Benim gayem ve serbest piyasanın bugünkü koşulları karşı karşıya geldiğinde bir çelişki oluşturuyor. Ben kendimi anlatmak için müzik yapıyorum, benden satan şeyi yapmam, bu yönde performans sergilemem bekleniyor. Burada özünde bir yanlışlık değil, uyumsuzluk var. Ben bu koşullara uymuyor ya da uyamıyorum.

Deniz Tekin: "Piyasanın koşullarına uyamıyorum!"

Etki Can Bolatcan

Neoliberalizm ile hayatımızdaki her şeyin ticari bir metaya dönüşmesi, piyasaya göre şekillenmesi ve sermayenin çıkarlarına göre üretilmesi sanatın ve müziğin üretim süreçlerini de etkiledi.

Sesini ilk defa bağımsız bir müzisyenken duyduğumuz Deniz Tekin; ana akımın ve müzik endüstrisinin taleplerini eleştiren, müziğin sadece ticari bir metaya indirgendiğini belirten açıklamalarıyla ticari müzik üretmeyi bıraktığını duyurdu.

Müzik endüstrisinin içinde bulunduğu durum, piyasanın müzisyenlerden talepleri ve müzisyenlerin sendikal hakları hakkında Deniz Tekin ile konuştuk.

Aslında 10 yıldır yaptığınız müziğin; ana akımın ve müzik endüstrisinin etkisiyle ticarileşmeye başladığını, talep edilen şeyin müzik veya sanat olmadığını, ticari bir metaya dönüştüğünü söylüyorsunuz. 16 yaşında yaptığınız müzikle 26 yaşında yaptığınız müzik arasında ne gibi farklılıklar var? Müzik endüstrisinin ve ticari taleplerin bu farklılıklar üzerindeki etkileri neler?
Çocukluktan beri müzik yapıyorum, lisedeyken yazdığım ve yorumladığım şarkıları amatörce kaydedip bir maddi beklenti içinde olmadan paylaşarak başladım. Evden yapılan bu müziğin çıktısı benim de kontrolüm ve istemim dışında birçok insana ulaştı, bunun için teşekkür ederim. Bir yandan üniversitede severek seçtiğim bir bölümü okumak için İstanbul’a geldim, ana akım müzik şirketleri ve müzik endüstrisinde farklı iş rolleri üstlenen birçok yapıyla da çalışma fırsatım oldu. Bugünden geriye bakınca anlıyorum ki ben müziği başından beri ticari bir güdü ya da işlevle yapmıyorum, insan olarak kendimi ifade edemediğim, karşılık bulmadığını düşündüğüm düşünce ve duygular için müzik bir araç olmuş. Benim bu gayem ve serbest piyasanın bugünkü koşulları karşı karşıya geldiğinde bir çelişki oluşturuyor. Ben kendimi anlatmak için müzik yapıyorum, benden satan şeyi yapmam, bu yönde performans sergilemem bekleniyor. Burada özünde bir yanlışlık değil, uyumsuzluk var. Ben bu koşullara uymuyor ya da uyamıyorum. 

Medya patronlarına, ana akıma ve serbest piyasaya karşı direnen bağımsız müzisyenlerin ekonomik kaygılarla müzik endüstrisine girmek zorunda kaldığını biliyoruz. Peki, piyasaya direnen bu bağımsız müzisyenlerin ana akıma ve müzik endüstrisinin taleplerine uymak zorunda kalmadan ekonomik ihtiyaçlarını karşılamalarının bir yolu yok mu?
Aslında en iyi olduğumuz reflekse, yaratıcılığa dayanarak kendine alternatif alanlar yaratmak bir yere kadar mümkün. Bir yandan müzik ya da başka bir konuda öğretmenlik, eğitmenlik yaparak hayatını geçindiren sanatçılar da var, sanatçı deyince sadece yaptığı iş ve kendi kimliği büyük bir marka değeri ya da paraya denk gelen insanları düşünmemeliyiz. Herkesin yolu, zamanı ve işlerini yönetme biçimi, bir problemi çözme yolu farklı. O yüzden koşulları bir yere kadar kabullenip içinde bilinçli ve temelli seçimler yapmak mümkün.

Mevcut müzik endüstrisinde yapımcıların, piyasanın ve medya patronlarının ana taleplerinin müzisyenlik veya müzik olmadığından bahsediyorsunuz. Bugün müzik endüstrisi müzisyenlerden neyi talep ediyor?
Açıkçası müzik bence hiçbir zaman bugünkü kadar ikinci planda olmamıştır. Bunu birçok iş için söylemek mümkün, biraz da sosyal medyanın etkisiyle ne yaptığınız değil, nasıl ve ne kadar görünür olduğunuz önem kazanmaya başlıyor bu çağda. Emeğimizin neyi beslemek, geliştirmek ve büyütmeye gittiği konusunda bilinçli seçimler yapmalıyız bence. Ben müziğimle giderek mülk ve ün kazanarak insanlara müzikten çok hayatımı pazarlayacağım bir yolla para kazanmayı reddediyorum. Yaşamanın çok daha huzurlu ve sakin yolları var: Gelgitlerin, iniş çıkışların bu kadar büyük olmadığı, zamanın daha yavaş bir döngüde aktığı, daha temelli hareket edilebilecek bir yaşam mümkün. Siyah beyaz değil, ben hayatım boyunca müzik yapacağım, ama yazdığım müzikten bir maddi karşılık beklememeye devam edeceğim. 

Daha önce Twitter üzerinden yaptığınız bir çağrıyla müzik ve sanat emekçilerinin medya patronlarına karşı birlikte ve örgütlü hareket etmesi gerektiğini belirtmiş, müzisyenlerin sendikal haklarına dair yorumlarda bulunmuştunuz. Sizce sanat emekçilerinin örgütlenememesinin, sendikalaşamamasının önündeki engeller neler? Bu engeller nasıl aşılır?
Neoliberal üretim yapıları, bireysellik vurgusu ve rekabet gibi hisler bence sanatçıları kolektif çalışmaya değil, hiyerarşik bir karşılaştırma içine ve şirketleşmeye itiyor. Müzik özünde beraber yapılan ve deneyimlenen bir şeydir, odağı bir ya da birkaç kişiye almak bence üretim sürecinde kilit rol alan çoğu kişiyi görünmez kılıyor. Burada hepimiz kendimizi emekçi olarak adlandırmalıyız, ancak o zaman iş, hayat ve sağlık güvencemiz, sendikal haklarımız, düzenli çalışmak üzerine hakkımızı farklı yollardan koruyan kurumlarımız, düzgün bir telif ve sigorta sistemimiz olur.