Kısa süre önce Oratoryo albümü yayımlanan Dipnot ve Yeg “Müzik endüstrisinin taleplerini tahmin etmekle birlikte; oraya olan uzaklığımız, istediğimizi yapabilmemizi sağladı. Bu bizim için yeni bir olgu değil, en başından beri bu tavra sahibiz” diyor.

Dipnot ve Yeg BirGün’e konuştu: İnsanlara sınıfını unutturmamak gerek
Albüm Kapağı: Caner Metin & Metehan Gülbay, Fotoğraf: Caner Metin

Etki Can Bolatcan

Herkes ve Her Şey İçin şarkısıyla başlayıp Ölmek Yasak şarkısıyla bitiyor Dipnot ve Yeg’in yeni albümü Oratoryo. Bu iki şarkının arasında geçirdiğimiz yaklaşık yarım saatlik serüven bizi hem kendi yaşamımızla hem de yaşadığımız sistemdeki çelişkilerle baş başa bırakıyor. Kendimizi bazen direniş çağrılarının arasında, bazen Yeg’in altyapılarındaki vuruşlarla, bazen de Dipnot’un sert sözlerinde buluyoruz.

Biz de bu albümü albümün icracıları Dipnot ve Yeg ile konuştuk.

Avangart: Servet Düşmanı albümünün üzerinden çok zaman geçmeden Oratoryo albümüyle karşımızdasınız. Bu üretkenliğin kaynağı nedir? Hangi motivasyondan besleniyorsunuz?
Dipnot: Oratoryo’nun süreci 2019’da başladı. Aslında biz o süreç içerisinde 3 EP, 1 albüm yayınladık. Avangart’ı tasarlarken Oratoryo tam anlamıyla olmasa da bitmeye yakındı. 2022’nin Aralık ayında Avangart’ı yayınlarken Oratoryo’nun planlamalarını yapmaya başlamıştık. 2023’ün Aralık ayından geriye dönüp bakınca pandemi sürecinin yıpratıcı durumunu terse çevirmeye gayret etmişiz gibi gözüküyor. Toparlamak gerekirse; üretkenliğin en büyük kaynağı birlikte yaşamamız ve bu duruma kafayı kırmış oluşumuz olabilir. Ki ikimiz de yoğun bir iş hayatına sahibiz. En büyük motivasyonumuz ise Oratoryo’nun büyüklüğüne olan inancımız diyebiliriz. Oratoryo’nun altında kalmamak, incitmeden sunmak ve doğru hedefe ulaşması…

Şarkı sözlerinizde piyasacı müzik zihniyetinin bolca eleştirildiği görülüyor, altyapılarınız ise anaakım müziğin tam zıttı. Bu eleştirilerinize ve farklılıklarınıza rağmen müzik endüstrisinin taleplerine uymayı hiç düşündünüz mü? 
Albümü inşa ederken elbette hem kendi aramızda hem de yakın çevremizdeki dostlarımızla fikir alışverişi yapıyorduk. Eleştirilerimiz, haklılığımız ve anti-pop tavrımız her zaman değer gördü. Bunu bir farkındalık değil de gereklilik olarak ortaya çıkarttığımız için zihnimiz çok berraktı. Müzik endüstrisinin taleplerini tahmin etmekle birlikte; oraya olan uzaklığımız, istediğimizi yapabilmemizi sağladı. Bu bizim için yeni bir olgu değil, en başından beri bu tavra sahibiz.

Pay şarkısında “Hasan Tahsin’den halliceyim” şeklinde bir sözünüz var. Siz de Türkçe rape direniş çağrısında mı bulunuyorsunuz yoksa?
Elbette. Aslında hemen hemen her cümlemizde, her imzamızda agresif tavrı korumaya gayret ediyoruz. Bulunduğumuz kültüre gerekli hassasiyeti gösteriyor ve müziğimizde sık sık bundan bahsediyoruz. Yukarıda bahsettiğiniz cümle benim için tam olarak bunu karşılamasa da böyle düşünülmesi hoş. Ben yazdığım şeylerin dinleyen kişi tarafından –benim pencerem dışına taşmaması kaydıyla– farklı anlamlar yüklenmesine mutlulukla bakıyorum.

