Dışarıdan içeriye mektuplar: “Biz neden hâlâ sessiziz?”
Şimdi Mücella teyze ve Can abi Gezi Direnişi'nin haklı ve meşru bir isyan olduğunu savundukları için tutsak. Türkiye’nin pek çok ilinde “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” diye bağıran herkesin “cezası”nı çekiyorlar.
Gamze Elvan
Sizlere Can Atalay ve Mücella Yapıcı ile nasıl tanıştığımı anlatmak istiyorum. Çünkü benim onlarla tanışma hikâyem, her ikisinin de nasıl mücadeleci insanlar olduğunun kanıtı.
2013’ün Haziran ayıydı. Sabah zil sesiyle uyandığım günün, bir daha hiç rahat uyuyamadığım günlerin başlangıcı olacağını bilmiyordum. Dokuz ay boyunca hastane koridorlarında başlayan ve adliye koridorlarına sürüklenen bir mücadelenin parçası olacağımı da. Tek bildiğim bir şey vardı; Berkin'in vurulduğu ve komaya girdiği gün bunu yapanların bir an önce hesap vermesi gerektiğiydi. Nasıl olacağına dair hiçbir fikrim yoktu. Sadece benim değil; Özge’nin, annemin, babamın da.
Mücella teyzeyi hatırlıyorum hastanede. Sık sık annemle, babamla, dayımlarla oturduğunu. Ellerinin daima annemin ellerinde olduğunu. Babamın bize “babaanneniz” diye tanıştırdığı Mücella teyzeyi.
Bizimle birlikte Berkin’in uyanacağına hep inanıyordu. Mücella teyze de inancını kaybetmedi. Hatta biz düştüğümüzde, yorulduğumuzda tuttu elimizden. “Uyanacak ve buradan birlikte çıkacağız” derdi. Bizimle ağlar, bizimle gülerdi hep.
Dokuz ay boyunca her gün, her saat, her salise uyanacak diye beklerken 11 Mart sabahı kaybettik Berkin'imizi.
14 yaşındaki bir çocuğun ölümünden sorumlu olanların cezalandırılmamasının, geride kalan bütün çocukların yaşam hakkının teminatı olacağına inandık.
Tam da bu inanca sıkı sıkıya tutunurken tanıdım Can abiyi. Ben Can abiyle hastanede tanışmadım ama annem ve babam onu hastaneden tanıyor. Her ikisi de Can abinin sık sık gelip gittiğini anlatır.
Can abi, Çiğdem abla, Akçay abi ve Deniz, Berkin’in katillerinin hak ettiği cezayı alması için bizimle birlikte canla başla mücadele etti. Mahkeme salonunda her düştüğümüzde Can abiye sarıldık. Hiç unutmuyorum, karar duruşmasının yapıldığı gün son sözlerimizi söyleyeceğimiz anda, söyleyecek çok sözüm olmasına rağmen boğazım düğümlendiğinde, Can abi elimden tutarak “Bunu Berkin için yap” demişti. Yapacağıma dair hiçbir inancım yokken Berkin’in katiline seslenebilmiştim. Savunmam bittiğinde ilk sarıldığım insandı Can abi.
Kendimi çaresiz, yapayalnız, bu girdaptan çıkamayacak halde hissettiğim anda umudumu diri tutmayı öğrettiler. Can abi adalete olan inancımı yitirmemem gerektiğini hemen her fırsatta hatırlatırken Mücella teyze direne direne kazanacağımızı gösterdi.
Gezi Direnişi herkese umut oldu. Toplumun birbirini ötekileştirmeden sahiplenebildiği, bir arada yaşamanın mümkün olduğunu gösterdiği, başka bir Türkiye’nin olabileceği bir direnişti.
Şimdi Mücella teyze ve Can abi Gezi Direnişi'nin haklı ve meşru bir isyan olduğunu savundukları için tutsak. Türkiye’nin pek çok ilinde “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” diye bağıran herkesin “cezası”nı çekiyorlar.
Bana, benim çevremdeki herkese umut olan Mücella teyze ve Can abi, bulundukları yerlerden hepimize mücadele etmeyi öğretiyorlar. Gelecek günlerin güzel olacağına dair inancımıza umut oluyorlar.
Sevgili Mücella teyzeciğim ve Can abiciğim;
Umarım sizin kadar onurlu olmayı, mücadele etmeyi başarabilirim.
Bana öğrettiğiniz her şey için teşekkürü borç bilirim. Ve elbette çıktığınızda öğretmeye devam edecekleriniz için de…
Bir an önce kavuşmak dileğiyle.
Sizi çok özlüyorum, çok seviyorum.
Ve…
Türkiye’nin daha güzel, aydınlık, özgür bir ülke olmasını isteyen herkese soruyorum:
Abimiz, ablamız, teyzemiz, arkadaşımız ya da tanımadığımız insanlar yedi aydır haksız yere tutuklu. Bu kadar adalete, gelecek güzel günlere onlar inanıyorken, biz neden hâlâ sessiziz?
Hem de onlar tanımadığı insanlar için mücadele ederken…