Dostumuz, arkadaşımız, belediye başkanı-kültür adamı Abdullah Demirbaş dün Diyarbakır’da anjiyo oldu. Demirbaş,

Dostumuz, arkadaşımız, belediye başkanı-kültür adamı Abdullah Demirbaş dün Diyarbakır’da anjiyo oldu. Demirbaş, Aralık 2009’da Kürt siyasetçilere, insan hakları savunucularına ve sivil toplum örgütü yöneticilerine yönelik olarak yapılan operasyonda tutuklanmıştı. O günden beri süren tutukluluk hali, onun hastalığını, beklenen, doktorların uyardığı ‘hayati tehlike’ aşamasına getirdi. Çünkü Demirbaş’taki ‘derin ven trombozu’ denilen hastalık hareketsizlik durumunda hızla ilerliyor. Demirbaş’ın uzun uzun yürümesi gerekirdi. Diyarbakır sokaklarında. Sur boyunca. Bırakmadılar. Bırakmıyorlar.
Onu 2007’de de çokdilli belediyecilik uygulamaları nedeniyle Danıştay, görevinden düşürmüş, onun bu ülkedeki barış yürüyüşünü çelmelemek istemişti. 29 Mart 2009’da yeniden seçilmesi kimilerinin tahammül sınırlarını zorlamış olmalı.
Abdullah Demirbaş’ın avukatı Sertaç Eke, bianet’e yaptığı açıklamada müvekkilinin bacaklarındaki toplardamarlardaki pıhtı sorunu nedeniyle hayati riski olduğunu, bunu Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi raporunun da gösterdiğini ancak mahkemenin tahliye kararı vermediğini söylüyor.
5 Nisan tarihli hastane raporuna göre Demirbaş “hayati tehlike oluşturan yüksek risk grubunda” ve “uzmanlar tarafından yakın takibi gerekiyor”. Avukatı Demirbaş için iki kez sağlık durumuna istinaden, iki kez de tutukluluk koşullarının gerçekleşmemesi nedeniyle tahliye başvurusunda bulunmuş, ancak mahkeme her defasında kanıtların toplanmasının bitirilmediği gerekçesi ile talebi reddetmiş. Mahkeme kanıt toplayıp seçilmiş bir siyasetçiyi cezaevinde eylemsiz kılmanın gerekçelerini hazırlamaya çalışırken, doktorlar Demirbaş’ın hareket etmemesi halinde hayatını kaybedeceği yönünde rapor veriyor.
Kanıtlar ne zaman toplanmış olacak? Bu kıymetli barış adamının bacaklarında toplanan kan pıhtıları kalbine, beynine yürüyünce mi? Çünkü ‘derin ven trombozu’ denilen hastalık böyle bir şey. Bu nasıl bir acımasızlık ve hukuksuzluk?
Avukat Eke, gelecek hafta tahliye için yeniden mahkemeye başvuracaklarını söylüyor. Abdullah Demirbaş o zamana kadar hastane odasında başında bir askerle cezaevine yeniden gönderileceği günü bekliyor olacak. Hastalık dönülmez bir noktaya gelsin diye yeniden cezaevine döneceği günü.
Doktorlar tedavisinin ancak tutukluluğunun kaldırılması durumunda layıkıyla yapılacağını söylüyor, mahkeme ise onu ‘layıkıyla tutuklayamadığı’ için kanıt aramakla meşgul.
Ve evet, sadece bir belediye başkanı değil, bir kültür adamı olarak da nitelememiz gereken, her uygulaması modern belediyecilik ile adem-i merkeziyetçiliğin özgün bir bileşimi olan, barışın Dil ile mümkün olduğunun bilincinde, dillerin kardeşliğini her uygulamasında dosta düşmana göstermeye çalışan, Türkiyeli yazarların ‘kendince vasisi’, Diyarbakır çocuklarının ‘koro şefi’, oğlunun hasretlisi Abdullah Demirbaş’ı kaybetmekten çok korkuyoruz bizler.
Bu ülkenin bir barış şansını daha kaybetmesinden.
Ve tahliyesini istiyoruz.