“Şiirimiz siyahtır abiler” diyerek Ece Ayhan’a bir selam gönderiyorsunuz. Sever misiniz Ece Ayhan’ı? Şiirle aranız nasıl?
Ece Ayhan’ı severim. İlk olarak Gezi süreci sonrasında okuma fırsatı bulmuştum. Devrik ve uyumsuz tavrı bizim Rap’e çok yakın. Düzensiz oluşu, okurken yıpratışı… Sevdiğim şairlere atıfta bulunmayı seviyorum. Albümde Ece Ayhan dışında birçok şairimize atıf mevcut. Onları anmak birçoğunun verdiği mücadeleyi diriltmek gibi hissettiriyor. Fiziksel olarak ayrılışlarını hissettirmemek gerekiyor. 

Albümdeki neredeyse bütün şarkılar sadece sorunlardan şikâyet etmekle kalmıyor insanları bu sorunların çözümü adına mücadeleye de çağırıyor. Mesela “Şeytan” şarkısında dediğiniz gibi “taşlamak geleneksel, tam gücüyle militan” mı olmak gerekiyor?
Marks’ın felsefecileri tokatladığı “yorumlama değil de değiştirme” mottosu konuyu buralara kadar getirdi. Zihnimde ayrı bir yeri var. Bir şeyleri sadece anlatmak yetersiz. Hele ki bizim coğrafyamızda kabul görmemesi gereken bir şey. Yaklaşık 10 yıldır bu çerçevede üretmeye gayret ediyorum. Durum bu, şöyle, şu şöyle oldu, bu böyle yaptı… Eee, sonra. Sonrası yoksa ya bunalım ya da en uç tabiriyle anarşi. İkisi de iyi şeyler değil. İnsanların yaşadıkları durumun ve sürecin neden kaynaklandığını yüzüne vurmak ve sınıfını unutturmamak gerekiyor.

Bu soruyu da doğrudan Yeg’e soralım. Son yıllarda piyasada görmeye alıştığımız altyapılardan taban tabana farklı bir işle karşı karşıyayız bence. Altyapılarınızı üretirken hangi duygulardan besleniyorsunuz?
Yeg: Öncelikle alışmış olduğunuz altyapılardan farklı bir şey ile karşılaşmış olmanızı bir övgü olarak kabul etmekle başlamak istiyorum. Üretme sürecime gelecek olursak da benim olayım biraz tuhaf. Ben hiçbir zaman müzik yapmayı bir görev gibi görüp koltuğa oturmadım. İlk başladığımdan bugüne kadar da hiçbir zaman “haydi şöyle bir şey yapayım da hemen yayınlayayım” diye düşünmedim. Bu da üretim sürecini haliyle çok daha uzun soluklu, üzerine daha çok düşünebileceğim bir noktaya taşıyor. Oratoryo’yu yaparken 2019 yılında Kalbim’in altyapısını yaparak başlamıştım. Tabii daha sonra 4 kere değişti bu bahsettiğim altyapı ve şu anki formuna ulaştı. Günümüzde ilk akla gelen şablonları kullanarak, alışılagelmiş kalıpların dışında hiçbir şey tercih etmeyen ya da edemeyen prodüktör havuzunun içerisinde yaptığım müziklerin, kıyaslandığım tüm prodüktörlerden daha duygu yüklü bir izlenim oluşturduğuna inanıyorum.

Oratoryo’nun ardından bizi neler bekliyor, albüm lansmanı düşünüyor musunuz?
Dipnot: Açıkçası en başta Oratoryo’nun, Avangart: Servet Düşmanı albümünden sonra bu kadar kısa sürede çıkacağını beklemiyorduk. Şimdi çok kalabalık ve deneyimli bir ekip ile Oratoryo’nun görsel sürecini yürütüyoruz. Bu konuda bir tarih vermem mümkün değil ama örneği olmayan bir yol izleyip, bizi seven insanların karşısına her zaman olduğu gibi en güçlü şekilde çıkacağız. 

Yeg: Lansman konserimizin de tarihi kesinleşti buradan sizlerin aracılığıyla sevenlerimize seslenmiş olalım. 3 Ocak 2024 tarihinde Kadıköy Karga Bar sahnesinde yapılacak. Daha önce bizi hiç böyle görmedikleri bir konser setup’ı üzerinde çalışıyoruz. Tek konserle konuyu kapatmamak adına yine İstanbul’da ve başka şehirlerde bu lansmanı ufak bir turneye dönüştürme fikrimiz var.