Bu nöbet, madenci şirketin Kazdağları’ndan gitmesi için devam ederken hem kolektif bir yaşamı inşa ediyor hem de yeni dostluklar kuruyor.

Direnenler anlatıyor-2: Altıncıya karşı ‘bir gün’

Melis Tantan*

Kazdağları’nda 380 gündür yaşam nöbeti tutuluyor. Dağın madenciler tarafından yok edilmesine karşı nöbet alanında çadırlar kurulmuş, bir yıldır madencileri kovmak için gelen herkesi ağırlıyor, gidenler çadırlarını topluyor, gelenlerle yeni yeni çadırlar kuruluyor. Bir yıldan fazla hiç durmayan bir nöbet bu. Yazın sıcağında başladı, güneşin altında kalmamak için ağaçların gölgelerine sığındık, Çanakkale’nin o amansız rüzgârlarında üstümüz başımız toz toprak oldu, sonbaharda yağmurlarda madenin kestiği ağaçların olduğu bölgeye giderken çamurlara bulandı ayaklarımız, yağmurluklarımız yetmedi kuru tutmaya ıslandık, kuruduk, kışın dizlerimize kadar kara gömüldük, karda oyunlar oynadık, çadırların içine kurduğumuz sobalarda ısındık. Baharı pandemide geçirdik, dağın güzellikleri içimizi ferahlattı, bu yaz da yine çam ve meşe ağaçlarının gölgesindeyiz ve her sabah spinozların güzel ötüşleriyle uyanıyoruz.

Her sabah kahvaltıyı birlikte hazırlıyor, bulaşıkları da birlikte yıkıyoruz, akşam yemekleri de öyle, aslında nöbet alanında ne yapılacaksa herkes bir işin ucundan tutuyor. Eğer çok iş varsa iş bölümüne gidiyoruz, biri soba yakarken biri odun kırıyor, biri ortalığı toplarken, birkaçımız pankart hazırlıyor, birimiz röportaj verirken diğerimiz içme suyu getiriyor.

Havanın güzel olduğu zamanlarda voleybol oynuyoruz, gün boyunca nöbete dair forumlar yapıyor, kitap okuyor, sohbet ediyoruz. Çok yorulduğumuz zamanlar da oluyor, bir hamakta ya bir çadırda ya da tahtadan yaptığımız oturma yerlerinde dinlenmeye çekiliyoruz. Akşamları müzik yapıyor, açık havada film izliyor, oyun oynuyor ya da sohbet ediyoruz.

Bu nöbet, madenci şirketin Kazdağları’ndan gitmesi için devam ederken hem kolektif bir yaşamı inşa ediyor hem de yeni dostluklar kuruyor.

Bu kadar zaman her gün maden kapısına yürüdük, proje alanında bir hareketlilik var mı yok mu diye gözlemler yaptık, şirkete “Biz buradayız gitmiyoruz, takipteyiz” dedik. Buradaki varlığımız ne şirketin ne de şirkete yandaşlık edenlerin işine gelmiyor. Onlarca arkadaşımıza, nöbete desteğe gelen onlarca kişiye pandemi bahanesiyle idari para cezaları kesildi/kesiliyor. Şu an bildiğimiz 400 bin liranın üzerinde bir miktar. Birliktelik, dayanışma, kardeşlik ile süren bu mücadelede yaşamı savunurken ne günlük yaşantımız, ne de madene karşı duruşumuz örnek olsun istenmiyor ama her şeye rağmen bu mücadele devam ediyor. Bu, kâr hırsıyla hayatını devam ettirenlerin, rant peşine düşenlerin anlayabileceği bir şey değil.

Sabahımızı akşamımıza katarak havamızı, suyumuzu, toprağımızı savunduğumuz bu nöbet neye karşı, hatırlayalım: Kanadalı madenci şirket Alamos Gold ve yerli iştiraği Doğu Biga Madencilik, dağın altındaki altına göz dikmiş durumda. Dağın ormanını, suyunu yok edecek 3 projeleri var: Kirazlı, Ağı Dağı ve Çamyurt. Bunlardan ilki Kirazlı için 350 bine yakın ağaç kestiler. 13 Ekim’den bu yana 10 aydır ruhsatsız bir şekilde bu ağaç kestikleri alanda duruyorlar. Her an ruhsatları yenilenebilir ya da proje yerli bir firmaya devredilebilir bu.

Kazdağları’nda siyanürlü havuzların açılması, Çanakkale’nin tek içme suyu kaynağı olan Atikhisar Barajı’nın zehirlenmesi, burada yaşamın yavaş yavaş yok olması demek. Kazdağları, Avrupa’nın en önemli oksijen kaynaklarından biri, üzerindeki tüm madencilik faaliyetleri durdurulmalı, Alamos Gold Kirazlı’dan tahliye edilmeli, ağaç kesilen alan rehabilite edilmeli ve Kazdağları’nın tüm yöresi koruma altına alınmalıdır.

*Kazdağları Direnişçisi