Geçmiş yıllardan biriydi. AKP’nin antidemokratik uygulamalarından birine daha karşı çıkış için Sakarya Caddesine basın açıklamasına gidiyorduk. Sanırım ellerimizde bayraklar ve dövizlerle yüz yüzelli kişiydik. İzmir Caddesinden üst geçide doğru yöneldiğimizde, “AKP mezara, halk iktidara” sloganı atılmaktaydı. Dar alanda hem protestocular hem de onlara katılmayan bir kitle Kızılay kalabalığında yan yana yürümekteydi. Yan kaldırımda yürüyen tesettürlü anne ve kızı sloganlara dikkat kesilmişti. Kız atılan slogana tepki vererek; “Halk zaten iktidarda” deyiverdi.

Halk zaten iktidarda mıydı? Genç kıza göre bu böyleydi. AKP’ye oy vermiş yada dışardan destekleyen bir kısım liberal buna gerçekten inanmaktaydı ve halen de bu durum devam ediyor. Tüm antidemokratik uygulamalara, faşist baskılara, hukuksuzluğa rağmen..

 Bir tanımlamaya göre, “Hukuk; siyasal iktidar ve toplumsal rızanın kesiştiği meşruiyet alanıdır.”

Bu gerçekten böyle midir? Bir kesişme söz konusu mudur?

Görülen o ki toplumun hiç de göz ardı edilemeyecek bir kesimine, siyasal iktidar kendisini ve eylemlerini kabul ettirmiş gözüküyor. Bir toplum kesimi ki onlara göre; yasalar adil, hükümet eylemlerinde haklı, emirleri uyulabilir, cezaları katlanılabilir ve  hataları mazur görülebilirdir.

Kapitalistlere gelince; yeni liberal politikalarla muhafazakarlığın tahin pekmez gibi karıştırılmasından son derece memnun gözüküyorlar ve sunulan bu lezzetli menüye afiyetle masa açmış durumdalar. TUSKON ile Cumhurbaşkanı’nın kol kola, diz dize yurt dışı seyahatleri, sermayenin istekleri doğrultusunda yapılan yasal düzenlemeler – pek yakında kıdem tazminatı da buna eklenecektir- ve sürdürülen özelleştirmelerle kendilerine, aktarılan kamu varlıkları.. Varlık içinde yüzen, baş örtüsünü gündem yaparken, faiz meselesini ağzına bile almayan islami burjuvazi ve diğerleri. Ve bu durumu göremeyen devasa bir kitle.

Ne yazık ki, bu kitlenin büyük bir bölümü de emekçilerden oluşmakta. O emekçiler ki, haklarında her geçen gün olumsuz yasal düzenlemeler yapılan, sendikasızlaştırılan, işsizlik ve yoksulluk tehditi altında bırakılan, güvencesiz, esnek çalışmaya mahkum edilen, taşeron insafına terk edilen, kıdem tazminatına göz dikilen devasa bir kitle oluşturmaktalar.

Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de keyfi tutuklamalar, yıllarca süren göz altılar, susturulmaya çalışılan basın..

Hal böyleyken mevcut gençlik yine de bir tehdit olarak algılanıyor olmalı ki, ‘dindar bir gençlik yetiştirmekten’ söz edilmekte. Aslında dindar olmaktan öte,  piyasa ile uyumlu, piyasaya uygun gençlik hedeflenmekte. Daha da ötesi bilmez, sorgulamaz, karşı çıkmaz bir saksı gençliği.. Bunu da gazete köşelerinde zaten açıkça söylemekteler; “12 Yıllık zorunlu eğitim gereksiz, aslında beş yıllık zorunlu bir eğitim yeterlidir. Zaten okumak isteyen okuyor. “deyip, Eğitim Bakanı’na mesajlar gönderilmekte.

İşte böylesi bir ortamda 10-12 Şubat tarihlerinde DİSK 14. Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştirecek. Hak-İş’in Hükümete yamandığı, Memur-Sen’in Hükümetçe yoğurulduğu, Türk-İş’in, içinde bir şeyler yapmaya çabalayanlara rağmen el altından Hükümetle pazarlıklarda bulunduğu bir ortamda..

Birleşik Metal-İş Başkanı Adnan Serdaroğlu’nun dediği gibi “DİSK onuncu köy”dür. Her şeye rağmen.

Yukarıda değindiğimiz onca sorun ortada iken, yapılabilecek olan daha fazla direniş ve sokağın örgütlenilmesidir. DİSK uzunca bir süredir kendini taşıyamayan yönetimler elinde sokağa çıkamaz durumdaydı. İşçi dinamiklerini sınıf mücadelesine kazandıran devrimci unsurlara yönetimlerinde yer verebilen, sokağa çıkabilen bir DİSK elbette olanaklıdır. Bu elbettekinin temel argümanlarından biri de şüphesiz güçlü bir siyasal örgütlülüktür. Böyle bir örgütlülük birleşik emek hareketinin yaratılmasında önemli bir rol üstlenebilir. Parçalı ve zayıf konuma son verebilir, sınıf mücadelesini yükseltebilir, öz güveni arttırabilir, egemenlere karşı sokağı ayağa kaldırabilir.

Nerdeyse tüm örgütlerin teker teker teslim alındığı bir dönemde, DİSK’i de tarihe gömme niyetinde olan iktidara karşı bu Genel Kuruldan yeniden örgütlenmeyi hedef olarak önüne koyacak, daha dinamik ve dışa dönük bir DİSK çıkması arzumuzdur. Şüphesiz, bu durumu yaratacak potansiyel de kendi içinde mevcuttur.