Uzun bir aradan sonra Tire-İstasyon Caddesi’nde yürürken, güçlü bir eksiklik hissettim. Merkeze doğru giden yolda duyulan...

Uzun bir aradan sonra Tire-İstasyon Caddesi’nde yürürken, güçlü bir eksiklik hissettim. Merkeze doğru giden yolda duyulan, o hoş koku yoktu. İki katlı evlerin bahçelerine dikili türlü meyve ağacının karışımından ortaya çıkan, çevreyi saran ve yürüyüşe anlam katan aromatik koku yerini, eksoz kokusuna bırakmıştı. Bu durumu garipsemem lazım. Çünkü İstasyon Cadde’sini anlamlandıran, iki katlı, bahçe içindeki incelikli tasarımlarıyla neredeyse yüzyılı dolduracak olan evler de artık yoktu…
Cadde üzerindeki yapıların imara açılması işi, ikinci ve üçüncü kuşağın bir müteahhitle anlaşarak, yıkımın başlamasıyla sonlanmıştı. Doku hızla tahrip edilerek, çehre değiştiriyordu. Dokunun hoyratça tahribinin, geçmişin ve geleceğin de tahribi olduğunu anlatabilmek için ne yapmak gerek? Ne de olsa coğrafyamızın kendine özgü, parlak-cilalı temsil alanlarından biridir, imar!  
Bu topraklarda yaşama alanlarımız analitik bir zihinle tasarlanamaz (bu böyle biline). Yeşilin, çirkin, vasat betonarme binalara dönüşümü, özellikle 80’lerden sonra ivme kazanır. Kentler yaşanmaz hale gelirken kasaba ve köylerde de doku kaybı başlar. Günümüz Türkiye’sinde imar, siyasi bir koz olarak kullanılmaktadır. Mimari tasarım ve kent planlamasını önemsemeyerek inşa edilen gündelik hayat; estetikten yoksun, kişiliksiz bir hal alır.
Tire’nin sokaklarında dolanırken, Aldo Rossi’yi düşündüm. Mimar’ın, ‘Şehrin Mimarisi’(Kanat Kitap) adlı kitabı, kentin ya da kentlerin çıkış noktalarını ve inşasını tanımlar. “Bir sanat yapıtı olarak; şehir” düşüncesinin tasarımını sözcüklerle çizer. Aydınlanma, Rossi’nin yapılarında baskındır ve kitabının da ana bileşenidir. Modernizm, biçimleri öğütmeye, azaltmaya, indirgemeye çalışırken, sanayi toplumunun fordist üretimleri içinde Rossi, bir başka mimarinin mümkünlüğünü sunar. ‘Başka’ bir hayatı örgütlemenin bir başka ‘süreç’in, önermelerini şehir kuramında aktarır.
Zaman ve Hafıza Rossi’yi tanımlarken kullanabileceğimiz kilit kavramları oluşturuyor. Yapılarında, kitaplarında ya da makalelerinde; derinden/doku ya da yüzeyden/efekt ‘bellek’ in izini araştırır.  
Mimar’ın  kuramında Locus kavramı önemlidir. Rossi’nin tanımıyla ‘Locus, belirli bir yer ile onun içindeki binalar arasındaki ilişkidir. Aynı zamanda hem tekil hem de evrenseldir.’ Kolektif hafızayı oluşturan, kolektif özneyi locus’un kendisiyle olan bağlarını ve locus’un nasıl konumlandığının izlerini sürer. Ekoloji ve psikoloji arasındaki ilişkiye bakarak…
Mimari, bedenlere ve ruhlara barınak sağladığı gibi, toplumsal görünürlüğe de alan açabilir. Kolektif hafızamızı harekete geçirmeyi başardığımızda,  mimarlık toplumsallaşmaya da aracılık edecektir.