Pentagon’dan sızan belgelerden sonra medyanın verdiği tepki dikkat çekti. Medyanın hükümetin yalanlarını savunmak için seferber olması, finansal oligarşinin yükselen toplumsal muhalefeti bastırma çabasının bir ürünü.

Demokrasi karanlıkta ölür
Belgeleri sızdıran 21 yaşındaki asker Jack Teixeira, perşembe günü tutuklandı.

Andre DAMON

Pentagon’dan sızan birtakım belgeler, ABD’nin Ukrayna Savaşı’ndaki rolü hakkında yeni bilgiler açığa çıkardı. Fakat belki daha da önemlisi, ABD medyasının belgelere verdiği tepki oldu. Ülkede demokratik haklar konusunu oturup ciddiyetle düşünmeliyiz.

Sızan belgeler gösteriyor ki, Biden yönetiminin asılsız iddialarının aksine, NATO birlikleri Ukrayna topraklarında aktif görevde bulunuyor ve Ukrayna ordusunun durumu haberlerde okuduğumuzdan çok daha kötü.

Hükümetin yanı sıra New York Times ve Washington Post gibi yayın organlarının da düpedüz yalancı olduğu anlaşıldı. Dahası, bu ve diğer ana akım medya organlarının tepkisi, ABD hükümetinin “halkına yalan söyleme hakkını” savunmak oldu.

Perşembe günü Washington Post manşetinde “Discord sızıntıları, ulusal sırlarımızın tehlikede olduğunu gösteriyor” yazıyordu. Yazının herhangi bir bölümünde halkına yalan söyleyen Biden yönetimi eleştirilmiyor. Yazıyı kaleme alan editörler ekibi, hükümetin sırlarını önemsediklerini açıkça ifade ediyor ve hükümetin halkından sır saklamasında yardım etmeye yemin ediyorlar.

Yazıda “Sır saklamak, işleyen hükümet için zaruridir” deniyor.

Milyarder Jeff Bezos’un sahibi olduğu Washington Post bu ifadeler ile demokratik yönetişim kurallarını temelden sarsıyor. Bu sözlerini sonraları, “Çünkü bazen sessizce razı gelseler de, insanlar anlayamadıkları şeyi tasvip edemezler” diye açıklıyordu.

Teixeira, belgeleri bir oyun forumunda paylaştı.

HALKTAN SAKLANAN SIRLAR

Sızıntılar ile ortaya çıkan belgeler yalnızca “Rusya’dan saklanan” sırları değil, Amerikan halkından saklanan sırları da kapsıyorlardı. Belgeler, nükleer savaş tehlikesine rağmen sürdürülen dış politikada, halkın tamamen yanlış yönlendirildiğini açığa vuruyor.

Diğer bir deyişle, Ukrayna Savaşı’ndaki ABD’nin uygulamaları özelinde devlet sırlarına siper olan Washington post, hükümetin halkına “alenen yalan söyleme” hakkını savunuyor. ABD medyası geçmişte de devletin suçlarına ortak olmuştu. Fakat bu ifadeler meseleyi başka bir boyuta taşıyor: Dış politikanın demokratik süreçler ile denetlenmesi, bizzat medya kuruluşlarının ortaklığıyla engelleniyor.

ABD’de polis devleti kurmak istiyorsanız, Washington Post gibi bir medya organında “politika” ya da “yönetim” değişikliğine gitmenize gerek yok.

Tabii yazıda açıklanmayan önemli bir çelişki de vardı. Devletin halk üzerinde bu denli kontrol sahibi olmasını savunan yayın kurulunun görüşleri, o esnada sayfanın tepesinde de görülebilen “Demokrasi karanlıkta ölür” sloganı ile derinden çelişiyordu.

“Ulusal sır” denilen şey, aslında ulusun bir kısmının, diğer kısmından sakladığı şey. Ulusun bir kısmını hükümet ve çıkarları daima korunan finansal oligarşi oluşturuyor. Geriye kalan kesimlerin ise yalnızca yalanlar işitmesine izin veriliyor.  

Belgelerin 21 yaşındaki bir Ulusal Muhafız tarafından sızdırılmış olması, ABD’nin Ukrayna’daki gerçek rolünün devlet, askeriye ve medya oyuncuları arasında aslında ne kadar “bilinir” olduğunu da gözler önüne seriyor. Üstelik Washington Post, henüz dışarı sızmamış yüzlerce ilave belgeye de erişimi olduğunu zaten itiraf etti.

Time, Biden’ı eleştirmedi.

SUÇÜSTÜ YAKALANAN ABD

New York Times perşembe günü yayımladığı haberde, belgeleri sızdıran kişiyi ifşa etti ve tutuklanmasına sebep oldu. Devlet destekli propaganda organı Bellingcat ile birlikte çalışan New York Times, Jack Teixeira isimli 21 yaşındaki havacı askeri kamuoyuna ifşa etti ve Teixeira saatler içinde tutuklandı.

