İlk defa ismine, 90’lı yıllarda hızla Türkçeye çevrilen, modernizm-postmodernizm eksenli kitaplardaki dipnotlarda rastladığımı hatırlıyorum. Mutlaka, İngilizce referans bolluğunun arasında....

İlk defa ismine, 90’lı yıllarda hızla Türkçeye çevrilen, modernizm-postmodernizm eksenli kitaplardaki dipnotlarda rastladığımı hatırlıyorum. Mutlaka, İngilizce referans bolluğunun arasında, tınısına aşina bir isim olarak dikkatimi çekmiş olmalı. Özellikle de o yıllarda yaygınlaşan Doğu-Batı, oryantalizm, kolonyalizm ve post-yapısalcılığı tartışan önemsediğim yazarların (İ. Wallerstein, T. Eagleton, F. Jameson, P. Anderson ve E. Said gibi) sık sık ona atıf yapmaları da merakımı artırıyordu açıkçası. Biraz araştırdığımda, 80’li yıllarda Toplum Bilim gibi bazı dergilerde 1-2 makalesinin çevrildiğini de öğrenmiş oldum. O dönemde tanıdığım yayınevlerine kitaplarının çevrilmesini önerdiğimde, çok da dikkate alındığımı söyleyemem.

İki binli yıllarda editör olarak yayıncılığa başladığımda, onun kitaplarını yayınlamak ilk hedefim oldu diyebilirim. Nasıl ulaşabileceğimi düşünürken, Yahoo arama motoruna ismini girdiğimi, çıkan yüzlerce isim arasında rastladığım bir mail adresine heyecanla ama biraz da umutsuzca Türkçe çok uzun bir mail yazdığımı da hatırlıyorum. Sorunu sadece modernizmin krizi olarak ele alan, epistemolojik suikast olarak nitelediğim, Marksizm’i de modernizmin krizine kolayca ekleyerek Büyük Bir Anlatı olarak sonunu ilan ediveren, sınıf kavramını terk ederek hemen her şeyi, Doğu-Batı geriliminde bir ‘öteki’ retoriğini çeviren post söylemlerden yakınmış, Türkiye’de yayıncılığın bu sürecin eleştirisini görmezden geldiğini bu anlamda kitaplarını yayınlamak istediğimi de ekleyivermiştim. Yaklaşık 5 dakika sonra mail kutuma düşen Arif Dirlik ismi açıkçası beni çok şaşırtmıştı. Dünyanın öbür ucundan ve orasının saatiyle 04.00 gibi aldığım uzunca cevap açıkçası gururumu da okşamıştı. Çünkü aynı saatlerde, yine bir kitap projesi için İstanbul’un yakın bir semtindeki bir profesöre attığım maila hâlâ cevap alabilmiş değilim. Gelen cevap, daha sonra yüzlece mektupla devam edecek bir dostluğun ve Türkçeye çevrilen ilk Dirlik kitabının da başlangıcı oldu. 2004 yılında Galip Doğduaslan’ın özenle çevirdiği kitap, birçok yayınevi badiresi atlattıktan sonra, nihayet 2005 yılında Boğaziçi Üniversitesi Yayınları tarafından basıldı.

Evet, Arif Dirlik’ten ve önemli kitabı Postkolonyal Aura kitabından bahsediyoruz. Dünyanın sayılı Çin uzmanlarından olan Dirlik, 1940 Mersin doğumlu, mühendislik eğitiminden sonra doktora için Rochester Üniversitesi’ne yazıldı. 1968’de kente geldikten kısa bir süre sonra ise bilim konusundan tümüyle çekilerek tarih üzerine yoğunlaşmaya ve Çin tarihi üzerine çalışmaya başladı. Bugüne kadar başta Marksizm, anarşizm ve Çin tarihi konularındaki kitapları Korece ve Bulgarca dahil olmak üzere birçok dile çevrildi. Uzun süre Oregon Üniversitesi’nde ders veren Dirlik, geçen yıl emekliliğe ayrıldı; şimdi Hong Kong Üniversitesi’nde araştırmalarına devam ediyor.

Poskolonyal Aura çalışmasıyla Dirlik, 1970’li yıllarda Edward Said’in Oryantalizm (Şarkiyatçılık) kitabıyla başlayan ve 90’lı yıllarda postmodernist farklılık ve öteki söylemleriyle ivmelenen, elçabukluğuyla Marksizm’i de oryantalizme eklemleyen kültürelci söylemlerin acımasız bir eleştrisini veriyor. Dirlik’e göre 1940’lı yıllarda sömürge sonrası bir dönemde uçlarını veren ve 1980 sonrası başta Amerika olmak üzere Batı üniversitelerinde yoğunlaşan çift dilli, 3. Dünyalı(!) akademisyenler tarafından yaygınlaştırılan Postkolonyal kuram, farklılık üzerine vurgusuyla, aynı dönemde kültürü kapitalizmin asli unsuruna dönüştüren neoliberal hegemonya ile ‘iyi niyetli’ suç ortaklığı da oluşturacaktır. Sınıfsal ilişkileri ve benzerlikleri mutlak bir ‘farklılık’ içinde eriten, tarihi bir edebiyat metnine indirgeyen bu kültürelcilik ‘sınıftan kaçış’ için önemli bir zeminde hazırlayacaktır. Kuzey-Güney ayrımının ekonomik ve politik, Doğu-Batı ayrımının ise kültürel olduğunu ekleyen Dirlik, ikincisi üzerine vurgunun birincisini gizlediğini de söyler.

Postkolonyal Aura bu ay Boğaziçi Üniversitesi Yayınları’ndan 2. baskısını yaptı. Bu Dirlik’in Türkiye’de belli bir okura ulaştığını gösteriyor. Üstelik de Marksizm’in ‘geri dönmeye’ başladığı bir aralıkta sevindirici bir gelişme; sırada Çin üzerine yazdıklarını da çevirmek kalıyor.

PS: İlgilenenler için Dirlik’in Türkçedeki ikinci kitabı Global Modernite, Salyangoz Yayınları, 2006