Avrupa Birliği ve OECD’de yer alan 43 ülke arasında çocuk yoksulluğunu azaltma konusunda sıralamanın en altlarında yer alan ülkeler arasında Kolombiya, Türkiye ve İngiltere var.

Dünya, çocuklar için daha iyi bir yer olana kadar

Ayşe Bilge Selçuk - Psikoloji Profesörü

UNICEF’in “Varlığın Ortasında Çocuk Yoksulluğu” raporunun aralık başında yayınlanmasının ardından “bu konuda bir yazı yazar mıyım” diye sordu sevgili editörümüz. Memnuniyetle kabul ettim. Birkaç yıl düzenli olarak devam ettirdiğim BirGün Pazar yazılarıma bir süredir ara vermiştim. Sanırım uzunca bir zaman oldu. Bu arada on dokuz yıldır çalıştığım Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümündeki görevimden de ayrıldım. Bilimsel çalışma ve ders dışındaki zamanımı topluma yönelik çalışmalara ayırmak isterken benden beklenen idari görev olunca bir tercih yapmam gerekmişti.

İnsan her yaşta, ama özellikle de belli bir yaştan sonra, kendisi için gerçekten anlamlı olan işleri yapmak istiyor. Akademisyen olarak biriktirdiğim bilgiyi toplumun işine yarar hale getirmek için bu sefer farklı ihtiyaçları ve gereklilikleri anlama gayretine girdim. Sosyal medyada sabitlediğim tweetimde şöyle demişim: “Çocukları koruyabilmek, hasar almadan yetişmelerini sağlayabilmek için ne yapmamız gerekiyor? En temel konumuz bu. Bunu sağlamadan sağlıklı bir toplum, ülke ve dünya olmayacak. Çocuk yetiştirme konusunu konuşmamız gerekiyor, en anlaşılır, herkese, her yere ulaşabilir şekilde.” İki hafta önce bu yazı için bilgisayar başına oturduğumda ne söyleyeceğimi biliyordum. 2023’ün son pazarında yayınlanan yılbaşı almanağı sebebiyle istersem yazıyı erteleyebileceğim söylendi, erteledik. Bu arada bir Epstein ve adası olayı da patlak verdi ki; ben sadece ne yazacağımı değil, ne düşüneceğimi, ne yaptığımızı, nasıl bir dünyada yaşadığımızı bilemez bir hale geldim. Tek bir çocuğa yapılan taciz, kötü muamele kendi başlıbaşına büyük bir üzüntü sebebi iken, Epstein olayını idrak ve hazmetmek çok zor. Olayın boyutunu ve ismi geçenleri düşününce, konuşarak, yazarak çocukların iyi olması için bir fark yaratabileceğine olan inancını safça ve komik buluyor insan. Yine de biraz önce bu konuda dertleşirken bir arkadaşımın söylediği gibi; bizimkisi insan kalma çabası. 

Peki, dehşet verici Epstein olayını duymadan önce dünyanın bazı yerlerinde çocuklar için hayatın çok zor olduğunu bilmiyor muyduk, diye sorulabilir. Akıl almaz şekilde dünyanın gözlerini kapadığı ciddi felaketler çok yerde var; çocuk fahişeliğinin yaygınlığı, çocuk köleliğinin yaygınlığı, dünyada her gün sadece açlık ve yetersiz beslenmeye bağlı olarak ölen 25 binden fazla çocuk olduğu ve daha nicesi. UNICEF 2023 Innocenti raporu da çocuk yoksulluğu konusundaki bilgimizi güncelliyor. Avrupa Birliği ve OECD’de yer alan 43 ülke arasında çocuk yoksulluğunu azaltma konusunda sıralamanın en altlarında yer alan ülkeler arasında Kolombiya, Türkiye ve İngiltere var. Rapora göre, bir ülkenin milli geliri, o ülkenin çocuk yoksulluğu ile mücadeleyi önceliklendirmesini beraberinde getirmiyor. Örneğin, İspanya ve Slovenya benzer bir milli gelire sahip ama, Slovenya’nın yoksulluk oranı %10, İspanya’nınki ise %28.  

Yoksulluk, çocukların gelişimi, sağlığı ve hayatı üzerinde olumsuz, ciddi izler bırakıyor. Hayatlarının bir döneminde yoksulluk yaşamış çocuklara kıyasla, uzun süreli yoksulluk yaşayan çocuklarda etkiler daha da zarar verici; psikolojik sağlık sorunu geliştirme iki katı daha olası. Ve AB’de dahi her sekiz çocuktan biri kronik yoksulluk yaşıyor. Tüm bu yaşantıların beyin gelişimindeki ve diğer biyolojik yapı ve işlevlerdeki olumsuz karşılıkları uzun zamandır çok iyi biliniyor; bu konularda sayısız bilimsel çalışma yapıldı ve yayımlandı. Bu bilgiler, halihazırda ulusal ve uluslararası arenalarda politika yapanların da bildikleri, her sene raporlarda tekrar eden bilgiler. Peki böyle bir tabloda –yılgınlığa kapılmak bir çözüm olmadığına göre– ne yapabiliriz?  

■ Bu meselelerin yaygınlığını, bu konuların önemini, kişi ve toplum için kısa ve uzun vadeli olumsuz sonuçlarını anlatmaktan vazgeçmemek. 

■ Sadece küçük grupları etkileyecek olsa bile pozitif etkiler yaratabilecek çalışmalara devam etmek. 

■ Olumlu deneyimlerin, sevginin, desteğin, dayanışmanın koruyucu ve iyileştirici rolünü bilmek; en olumsuz durumlarda bile iyi olanı çoğaltma azmini sürdürmek.  

■ Gelişen dijital teknolojinin insanlık ihlallerinin hızlı tespiti ve azaltılması için nasıl kullanılabileceğine dair çalışmalar yapmak.  

Avrupa Gelişimsel Psikoloji Birliği’nin Polonya tarafından düzenlenen 2021 bilimsel kongresinin keynote konuşmasında, dijital teknolojilerin ekonomik olarak dezavantajlı ülkelerdeki çocukların psikolojik gelişimini ve iyi oluşunu desteklemek için nasıl kullanılabileceğini anlatmıştım. Bugünlerde yeni kitabım üzerinde çalışırken, bu konuları daha yakından izliyor, üzerinde tekrar düşünüyorum. Her buluşun, her teknolojinin iyiye veya kötüye kullanımı mümkün. Dijital teknoloji ve yapay zekâ için de bunu söylemek mümkün. Potansiyel risklerin farkında olmakla birlikte, yine de uygulamalı yapay zekâ konusunda önde gelen isimlerden olan Mustafa Süleyman’ı dinlerken, dünyada büyük çaplı ve olumlu bir etki yaratmanın yollarını bulabileceğimizi ve hayata geçirebileceğimizi düşünüyorum. Bu amaçta ısrarcı olmamız lazım. İnsan kendi yarattığı sorunlara çözümü de kendisi üretebilecek; sevgi ve çalışmayla.