Teixeira’nın faşist ve antisemitik görüşlere sahip olduğuna dair ipuçları var. Fakat görüşleri ve motivasyonu ne olursa olsun, ABD hükümetini “suçüstü” vaziyette yakaladığı gerçeği orada öylece duruyor.

ABD medyasının, bilhassa Times gazetesinin ABD emperyalizminin suçlarını savunma ve aklama geçmişi zaten vardı. Fakat kamu yararına olan bazı bilgileri deşifre eden kişinin tutuklanmasına sebep olacak bir araştırmayı bizzat yürütmek, ABD basınını resmen devletin uzantısına dönüştürmek anlamına geliyor.

Devletin suç işlediğine dair bir bilgi edindiyseniz, New York Times ya da Washington Post’un kapısını çalmasanız iyi edersiniz çünkü polise ya da FBI’a teslim edilebilirsiniz. New York Times’ın izlediği çizgi, tüm Amerikalı gazetecileri tehlikeye atıyor çünkü artık hepsi ABD ajanı olmakla suçlanabilirler.

50 sene önceye gittiğimizde New York Times ve Washington Post’un yayımladığı Pentagon Belgelerini görüyoruz. Belgeler Kennedy, Johnson ve Nixon hükümetlerinin Vietnam Savaşı’na girmek için sistematik komplo taktikleri yürüttüklerini açığa vuruyordu. ABD birliklerinin işledikleri savaş suçlarının yanı sıra, savaşın amaçları ve boyutu hakkında halka söylenen yalanlar da deşifre edilmişti.

Günümüze Times ve Post gazetelerinde oluşan ilkeler bütününe baktığımızda, Pentagon Belgelerini ifşa eden Daniel Ellsberg’ün yanı sıra tüm editörlerin, gazetecilerin ve matbaacıların tutuklanabileceğini öngörmek güç değil.

New York Times, Teixeira’ı ifşa etti.

Beyaz Saray Güvenlik Sözcüsü John Kirby, salı günü mikrofonların önüne çıktı ve ABD medyasına belgelerde yer alan bilgileri yayımlamayı bırakmalarını söyledi. “Bu bilgilerin gazetelerde ve televizyonlarda işi yok. Halkın erişimine açık bilgiler değiller ve halkın erişimine sokulmamalılar” dedi.

Beyaz Saray işlediği suçların ve söylediği yalanların halktan gizli kalmasını tercih ediyor olabilir ve ana akım medya bu tercihlere saygı duyabilir. Fakat internet çağında kamuoyunu bu şekilde yönetmek mümkün değil.

Obama yönetiminde görev yapan Samantha Power, 2017’de yaptığı bir konuşmada medya şirketlerinin kamuoyu üzerindeki etkilerini kaybetmelerinden yakınıyordu: “Soğuk Savaş yıllarında Amerikan halkının büyük bölümü bilgiye ve habere medya kuruluşları üzerinden erişiyorlardı. Muhabirler ve editörler, medya organlarında ne çıktığı üzerinde mutlak söz sahibiydiler. Şimdilerde Amerikalıların üçte ikisinin haberlere sosyal medyadan erişiyor olması, tehlikeli bir durum.”

Julian Assange’ın Ekvator elçiliğinden alınması, Washington Post’un bu tutuklamayı sevinçle karşılaması ve “Bay Assange özgür basın kahramanı değildir” manşetleri atması da benzer bir anlayışa dayanıyor.

YAYIN POLİTİKALARI YALAN

Pentagon Belgelerine verilen tepki, WSWS gibi bağımsız medya organlarının arz ettiği önemi de tekrar hatırlatıyor. Times ve Post’un yalanları, sızan belgeler ile deşifre oldu ve bu zamana dek yaptığımız haberler doğrulanmış oldu. Çünkü Times ve Post gibi yayın organları, işçi sınıfına yalan söylemeyi yayın politikası haline getirirken, bağımsız yayın organları savaşın dozunun artmasının yaratacağı tehlikelere dikkat çekiyordu.

Medyanın hükümetin yalanlarını savunmak için seferber olması, finansal oligarşinin yükselen toplumsal muhalefeti bastırma çabasının bir ürünü. Yalanlar ve propaganda vasıtasıyla dünyayı grevlerin ve eylemlerin yasaklandığı, oligarşinin kazancının güvence altına alındığı bir iklime sokabileceklerini hesap ediyorlar.

Abraham Lincoln’ün söylediği gibi, “Bazı insanları bazen kandırabilirsiniz, ama herkesi her zaman kandıramazsınız.”

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: World Socialist Web Site