Dışarıdan içeriye mektuplar: Babamın anlattığı Ezop masalı
Fotoğraf: BirGün

Faruk Eren - DİSK Basın-İş Başkanı

Cezaevi lafını hiç sevmem. Hapishane demek daha doğru gelir bana.

Hapishane ile tanışmam çok eski. Fiilen hapishane görmeden önce kitaplarda okudum. Daha çocukken Fakir Baykurt, Yılmaz Güney, Orhan Kemal, Aziz Nesin, Nazım Hikmet okurken anladım bu ülkede bazı insanların kaderinin hapishane olduğunu. Ve bunu anladığım andan itibaren de bu kaderi değiştirmek için ant içtim.

İlk kez çocukken görüşçü olarak Sağmalcılar’a gitmiştim. Abim ve arkadaşları tutuklanmıştı bir süreliğine. Daha sonra ben de müdavimi oldum. 12 Eylül’den önce birkaç gün Alemdağ Askeri Hapishanesi’nde kaldım. 12 Eylül’den sonra Metris’te çok daha fazla. Arada bir süre de Selimiye var.

Halen, çok sayıda dostum, arkadaşım, tanıdığım hapishanelerde tutuluyor. Fikirleri, politik duruşları nedeniyle. Hapiste yatan için dışarıdan gelecek her haberin, görüşçünün, mektubun önemini bilirim. Ama zaman mektup da yazamaz hale getirdi bizi. Klavye kullanmaktan el yazılarımız berbatlaştı. Bilgisayar ile mektup yazmak da tuhaf geliyor. Zaten tuhaf zamanlardan geçiyoruz. Hem hapistekine ne yazılır ki. Onların bizden daha çok dışarıda olduklarını biliyorum.

İyisi mi ben çocukken babamın bana anlattığı bir masalı anlatmayı deneyeyim. Masalı babam anlatmış mıydı, yoksa bir kitaptan mı okumuştu tam hatırlayamıyorum. Ama daha okuma yazmayı sökememişken babama habire bir şeyler okuttuğum hep anlatılır.
Aklımda kaldığı kadarıyla masal şöyle: Yaramaz kurbağa oynarken içi süt dolu küpe düşer. Küp derindir bir türlü dışarı çıkamaz. Yukarıda gök yüzünü görür ama ilk hızını alacağı, basacağı yer yoktur. Kurbağa inatla içine düştüğü sütle ve küple mücadele etmeye devam eder. Çırpındıkça çırpınır. Bir süre sonra mucize gerçekleşir. Kurbağanın çırpınışları sütün kaymak bağlamışına neden olur. Kurbağa bir nilüfer yaprağı gibi sütün üzerinde oluşan kaymağın üzerine çıkar, bir süre dinlenir ve zıplar. Özgürdür artık.

Evet tuhaf zamanlardan geçiyoruz. Daha önce yaşadık. En umutsuz olduğumuz anlarda bile güzel şeyler başardık. Bundan sonra da başaracağız. Şimdi bazılarına nafile gelen çırpınışlarımız hepimizin, tüm ülkenin özgürlüğüne giden ilk adımları olacak bundan eminim.
Bize direnişi öğreten annelerimizin, babalarımızın önünde saygıyla eğiliyorum. Zulme karşı boyun eğmeyenleri selamlıyorum. Bir gün mutlaka başaracağız.