ustalık eserini katıyor bu sefer.

ÇİM ÖZ İLİŞKİSİ

Deriye, köseleye biçim verip, eserini yaratan ustanın titizliği. Alçakgönüllü becerisi. Taş çatlatan sabrı. Bilincin ve duygunun zamandaki izi. El beynimizin dışa uzantısıdır diyen Kantçı edimi.

Sayacısından frezecisine, zennecisinden şeritçisine bir imecenin emek dünyası yalın, içten, süsten uzak, abartıdan yoksun, tozu alınmış, toprağın suya hasretini öykünmüş tek şiirlik bir kitap. Biçim öz ilişkisinde ustalığını hoşgörüyle, üretkenliğini alçakgönüllükle birleştirip dengelemiş. Duygu, düşüncenin dizgesel yatağında coşumcu taşkınlığından arınmış, aklın kuralcılığını hissettirmeyen ezgisiyle demini almış şiirler. Biçimin güzelliği (dizelerin dizilimi, bölümlemeler, sayfa düzeni, boşluklar oluşturduğu birliktelikte) dizelerin ve bölümlerin sayfadaki düzeni, onu dengeleyen boşluklar, biçim öz ilişkisinde anlamı çoğaltan bir niteliğe evrilmiş. Atmaca’nın ustalık eseri. Şiirin mekânı Gedikpaşa’da sokak sokak, cadde cadde, atölye atölye; ustalarının, kalfalarının, çırakların arasında gezdiriyor bizi…

04.16-04.17 ARAS

Gelenekten geleceğe, geçmişten güncele yüklemleri ve yüklendikleriyle zaman ırmağına bırakılmış, çağımıza yansımış bir Yunus söylencesi. Dahası var: Günceli yakalayan, belleklere nakışlayan dizeler. İşte bir örnek:

Bağrımıza kor ateşler düştü kalakaldık / Yıkıldık çöktü temeli ocaklarımızın / Hangi kalem hangi ses sarar bizi analarımız gibi / Elli bin canımız gitti söylenen daha da çok / Kayıp çocuklar kayıp onurları yöneticilerin (s. 16)

Çağın bu hastalıklı döneminde, dünyanın küresel bir leşe döndüğü, ülkemizin çöp deposu yapılıp, gecenin bir yarısında saniyede moloz yığınına mekân olması, bir akıl tutulmasıdır. Yirmi küsur yıllık kibrin, kirlenmenin, yozlaşmanın sonucudur yukardaki dizeleri, şaire yazdıran. Hastalıklı düzene, bu düzen savunucularına şairce bir dikleniş ve isyan çağrısı…

GEDİKPAŞADA HERHANGİ BİR ATÖLYE

Ana sütü alın teri emeğin anavatanı işliklerinde dolaştıran dizeler, bölümler. Hangi sokağın köşesini dönsen bir ayakkabı atölyesinde buluyorsun kendini. Her sayfada birbirini tamamlayan, emek yordamıyla güzellenmiş dizelerde; cadde boyu karşılıklı sıralanmış ve sırlanmış atölyelerinden yükselen rengarenk hayat manzaraları:

üsteleri yarın atarız yetişir siparişlerimiz / masat nerede yarın sökersin çivileri / hazırla ökçeleri kapaklarını yapıştır / süete kuşak atayım pot yapmasın / herkes bilmez bu numaraları yasu masturi (s. 17)

ANAFİKRİN ANAFİKRİ

Dilimin kovuğunda yuvalanıp uzun uzun öttü bir türkü kuşu.

¹: Blaise Pascal, Taşra Mektupları. Çeviri: Mehmet AlkanFol Kitap Yayınevi. Birinci Baskı 2021.

²: Söz uçar, yazı kalır!

³: 6 Şubat 2023, 04.17: Merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan 7,7 büyüklüğünde ulusça bizi yasa boğan deprem. Gaziantep, Hatay, Adıyaman, Malatya, Kilis, Adana, Osmaniye, Diyarbakır ve Şanlıurfa’da resmi rakamlarla 50 000, resmi olmayan rakamlarla 200.000 insanımızı moloz yığınları altında soluksuz koydu.