Kürt sorunu yeni bir aşamaya giriyor. Türkiye’nin ABD ile istihbarat paylaşımı, İsrail’den sağlanan insansız gözetleme uçaklarının devreye girmesinin ardından...

Kürt sorunu yeni bir aşamaya giriyor. Türkiye’nin ABD ile istihbarat paylaşımı, İsrail’den sağlanan insansız gözetleme uçaklarının devreye girmesinin ardından Irak’ın kuzeyindeki Kandil, Hakurk, Avaşin bölgeleri sürekli bombalanıyor. Gelen haberler PKK militanlarının toplanma bölgelerinin tespit edilip bombalandığı yönünde. PKK’ya yakın yayın organları ise bu harekâtların sonuç vermediğini ve zayiat verildiği iddialarının psikolojik savaşın bir parçası olduğunu iddia ediyor. Hangisinin doğru olduğunu zaman gösterecek. Çünkü savaşın gerçek ve ölümcül unsurları dışında yoğun bir psikolojik harekâtın da sürdüğü ortada.

 

•••

PKK’nın kayıpları söylendiği kadar var mı? Lider kadrosu ne durumda bilinmiyor. Ancak, Kuzey Irak’tan gelen haberler olan bitenin yarı yarıya doğru olduğu yönünde.  En azından PKK militanlarının bir kısmının silahlarını bırakarak Irak Kürt bölgesindeki köy ve kasabalara geçtiğini biliyoruz. Bu bilgiyi, Iraklı Kürtler de yalanlamıyor. Zaten PKK militanlarının silahsız olmak kaydıyla yerleşim birimlerine geçmesine ses çıkarılmıyor. Türkiye de bunu biliyor.

İkinci nokta Cemil Bayık’ın İran’da olup olmadığı. Bayık İran topraklarında. Ancak bu da İran’ın Bayık’ı hemen Türkiye’ye vermesi anlamına gelmiyor. Üstelik PKK’nın Kandil ya da İran’da olması da çok bir şey fark ettirmiyor. Türkiye ile İran iki cepheden PKK ve PJAK’ı sıkıştırmaya kalkarken özellikle İran’ın dengeler açısından ( eğer İran’ın PKK ile bir hesabı varsa bunun bittiğini söyleyemeyiz) her zaman temkinli davrandığı bilinir. Türkiye’nin de İran ve İsrail kombinasyonu üzerinden yürüttüğü operasyonel politikasının ne kadar devam edeceği meçhul. Çünkü, İsrail İran’la paylaşılan istihbaratın sadece PKK ile sınırlı kaldığını umut ederken, bu konudan emin değil.  Ama kesin olan, mevcut durumda PKK ile ilgili istihbarat akışının güçlü bir şekilde devam ettiği.

 

•••

Peki bu durumda PKK ne yapabilir? Askeri ve psikolojik üstünlüğü yakalamak amacıyla geçen hafta Aktütün Karakolu’na yönelik saldırı benzeri kalabalık gruplarla ses getirici eylemler beklenebilir. En azından PKK’nın niyetlerinden biri bu.  Ayrıca şehirlerde de benzer terör eylemleri beklenebilir. Ama PKK sorunu sadece bu yöntemlerle sona erer mi orası şüpheli. Birçoklarının söylediği gibi artık farklı enstrümanların da acilen devreye girmesi lazım. Bu enstrümanlar bugünden yarına olmasa bile sorunun çözümünü yönelik adımlar olmalı. Çünkü, TSK’nın şu andaki stratejisinden geri adım atmasını beklemek zor.

 

•••

Bu noktada  da DTP’ye büyük görev düşüyor. Ancak, DTP bir yanda kapatma davası, milletvekilleri aleyhine açılan davalar, partinin içinde bulunduğu politik kafa karışıklığı, parti içi itiş kakışlarla meşgul. ( Ahmet Türk Süleymaniye’deyken Emine Ayna’nın başkan seçilmesi gibi).  Diğer yanda nasıl bir taktik uygulayacağını bilmemesi, özgürleşememesi, PKK’dan ayrı bir dil tutturamamasının kıskacında. Yani özgün ve özgür bir politika uygulaması zor görünüyor. Iraklı Kürt liderlerle görüşmelerinde ortaya çıkan mesajları alıp almadıklarını bilmiyoruz. Ama Talabani’nin kapalı kapılar ardından neler söylediği bir yana  açık mesajı çok umutvar değildi. Erbil’de ise Mesud Barzani ile görüşememeleri bir randevu kazası ile açıklanamaz. Barzani şu sıralarda Ankara-Erbil arasında yumuşayan havanın bozulmasını istemiyor. DTP ile görüşmeyerek Ankara’ya jest yaptığını düşünüyor. Tabii ki bu taktik Barzani ile DTP’nin arasının bozulduğu anlamına gelmiyor. Ancak DTP’nin artık politikasını bu yeni döneme ve yeni dengelere göre oluşturması gerekiyor. Partinin bu haliyle bunu başarması ise zor görünüyor.

 

•••

Faruk Bildirici’nin Leyla Zana’nın yaşamöyküsünü kaleme aldığı Yemin Gecesi adlı otobiyografik çalışması aslında Kürt meselesinin nereden nereye geldiğinin en önemli belgelerinden birisi. Türkiye’nin içinden kolayca çözebileceği  bir sorunu nasıl büyütüp  kangren hale getirdiğini görebiliyoruz. Bunda Kürt siyasetçilerin de rolü büyük. Bir yaşamöyküsü anlatılıyor gibi görünürken Türkiye’de Kürt sorunun nasıl çözümsüzlüğe mahkûm edildiğinin de belgesi bu kitap.

1990’larda tartışılan, yasaklanan, izin verilmeyen birçok konunun şimdilerde “bir hak olarak tanınması” kaybedilen yılların, hayatların ve harcanan enerjinin de bir kanıtı. O günlerde öcü gibi bakılan konular ve bu yolda hapse mahkûm edilen, faili meçhul cinayetlere kurban giden Kürt siyasetçi ve aydınları da unutmamak gerekiyor.

 

TBMM çatısı altındaki milletvekillerini sahipsiz bırakarak, polise teslim edenlerin bugünlerde Yüce Meclis’ten söz etmeleri de manidar. Ancak insan hafızası zayıflıyor ve unutabiliyoruz. Yemin Gecesi hâlâ çözümsüzlük için çabalayan Kürtlere ve Türklere önemli dersler veriyor. DTP’nin de buradan alması gereken dersler var.