Emeklilik lütuf değil haktır

Mukaddes Tunca - Tüm Emeklilerin Sendikası Genel Hukuk ve Toplu Sözleşme Sekreteri 

Sabah akşam yerel ve ulusal basında, TV ve sosyal medyada emeklilerle ilgili haberler paylaşılıyor. Daha birkaç yıl öncesine kadar emeklilerin adının dahi anılmadığı kamuoyunda şimdi emekliler gündem belirliyor. Sayısı 16 milyona yaklaşan emeklilerden çok küçük bir kesim sendikalarda örgütlüdür. Oysa kimi emekli derneklerine üye 100 binlerce emekli varken, çok daha az sayıda emeklinin örgütlendiği sendikaların ortaya koyduğu pratik, iktidarı açıklamalara zorlarken, kamuoyunda da ses getirmeyi başarmıştır.

Bu deneyim tek başına bile emeklilerin örgütlenme adresinin sendikalar olduğunu göstermiştir. Özellikle logosunda 2017 yazılı ve 1 yıl öncesine kadar Tüm Emekli Sendikası adı ile, 2023 Kasım ayından itibaren TÜM EMEKLİLERİN SENDİKASI adı altında örgütlenen sendikamız; ortaya koyduğu sendikal anlayış ve pratik ile geçmiş emekli sendikalarının eleştirisi üzerine kendini yeniden üretmiştir. Emekli hareketliliğinin dinamizmi birçok kesimi harekete geçirmiş, mantar gibi emekli sendikaları veya platformlar kurulmuş ve hâlâ da kurulmaya devam ediyor. Emekli "popülaritesine" siyasi partilerde ilgisiz kalamadı. Bir zamanlar emekliler sadece oy deposu görülüyordu. Şimdi ise partilerde emekli birimleri kurulmaya başlandı.  

Gelişmelere iyi tarafından bakacak olursak, demek ki emekliler göz ardı edilecek bir kesim değildir. Dikkat edilmesi gereken, özenle üstünde durulması gereken nokta ise, emeklilerin bağımsız duruşuna halel getirmemektir. Ezilen, yoksul bir sınıftan bahsediyoruz. Örgütlenme koşulları oldukça zor bir kesim. Yaklaşık 16 milyon insanı örgütleme hedefimiz elbette bugünden yarına gerçekleşmeyecektir. Bunun bilincindeyiz. Ancak iğne ile kuyu kazar gibi titizlikle ve uzun erimli bir çaba gereklidir. Çünkü emekli kesiminin işyerleri yoktur ve çok değişik siyasi ayniyatları olan kesimdir. Bu nedenle siyasi bir partinin ihtiyaçları üzerinden değil, emeklilerin talepleri ve ihtiyaçları üzerinden örgütlenmek şarttır. Bu da sendikaların örgütsel bağımsızlığının esas alınmasını zorunlu kılar.  

Siyaset kurumlarının buna dikkat etmeleri, faydacı değil daha rasyonel politika izlemeleri gerektiği açıktır. Kendini emekten yana konumlandıran partilerin bu tür sınıf ve alan örgütlenmelerine kolaylaştırıcı olmaları, destek olmalarını bekleriz. Yani işçi sınıfı alanında (emekliler işçi sınıfının doğal bileşenidir) olmayan, ezilen, yoksulluk çekenlerin sesine ses olmayan siyaset kurumları, doğal olarak emekli alanında da olamaz. Yani bir tür aydınlar kulübüne dönüşen, konformist siyaset anlayışları ile kendini sınırlayanların emekçilerin-emeklilerin siyasi örgütü olamaz. Ayrıca emekli hareketinin mücadelesini, sınıf siyasetinin bir parçası olarak esas almak yerine, burjuva demokrasinin evrelerinden birinin ipotek alanına hapsetmek isteyen siyaset anlayışılar emek- emekçi hareketine siyasi önderlik edemez. Bir diğer önemli konu da emeklileri kamu çalışanı (memurlar) ve diğerleri biçiminde ayrı kategorilerde örgütlenmesini savunanların varlığıdır. Kimi kesimlerde de kamu çalışanlarını işçi sınıfından farklı gibi algılayan, bilinçaltı küçük burjuva hastalıklarının nüksetmesine tanık oluyoruz. Son tahlilde aynı kapıya çıkan diğer bir anlayışta; emeklilerin sınıf çıkarları yerine, ait oldukları siyasetlere kan taşımayı amaçlayan hesapların yapıldığıdır. Benzer biçimde emekli örgütlerini parçalamaya varan girişimlerden çekinmeyen kimi yapıların, daralan yapılarına bir kesim kamu emekçisini yedekleyerek, oradan çıkış arayan ya da kendilerine alan arayan küçük burjuva, faydacı anlayıştır. Bunların hepsi en iyimser deyişle yanlış adımlardır. Sınıf mücadelesi kendi dinamiklerinden koparılarak, onlar adına kimseye ihale edilemez. Bu anlayışlar önümüzdeki süreçte emekli hareketini hançerleyecektir. Emekli hareketini bu hançerlerin yaralayıcı etkisinden korumak her devrimci emeklinin görevi olmalıdır.  

Sınıf ve kitle sendikal anlayıştan uzak, son tahlilde birleşik emek hareketini parçalayan anlayışlara karşı ısrarla birleşik bir emek-emekli hareketini savunmak her zamankinden daha elzemdir. 16 Nisan 2022'de Ankara'da Türkiye sathında ilk emekli mitingini gerçekleştirmiştik. Bu miting emekli hareketinde dönüm noktası olmuştu. Şimdi onu aşan mitingimizi 10 Aralık'ta yapacağız. Bu mitingde öne çıkaracağımız taleplerimizin başında emeklilerin geçinemedikleri ve insanca yaşam talebi olacaktır.  

Bunun dışında intibak yasasının çıkarılması, maaş bağlama oranlarının günün koşullarına göre yükseltilmesi, sağlıkta katkı paylarının kaldırılması, imzacısı olduğumuz uluslararası sözleşmelere uyularak sendika hakkımızın engellenmemesi, kapatma davalarının geri çekilmesi ve bir dizi ekonomik-demokratik ve sosyal taleplerimizi dillendireceğiz. Bütün halkımızı mitingimize dayanışmaya davet ediyoruz.