Mütevazı bir girişim olarak başladı, hala da öyle. Ancak 2 yıl içinde, kısa z

Mütevazı bir girişim olarak başladı, hala da öyle. Ancak 2 yıl içinde, kısa ziyaretler, tanışmalar ve tartışmalarla epey yol aldığı söylenebilir. Büyük hedefler, idealler konmadı, kocaman laflar edilmedi.

Doğu Konferansı fikri farklı görüşlerden bir grup insanın, hemen yanı başımızda olmalarına rağmen yıllardır görmezden gelinen, unutturulan, Batı üzerinden bakılan, değerlendirilen bir coğrafya, kültür, medeniyetle bir kez daha tanışma ve bu coğrafyanın insanlarına daha yakın durma, hissedebilme, oradaki dinamiği algılayabilme düşüncesiyle yola çıkışıydı. Yola çıkışın motorunu tabii ki Irak’ın işgali ateşlemişti.

Çünkü biliniyordu ki işgal ve saldırganlık Irak’la bitmeyecek, bu durum bir anlayış olarak kabul ettirilmeye çalışılacaktı. Üstelik işgal anlayışı sadece yakınında bulunduğumuz topraklara değil, farklı bir uygarlık ve kültür anlayışına, tarihe, tarihin bu coğrafyaya bıraktığı mirasa ve insanlığa yönelecekti. Irak’ta bu durum devam ediyor. Suriye’ye yönelik tehdit ve yaptırımlar kapıda.

IRAK, CENİN, MAR DEL PLATA
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK) web sitesinde son günlerde Irak’ın El Kaim kentinde nelerin yaşandığına dair görgü tanıklıklarına yer vermiş. Savaş ve işgalin vahşeti bombalanan evler, işgal edilen hastaneler anlatılıyor. Savaş ve işgal konusunda ibret verici tanıklıklar var.

İşte, Doğu Konferansı toplantısında benzer konuları ele alıp, neler yapılabileceği savaş ve işgallere karşı nasıl durulabileceğini,"dünya imparatorlarının" insanları ve insanlığı yok sayan anlayışına nasıl karşı çıkılması gerektiğini tartışacağız.

Tabii bunları konuşurken kendi ülkelerinde baskı altında bulunanları, diktatörlükleri de unutmamak, bölge diktatörlüklerini eleştirirken, aynı zamanda bu "besleme" rejimlerin insani, demokratik gerekçelerle değil sadece jeostratejik çıkarlarla, muhasebe hesaplarıyla yıkılmasına yeşil ışık yakan Büyük Ortadoğu Projesi’ne de karşı çıkmak gerekiyor.

Hem Irak halkının hem Ramazan Bayramı’ nda elinde oyuncak silah olduğu için öldürülen 12 yaşındaki Filistinli Ahmet El Hatib’in hem de Mar del Plata’da Bush’a karşı yürüyen yüz binlerin yanında olmak gerekiyor.

En azından bu satırların yazarı daha iyi bir dünya ve vicdani açından böyle düşünüyor. Hemen yinelemekte yarar var. Konferansın, Avrasyacılık, Doğuculuk, Kızıl elmacılıkla filan alakası yok.

KADIN, DEMOKRASİ, DİRENİŞ
Doğu Konferansı’nın 1. Büyük Buluşması 1013 kasım tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşecek. Geçtiğimiz 2 yıl boyunca bölge ülkeleri ziyaret edilmiş, o ülkelerdeki sivil inisiyatişerle ilişki kurulmuştu. Bir kısmıyla düşünce bazında farklı noktalarda olunsa bile, gelinen noktada, teorik tartışmalar bir yana insanların birbirlerini tanımaları açısından bile buluşma önemli.

Bölgedeki aydınların düşünce görüş ve analizleri bu 3 gün içinde tartışılacak. Irak, Suriye, Filistin, Lübnan, Mısır, Sudan, Tunus, İngiltere ve ABD’den 100’e yakın aydın farklı oturumlarda bölgenin sorunlarını ele alacaklar.

Perşembe Günü, "Tarihin Karanlık Dönüm Noktası: Irak" konulu panel, Cuma günü ise AKM’de Ömer Laçiner, Mehmet Bekaroğlu, Fehmi Uveydi, Rasul Mousavi, Ali Bulaç’ın katıldığı "Tarihin Ruhu Doğu’ya Geri Dönüyor" başlıklı konferans var.

12 Kasım Cumartesi günü ise yine AKM’de İbrahim Karagül’ün oturum başkanlığında Khaled Soufani, Arap Lotfi Nuray Mert ve ben "Direniş ve ‘Terör’ Terörü" başlıklı panelde söz alacağız. Hemen komşu salonumuzda ise Oral Çalışlar’ın yöneteceği "Bölgenin Kanayan Yarası: Filistin" paneli yapılacak. Diğer panel ve konferansların başlıkları ise şöyle: Yeni Emperyalizm ve Ortadoğu, Doğu’da Bir Kadın Sorunu Var mı? Nasıl Bir Demokrasi?

3 gün boyunca yukarıda saydığımız ülkelerden gelen isimler en azından birbirini tanıyacak.Bu buluşmanın önümüzdeki yıl Kahire’de tekrarlanması planlanıyor.

Bölgemizde olanların Türkiye’deki insanlar açısından ne kadar önemli olduğunu tartışamaya gerek var mı bilmiyorum? Ancak, hep söylediğimiz gibi Ortadoğu’da kayan zemin insanlık adına müdahale etmediğimiz, en azından bu çabayı göstermediğimiz oranda bizleri etkileyecektir. İster dünyaya soldan, istersek İslam’dan bakalım.

2 KÜÇÜK NOT: Birincisi: Geçen haftaki yazı daki ülke Polonya değil Romanya olacaktı. Dikkatsizlik için özür dilerim.

İkincisi: Artık Birgün gazetesinin WEB sayfasının şifresiz, serbest girilebilecek hale gelmesi gerekmiyor mu?