David Harvey’nin bu yakınlarda yapmış YAZILARolduğu bir konuşma vesilesiyle Kapital’in I. cildinin 15. bölümünü tekrar gözden geçirdim. Harvey’nin konuşması her zaman olduğu gibi orjinal bir...

David Harvey’nin bu yakınlarda yapmış YAZILARolduğu bir konuşma vesilesiyle Kapital’in I. cildinin 15. bölümünü tekrar gözden geçirdim. Harvey’nin konuşması her zaman olduğu gibi orjinal bir teorik formülasyon önerisi  de içeriyordu. Konuşması, Marksist tartışmalar sırasında  sık sık kullanılan ‘devrimcilik’ referansına içerik kazandırma çabası olarak da görülebilir.
Harvey’nin iddiası, benim de sık sık vurguladığım gibi, kapitalizmin krizinin aynı zamanda sosyalizme geçişi gündemimize yerleştirdiği. Harvey, bu hedef için kapsamlı bir toplumsal değişim teorisine ihtiyaç olduğunu ve bunun ipuçlarının Kapital’de bulunduğunu söylüyor. Devrimcilik, sosyalizmi kurmak ise, ancak dayandığı toplumsal değişim teorisinin içeriği ile bir anlam kazanacağı açık.  Dolayısıyla, soru bu toplumsal değişim teorisinin ne olduğu sorusu. Tabii, meraklısı ve Katkı’nın Önsöz’ünün ötesine gitmek ihtiyacı duyanlar için!
Sözkonusu konuşmayı daha uzun bir yazıda ele almayı planlıyorum.  Burada sadece Kapital’in 15 bölümünde – ‘Makineler ve Modern Sanayi’ (A. Bilgi çevirisinde nedense ‘modern sanayi’ yerine ‘büyük sanayi’ tercih edilmiş)-- Marx’ın teknoloji üzerine kimi değerlendirmelerini aktarmak istiyorum.  Bu tercihimin nedeni de, bırakın kapitalizmin restorasyonuna kafa yoran iktisatçıları, sol kampta olanlar arasında da teknolojinin her derde deva sanılışının çok yaygın oluşu.
Yaşanan kriz adeta bu görüşü savunanları coşturdu, denize düşen yılana sarılır misali, teknoloji, ilahi bir kurtarıcı seviyesine yükseltildi. Türkiye ekonomisinin rekabet gücünü arttırmak adına, gelir seviyesini yükseltmek beklentisi ile, çevreyi tahrip etmeyen temiz enerji tartışmaları vesilesiyle, ikide bir teknoloji vurgusuna maruz kalıyoruz.  Konferanslar, enstitüler, projeler. de cabası.
Bahsettiğim bölüme Marx, adeta günümüz teknolojicilerini hedeflermişçesine, John Stuart Mill’den bir alıntıyla başlar: “Bugüne kadar yapılan bütün mekanik buluşların, insanoğlunun katlandığı günlük meşakkatleri hafiflettiği kuşkuludur.” Hemen arkasından Mill’in beklentisinin nayifliğini yüzüne vurur: “Ne var ki bu, hiç bir şekilde, makinenin kapitalistçe uygulanmasının amacı değildir. Emeğin üretkenliğindeki diğer bütün artışlar gibi makine de, metaların ucuzlatılması ve, işçinin kendisi için çalıştığı işgünü kısmını kısaltarak, karşılığını almadan kapitaliste verdiği diğer kısmını uzatmak amacıyla kullanılır. Kısacası makine, bir artı-değer üretme aracıdır.”  (A. Bilgi çevirisi)
Yine aynı bölümde, 4. dipnotta da, Marx, Darwin’in adeta doğa teknolojisinin tarihini yazarcasına bitki ve hayvan organlarının gelişimini inceleyişine değindikten sonra, insanların kullandığı alet ve makinelerin evriminin, yani teknolojinin tarihinin de aynı titizlikle ele alınması gereğine işaret eder. Ve şu çok önemli tespiti yapar: “Teknoloji, insanın doğa ile ilişki biçimini, hayatını sürdürebilmek için giriştiği üretim sürecini ortaya sererek, toplumsal ilişkilerinin oluşum biçimini ve bu ilişkilerden doğan fikri zihniyeti açıklığa kavuşturur.” (benim çevirim)
Şahsen, günümüz teknoloji tartışmalarında, bu alıntılarda bile sezdiğimiz fikri zenginliği görmüyorum. Oysa, doğa, insan, üretici güçler, üretim ilişkileri, fikri dünyamız, bunlar arasındaki ilişkiler; daha önceki toplumsal formasyonlar arası geçişler sırasında bunların nasıl dönüştüğü vs toplumsal değişim teorisinin asli unsurları.  Ancak, bunlar üzerine, kapitalizmde vuku buluş şekillerinin dışında ilişkiler tasarlayarak devrimciliğe bir içerik kazandırabileceğimizi düşünüyorum.