Bizim eğitim ve ögretim yıllarımız onları hiç sevmeden geçmişti. Ne eğitilmek istedik ne de her sene ezberleyip bir dahaki seneye

Bizim eğitim ve ögretim yıllarımız onları hiç sevmeden geçmişti. Ne eğitilmek istedik ne de her sene ezberleyip bir dahaki seneye kalmadan unuttuğumuz ve yeniden ezberlemek zorunda bırakıldığımız bilgileri öğrenmek... İlgimizi çeken konulardan bile soğuyabildik sonunda sınavlarına gireceğiz diye. Öğretmenlerimizin çok azını sevebildik. Onların da çok azı bizi sevebildi. Bütün bir öğretim yılı her sabah aynı saatte uyanıp aynı saatte yollara düştük. Saygı duymadığımız öğretmenlerimiz sınıfa girdiğinde hazır olda onları beklemek zorunda bırakıldık. O işini yapsa, biz zorunluluğumuzu yerine getirsek, bir savaşın nedenlerini ve sonuçlarını bilmiyorum kaçıncı kez ezberlesek herşey cok daha kolay olacaktı belki de... Ama giydiğimiz çorabın renginden saçımızın kıvrımına kadar incelemelerden geçirildik okul kapılarından girerken. Ne de olsa bir seri üretimden çıkmış gibi gözükmeliydik. Eğitmekle itaat etmek birbirlerine karıştı. Bizim için önemli olan tek şey sınavları geçmekti. En çok istediğimiz ise, o yılları bir an önce atlatıp, tıpkı sınav konuları gibi çabucak unutmaktı. Şimdi aradan yıllar geçmişken, yaşadığım şeylerden bazılarını hatırlamakta zorluk çekip bazılarını hiç unutmuyorken anlıyorum ki en büyük sorunumuz buymuş aslında. Eğitimmiş.Herşey gerçekten de eğitimden öğretimden geçiyormuş. O zamanlar sadece isyan yıllarının çığlıkları sanmış herkes başkaldırmalarımızı. Halbuki önemliymiş yaşanılanlar.
İyi bir eğitimci olmak gerçekten de çok zor. Onların önemi yeri geliyor ailelerin bile önüne geçiyor. Bir çocuğun, bir gencin hayatında gerçekten kalıcı bir yer ediyor eğitimciler. İnsan iyi olanını da kötü olanını da ömür boyu unutmuyor. Öğretim hayatları boyunca ezilen, belki de dövülen çocuklar birgün büyüyor. Kendi çocukları okula gitmek istemezlerse onlara gerçekten ne söylemeleri gerektiklerini bilmiyorlar. Tahta cetvellerle kızaran, moraran eller zamanla kendi rengini alıyorlar da, o haksızlığa karşı duyulan kızgınlık geçmiyor. Sevilen, iyi öğretmenler çocukları gerçekten de okumaya daha da heveslendiriyor. Bugün ülkemizdeki çoğu problem eğitimsizlikten kaynaklanıyor. İstanbul'da bir alışveriş merkezi yerine doğuda bir okul açma fikri çoğu kişiye cazip gelmiyor. Zaten çoğu eğitimci de başka şehirlere özellikle de herşeyin büyük şehirlerdekinden çok daha zor olduğu o şehirlere gitmek istemiyor. Başka bir örnek de Almanya'da yaşayan bazı Türkler. Onlarca yıl o ülkede kalmış olup Almanca öğrenmemiş olmaktan gurur duyabiliyorlar. Çocuklarının da Almanca öğrenmelerini istemiyorlar. Sadece Türklerin olduğu okullara gönderiyorlar çocuklarını. Almanya'da yaşayıp Almanca konuşmayan çocuklar yetiştirmek istiyorlar. Eğitimsizliklerinin bir miras gibi çocuklarına sonra da onların çocuklarına kalmasını istiyorlar adeta.
Umarım eğitim ve öğretim hayatınız iyi eğitimcilerin yanlış bir sisteme bile doğru yaklaşımlarıyla geçer. Ancak bu şekilde, cehaletimizle birlikte sorunlarımız da azalacak.