Psikolog Mine Özgüzel, varoluşunda rolü olan yazarlar eşliğinde kendi yol alış öyküsünü Edebiyat Terapi adını verdiği kitapla anlatıyor. Virginia Woolf, D. H. Lawrence, Kafka, Zweig, Dostoyevski, Camus, André Gide, Simone de Beauvoir, Sartre gibi yazarların satır aralarında varoluşçuluğu ve bunun aslında okurun elinde nasıl bir güce sahip olduğunu sorguluyor. Özgüzel ile “Edebiyat Terapi” kitabını konuştuk […]

Edebiyat ve terapi bir araya gelirse

Psikolog Mine Özgüzel, varoluşunda rolü olan yazarlar eşliğinde kendi yol alış öyküsünü Edebiyat Terapi adını verdiği kitapla anlatıyor. Virginia Woolf, D. H. Lawrence, Kafka, Zweig, Dostoyevski, Camus, André Gide, Simone de Beauvoir, Sartre gibi yazarların satır aralarında varoluşçuluğu ve bunun aslında okurun elinde nasıl bir güce sahip olduğunu sorguluyor. Özgüzel ile “Edebiyat Terapi” kitabını konuştuk

• “Edebiyat ve terapiyi bir araya getirme fikriniz nasıl doğdu?”

Kendimi bildim bileli okuyarak var oldum. Hatta mesleğimi seçimimde de okumalarımın katkısını yadsıyamayacağımı düşünüyorum. Hayatımda hem okuma hem terapinin olması ve ikisinin birbirine etkisi ve hayatımdaki yansımalarını paylaşmak istedim. Yaşamımızın nedeni ve varlığımızın hikayesi bilinçaltımızda. Hepimizin mutlak bilinçaltımıza girmesi ve orada var olanları öğrenmemiz bilmemiz gerektiğine inanıyorum. Bunu öğrenebilmemin tek koşulu da edebiyatın bizlere sunduğu zenginlik ve bilginin içinde ‘terapi’ lerimizle tanımlayabilmek. Kendimizi tanıyabilmek ve kendimizi oluşturabilmek.

• Kendi seanslarınızda bunu nasıl uyguluyorsunuz?

Ben terapiye gelen kişiyi bir roman kahramanını dinler gibi dinlediğimi keşfettim. Bu benim terapideki hikayeyi daha yaratıcı ve akışkan bir şekilde görmeme yardımcı oldu. Şunu karıştırmamanızı rica ediyorum: Bu katı bir sistem değildir. Sanatın her dalının hatta yaratıcı düşüncenin her meyvesinin uygulanacağı her çözümde her yol haritasında bir karşılığı olacaktır.

• ‘Edebiyat iyileştirir’ diye bir algı vardı. Ancak meslekten, sizin yönteminize karşı olumlu/olumsuz eleştiriler geldi mi?

Evet, edebiyatın iyileştirici gücü vardır. Hatta her sanat dalının iyileştirici gücü vardır. Ancak ne her şeyi edebiyattan bekleyecek kadar uç noktaya gitmeliyiz, ne de onu yok sayacak kadar edebiyattan yoksun kalmalıyız. Edebiyat hayatımıza ‘anlam’ ararken, tanım ararken bir yol arkadaşımız, rehberimiz olmalıdır.

Herhangi bir negatif eleştiri ile karşılaşmadığım gibi, sıcak ve yapıcı katkılar da alıyorum.

• Edebiyat okurunun aynı zamanda yaratıcılığın da sınırlarını genişletiyorsunuz. Okurun kitaplardaki karakterler üzerinde kurabileceği bir okurun/danışanın kendi yazacağı metinler üzerinden de kurgulamak mümkün mü?

Edebiyat ruhsal yapının sancıları içinden doğan çocukluktur ve bilinçaltı ile bütünleşir. Terapi ise işte bunları yakalar. Yaşamı ve kendini okumak, bilinçaltının her fırsatta kendini gösterecek, hissettirecek alanları bulması ise, tabii ki bir metinde bunu görmek ve anlayabilmek mümkündür.

Freud buna ‘gündüz düşleri’ der.

• Başka planlarınız ve projeleriniz var mı?

Edebiyat – Terapi kavramını çok önemsiyorum ve bu kavramı geliştirecek yeni calışmalar içerisindeyim.