Doğallığı elden bırakmayan öyküler

Esme ARAS

Derya Sönmez’in Sel Yayıncılık tarafından “Sırça Kanatlar” adıyla kitaplaştırılan (2021) öyküleri daha önce “Notos, Öykü Gazetesi, Dünyanın Öyküsü, Sarnıç, Özgür Edebiyat, Her Şeye Karşın, Kül Öykü” gibi edebiyat dergilerinde yayımlandı. Sönmez, Muratpaşa Belediyesi 2021 Antalya Edebiyat Günleri’nde en iyi ilk öykü kitabı ödülü alan “Sırça Kanatlar” ile her yıl başka bir yazınsal yapıta verilen Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Ödülü’nün de 2022’deki sahibi oldu. Kitapta 95 sayfaya karşılık gelen 18 öyküde duru bir dil ve canlı bir anlatım hâkim. Yazar onunla yapılan röportajlarda bunu destekler nitelikte, ince ince dokuyarak sözcüklerle bir evren kurma işinin, zaman içinde tutkuyla bağlandığı bir uğraş hâline geldiğinden söz ediyor. Latife Tekin’in şu cümlesinin hakkını verircesine yazdığı söylenebilir Sönmez’in: “Öykü karşı komşunun penceresine bakılarak yazılır, gündelik yaşama aittir.” Onur Çalı’nın “Sonra Hayat” adlı deneme kitabından öğrendiğimize göre Tekin, o zamanlar küçük yaşta olan kızına edebi türler arasındaki farkları basitçe anlatabilmek için bu tanımlamaya girişmiş. Zira öykü de öyle, yazdıkça, üzerinde çalıştıkça üslupta yalınlığa ulaşılabilen bir tür. Sönmez’in öykülerini okurken yine Çalı’nın “iyi öykü anlatılmaz, özetlenmeye gelmez,” cümlesini hatırlıyorsunuz. Çünkü yazarın birkaç sayfayı bulan öykülerini okumayı bitirdiğinizde, bir başkasına anlatamayacağınız bir tat kalıyor damağınızda.

Tematik bir yapısı olmayan “Sırça Kanatlar”daki öykülerin hepsi yaşamın içinden insan hikâyelerine odaklanmış. Okurken yazarın kurmaca kişilerini varmış, yanı başınızda, sokağınızda, kentinizde yaşıyormuş gibi algılıyorsunuz. Uzun uzadıya karakter tahlilleri yapmak yerine karakterlerini mekân üzerinden tanımlamış Sönmez. Bu da öykülerde güçlü bir atmosfer yaratıldığının göstergesi. Anlatımcı öykü geleneğinin uzağında, sezdirip uzaklaşan bir yaklaşımla ele alınmış durum/an öykülerinde dil, kurgu, öyküye nasıl başlandığı, nerede bitirileceği konusunda bilinçli olarak üstü kapalı bir anlatım tercih edilmiş. Anlaşılacağı üzere yazar, boş bıraktığı yerleri okurunun tamamlamasını istiyor. Kurulan eksiltili anlatı yapısıyla öykülerin sonu açık uçlu olacak biçimde okurun yorumuna bırakılmış. Öyle ki “Mutlu Çiftler Tangosu” adlı öyküsü şu cümlelerle açılıyor: “Yazan, katılımcı bir okur hayal etmiş belli ki. Giderayak, anlamını karnında taşıyan bir metinle okuru sınamak istemiş.” Bu anlamda kitabı okuyup bitirdikten sonra öyküleri kafanızda evirip çevirmeye devam ediyorsunuz.

İster göl olsun ister deniz bir yerinden kıyı izleği sızıyor bu öykülere. Sönmez’in içine doğduğu, büyüdüğü kültürün tatları (hindiba salatası, kuzu etli arap saçı, deniz ürünleri, sakızlı kurabiye) iştah kabartıyor. Kentler değişse, büyüse küçülse de doğa izleği çok belirgin. Doğallığı elden bırakmayan, karakterlerinin doğayla bütünleştiği öyküler bunlar. Sönmez, kırılgan ve köşeli karakterler yaratmış, belki bu yüzden öykülerde hep bir huzur arayışı seziliyor. Birbirlerine el uzatıp adım atsalar da fikirleri kolay kolay değişmiyor. Birlikteyken derin, dinmeyecek gibi duran yalnızlıkları paylaşmalarına rağmen alışkanlıkları terk etmenin sanıldığı kadar kolay olmadığını söylüyorlar bize. Buna karar verebilmenin, birlikte büyütülen bir yaşamdan, o yaşamı sarmalayan nesneler ve eşyalardan öylece çekip gitmenin hiç de kolay olmadığını. Geçmiş ve şimdi, gençlik ve yaşlılık, gelecek kaygısı ile umutsuzluk bir arada yaşanıyor ama ne yapıp edip karakterlerini yaşamın bir kesitinde aynı masada buluşturup onlara kadeh tokuşturuyor Sönmez. Belki de bu yüzden nahif tonda konuşuyorlar bizimle. Ben tanıyorum o dili, o kırılganlığı, kasabada büyüyen ama bir büyük kentte yaşama atılan o ruhların tedirginliğini seziyorum, anlıyorum diyorsunuz.

Sonunda, aynı koşullarda büyümüş ama birbirinden farklı meslekleri, hayat görüşleri, hevesleri, idealleri ve hayalleri olan karakterlerin kopmaz bağlarla bağlandığı kardeşlik, arkadaşlık, karı koca iletişimsizliği, evlilik kurumu, aile hayatı gibi temaların işlendiği “Sırça Kanatlar”da hayatın yüklerinden kaçınmaya çalışan narin karakterlerin sesini, sessizliklerini ve duygulanımlarını okuyorsunuz.