Dünyayı kurtaran matrak bir fen hocası

Metin YETKİN

Çok satan Marslı kitabının yazarı Andy Weir’ın ‘Kurtuluş Projesi’ adlı romanı Emre Aygün’ün çevirisiyle İthaki Yayınları tarafından yayımlandı. Kitap, güneşin enerji kaybetmeye başlamasıyla birlikte dünya varlığının tehdit altına girmesini ve yıldızlara bulaşan bir tür enfeksiyona karşı Kurtuluş Projesi isimli bir planın mücadelesini konu ediniyor.

MARSLI SES GETİRDİ

Andy Weir 1972 yılında Kaliforniya’da doğdu. Babası parçacık fizikçisi olan yazar henüz 15 yaşında özel bir şirkette bilgisayar programcısı olarak çalışmaya başladı. Bilgisayar bilimi okumak isteyen fakat birtakım sorunlar yüzünden mezun olamayan yazarın edebi serüveni ilkin yirmili yaşlarda başladı. Yirmili yaşlarında kişisel sitesinde yayımladığı The Egg isimli öyküsüyle bilhassa sosyal medya üzerinde dikkat çeken Weir’a asıl başarısını gerçekçi olması için yörünge mekaniğinden botaniğe kadar türlü konularda uzun bir çalışma evresi geçirdikten sonra kaleme aldığı Marslı isimli romanı getirdi. Bu kitabı da kişisel sitesinde ücretsiz olarak yayınladı. Marslı büyük ses getirince amazon.com üzerinden satılmaya başladı, kısa zamanda çok satanlar arasına girdi. Emre Aygün çevirisiyle İthaki Yayınları tarafından yayımlanan ‘Kurtuluş Projesi’ de yazarın ironik üslubuyla yoğrulmuş bir çok satan. Ancak Marslı’da olduğu gibi yazar kitabın bilimsel noktalarının doğru olması için ciddi bir çaba sarf ederek astronomi, yıldızbilimleri, gezegenbilimi, atmosferlerin işleyişi, ötegezegenlerin tespiti, nötrinolar ve kimya hakkında çeşitli uzmanlarla çalışmış. Bu minvalde sert bilimkurgu zeminine yaslanan anlatı adını sonradan öğreneceğimiz Doktor Ryland Grace’in bir uzay aracında uyanmasıyla başlıyor ancak kahraman ne nerede olduğunu ne de kim olduğunu hatırlıyor. Yanında yatan iki kişinin ölmüş olduğunu, kendisinin de komadan yeni çıktığını ve robot kolların bakımı sayesinde hayatta kaldığını anlıyor. Sonrasında aracı adım adım keşfediyor ve nihayet bir müddet sonra adını hatırlıyor.

SUSUZ YAŞAM İÇİN

Doktor Ryland Grace aslında bir fen öğretmeni fakat moleküler biyoloji sahasında yaptığı doktorası susuz bir yaşamın mümkün oluşu üzerine: Su Bazlı Varsayımların Analizi ve Evrim Modellemelerinin Beklentilerinin Rekalibrasyonu. Onun doktora tezi yetkililerin dikkatini çekecek çünkü Petrova Hattı denilen bir oluşum güneşten enerji çalmakta ve güneşin verimi her dokuz senede yüzde bir düşecek hale gelince yakın zamanda bir buz çağı tehlikesi baş gösteriyor fakat bu durum yeni bir ihtimali de beraberinde getiriyor:

Uzaylı yaşamı var mı? Bu ihtimal üzerine araştırma yapan yetkililer sıradan bir fen öğretmeni olan Grace ile irtibata geçiyor ve anlatı hız kazanıyor. Böylece Doktor Grace adım adım hem nerede olduğunu -bir santrifüj- hem de oraya geliş macerasını hatırlayarak dünyayı kurtarmak için harekete geçiyor. Kitabın ileriki sayfalarında ise yıldızlara bulaşan bir tür enfeksiyon olduğunu, sönükleşen tek yıldızın güneş olmadığını öğreniyoruz. Böylelikle kurgunun merkezinde yer alan ‘dünyanın yok oluş tehlikesinin’ giderek daha karmaşık bir hal aldığını söylemek mümkün. Anlatı betimlemelerden, psikolojik tahlillerden ziyade olaylara ve teknik bilgi içeren bölümlere dayanıyor. Fenni bilimlerle haşır neşir olmayan okurlar için olan bitene dair açıklama ve bilgi içeren pasajlar sade bir dille yazılmış. Nitekim yazar, kurgunun merkezinde yer alan karmaşık bilimsel kurgunun okur tarafından anlaşılmasını sağlama almak için Grace’i tabiri caizse ‘matrak’ bir kahraman olarak inşa etmiş gibi. Böylelikle doktorun heyecanlı, şakacı üslubu ciddi verileri dahi okura kolay yolla anlatıyor. Kendini bir Çin uçak gemisinde bulduğunda pilav dolu ağızla konuşan, kahvesini höpürdeterek içen fakat bu rahat tavırlarına rağmen Kurtuluş Projesi’ne dair tüm bilgiler için en üst yetkiye sahip olduğu vakit dahi heyecanlı ve matrak mizacından ödün vermeyen Doktor, alışıldık kahramanlardan daha farklı. Onun bu duruşu da kitabın sert bilimkurguyla popüler bilimkurgu arasında bir yerde konumlanmasına hizmet ediyor.

“Yeni bir gün, yeni bir toplantı. Dünyayı kurtarmanın bu kadar sıkıcı olacağı kimin aklına gelirdi?”

Olayların ardı arkasının kesilmemesi, merak unsurunun sürekli korunması ve heyecanın hafif hafif artması ‘Kurtuluş Projesi’nin bir solukta okunmasına yarasa da bilimkurgu üzerine uzmanlaşmış eleştirmenlerin yazılarında Weir’ın yer yer kurguya zarar verecek hatalar yaptığı da belirtiliyor. Öte yandan Grace karakterinin zekice davranan, pratik çözümler bulmakta usta bir karakter olarak iyi inşa edildiğini belirtmeli.

POPÜLER BİLİMKURGU

Tüm bu özellikleriyle kitap, dünyanın yok oluşuna dair karanlık gerilimden beslenen bilimkurgu romanlarına karşılık sıradan, matrak bir insanın çabalarını ön plana çıkaran, sert bilimkurgu zemininin üzerine popüler bilimkurgunun bina edildiği bir metin olarak karşımıza çıkıyor.

Öte yandan kitabın belki de en etkili yanı insanların, yıldızların, kısaca evrenin bir bütün olduğunu göstererek gözümüzün önünde gerçekleşmeyen olaylara dahi aslında bir şekilde müdahil olduğumuzu, cansızmış gibi gözüken yıldızların dahi aslında insana ne denli benzer olduğunu vurgulaması:

“‘Gerçekten mi?’ dedim. ‘Ahhh! Bu çok mantıklı! Astrofaj ışık hızının 0,92 katında hareket edebiliyor. Metabolizmasını yavaşlatıp yeterince hayatta kalabilirse komşu yıldızlara da bulaşabilir. Sporla yayılıyor! Bir küf gibi! Yıldızdan yıldıza geçiyor!”

Son olarak, romanın devamında uzaylılarla karşılaşmak mümkün mü, mümkünse onlarla iletişim kurmanın bir yolu var mı, varsa barışçıl bir ilişki tesis edilebilir mi, gibi sorular da cevaplarına kavuşuyor.