Türkiye’de II. Meşrutiyet’in ilanından sonra öldürülen ilk gazeteci Serbesti gazetesi yazarı Hasan Fehmi’dir. İttihat ve Terakki’den bir asker tarafından Galata Köprüsü’nde öldürüldü. İşte o günden bugüne dek 67 gazeteci katledildi.

Devlet ve hukuk

Turgay Olcayto - Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı

Gazetecilik “bir meslek değil, bir iştir” der bir yazısında Karl Marx. Bu tanıma göre haberciliği ciddiye alan, işini dürüstçe yapan halkların haber alma haklarına saygılı olan kişilerdir gazeteciler. Bir bakıma haksızlığa uğrayan bireylerin savunucusudur da. Ne var ki totaliter ülkelerin yöneticileri gazetecilerden hiç hoşlanmazlar. Özellikle de gazetecinin eleştirel bir bakışla kaleme aldığı haberlerden öylesine rahatsız olurlar ki o tür yayınları susturmanın çarelerini ararlar. Haberin iktidarda yarattığı travma ne kadar büyükse, gerçekleri ortaya koyan, duraksamadan evrensel gazetecilik ilkelerine göre hareket eden gazetecilerin ödeyecekleri bedel de o denli ağır olur. 

Evet, gazetecilik yazılısıyla, görüntüsüyle ve işitsel haliyle onurlu bir iştir. Kamuoyunun doğruları öğrenme, bilgilenme, gerçeklere erişme hakkına da yardımcı olur. İçinde yaşadığımız süreçte Türkiye’de gazetecilere yönelik baskı, şiddet ve tehdit olayları her gün biraz daha artıyor. Üstelik kimi haberlerin karartılması, kamuoyundan kaçırılmasında yalnız iktidarın değil, muhalefetin ve hatta demokrasiyi içlerine sindirememiş bütün siyasetçilerin de parmağı var. Boşuna dememiş eskiler. “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.” Gazetecilikte de dürüstlükten ayrılmıyorsanız mutlaka size bir bedel ödetiyorlar. Çalıştığınız gazete, televizyon ve radyoda duruma göre bir anda istenmeyen kişi olur, yazdığınız bir haberden dolayı kendinizi kapı önünde bulabilirsiniz. Olmadı sokakta, caddede saldırıya uğrayabilirsiniz. İşin boyutu büyüdükçe sizi susturmak isteyenlerin hakkınızdaki bu infaz kararları da ağırlaşır. Ölüm tehditleri başlar. Hatta iş fiiliyata dökülür. Zannederler ki, gazeteci korkar oysa işine tutku ile bağlı hiçbir gazeteci bu çirkin davranışlara kulak asmaz, tehditlerden korkmaz. Ama eğer o ülkede demokrasinin kırıntısı varsa devletin savcıları da bu yeraltı kabadayılarının hakkından gelmeyi başarır. 

Son günlerde politikaya bulaşmayan yalnızca araştırıcı gazeteciliğin kurallarını yerine getiren, eleştirel haber yapan pek çok gazeteci arkadaşımız ölüm tehditleri alıyor. Bunu iktidarın da, muhalefetin de duymaması mümkün değil. Ama nedense iki kesimden de çıt çıkmıyor. Gazeteciler korkmuyor ama galiba siyasetçiler korkuyor. 

Türkiye’de II. Meşrutiyet’in ilanından sonra öldürülen ilk gazeteci Serbesti gazetesi yazarı Hasan Fehmi’dir. İttihat ve Terakki’den bir asker tarafından Galata Köprüsü’nde öldürüldü. İşte o günden bugüne dek 67 gazeteci katledildi. Öldürülen gazeteciler çoğunun tetikçisi belli de olsa cinayetler hep faili meçhul kalmış. İktidarlar gelip geçmiş ama devlet bu dosyaları tozlandığı raflardan indirmek için yapılan talepleri her defasında reddetmiş. Aralarında Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Turan Dursun, Metin Göktepe, Hrant Dink, Ahmet Taner Kışlalı gibi gazetecilerin bulunduğu kıyım belleklerden hiç çıkmıyor. Bütün bu uğursuz kanlı katliamlara rağmen bugüne dek gazetecileri doğruları yazmaktan, gerçekleri araştırmaktan alıkoyamadı iktidarlar. Şimdilerde kimi parti merkezlerinden, kimi sosyal medyadan yapılan tehditlerle de gazetecileri korkutamayacaklar, yıldıramayacaklar.