Google Play Store
App Store

Zam oranları emekliler arasında farklılıklar gösterse de, üzerinde ortaklaşılan en önemli konu, emekli maaşlarının yetersiz kaldığı gerçeğidir. Yıllarca prim ödeyen emeklilerin maaşları, ülkedeki en düşük maaş olan asgari ücret karşısında bile adeta pula döndürülmüştür.

Emeklinin boşa giden emeği: 2024 sefalet ücreti

Semih Güven - Ekonomi Gazetecisi- semihguven00@gmail.com 

AKP öncesi dönemlerde çalışan için müjde olarak görülen, ikramiyesiyle mütevazı bir ev alınabilen ve asgari olarak da olsa maaşıyla geçinilebilen emeklilik, AKP döneminde sefaletin adı oldu. Emekliler bir yandan enflasyona ezdirilirken, diğer yandan Türkiye’nin ekonomik büyümesinden de pay alamaz hale getirildi. Maaşlar asgari ücretin ve açlık sınırının yarısına düşürüldü. Ücret belirleme konusunda söz hakkı tanınmayan ve örgütlenme gücü oldukça sınırlı olan emekliler ise çaresizce ay sonunu getirmeye çalışıyor.

Gerçek zam yüzde 33 

Milyonlarca SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin merakla beklediği zam haberi, bu kez de yüzleri güldürmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2024’ü “emekli yılı” olarak ilan ettiği açıklamasında emeklilerin kök aylıklarına yüzde 42,6 zam yapıldığını bildirdi. Buna karşın en düşük emekli aylığı 7.500 TL’den 10 bin TL’ye çıkarıldı. Türkiye’de ortalama emekli aylığının 7.200 TL olduğu düşünüldüğünde emeklilerin önemli bir bölümüne yapılan zam da yüzde 33’te kalmış oldu.

Memur emeklilerine yapılan zam oranının dahi altında kalması üzerine açıklama yapma gereği hisseden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Önümüzdeki temmuz ayındaki artışlarla birlikte emeklilerimizin hepsi yaklaşık aynı oranlarda maaş artışına kavuşacaklardır. Yani memur, SSK ve Bağ-Kur ayrımı yapmadan tüm emeklilerimizin yıllık maaş artış oranları önümüzdeki temmuzda eşitlenecektir” diyerek topu Mart 2024 yerel seçimleri sonrasına attı.

Asgari ücretin karşısında pula döndü 

Zam oranları emekliler arasında farklılıklar gösterse de, üzerinde ortaklaşılan en önemli konu, emekli maaşlarının yetersiz kaldığı gerçeğidir. Yıllarca prim ödeyen emeklilerin maaşları, ülkedeki en düşük maaş olan asgari ücret karşısında bile adeta pula döndürülmüştür. 2003 yılında en düşük emekli maaşı, asgari ücretin 1,43 katıyken, bugün gelinen noktada asgari ücretin 0,59 katı altına düşmüştür.

İnsanca yaşayabilmek imkânsız 

Diğer önemli nokta ise bir emeklinin aylık 10 bin TL ile nasıl geçineceği sorusudur. Türk-İş verilerine göre, Aralık 2023 itibariyle açlık sınırı 14 .431 TL’ye, bekâr bir çalışanın yaşam maliyeti ise 18.796 TL’ye yükselmiştir. Bunun yanında, düşük emekli maaşları, herhangi bir birikimi olmayan emekli için kentte yaşamayı imkânsız hale getirmektedir. Endeksa verilerine göre, Aralık ayında Türkiye’de m2 başına kiralık konutta ortalama fiyat 128 TL’ye ulaşmıştır. Dolayısıyla emekli, 80 m2’lik bir ev için maaşının tümünü ödemek durumundadır. Bunun yanında, büyükşehirlerde fiyatlar çok daha yüksektir. İstanbul’da ise 10 bin TL’ye ortalama 57 m2’lik bir ev bulunabilir.

IMF’nin hayali gerçek mi olacak? 

Emeklilikte yaşanan sefalet ücreti tablosunun en önemli nedeni, iktidarın küresel finans örgütleri olan IMF-DB politikalarına biat ederek, emekliye ödenecek maaşı bütçede ”yük” olarak görmesidir. Sosyal güvenlikte yapılan her reform programı, çalışanların kazanılmış haklarını budamak, emekliyi devletin sırtından atmak amacını taşımaktadır

Günümüzde SGK primini tavandan ödeyenler bile, emekli olduktan sonra ne kadar hayatta kalabilirlerse maaşları o kadar erimeye devam edecektir. Bu durumun günümüzde en somut şekliyle ortaya çıkması, emeklilikte “farklı” formülleri tartışmaya açacaktır. 1990’lardan günümüze IMF’nin temel arzusu devletin sosyal güvenlikten elini çekmesi ve sigortacılık faaliyetlerinin özelleştirilmesidir. Bu hedef doğrultusunda emekliye yaşanacak bir ücret bırakılmaması, özel emeklilik sistemlerine daha fazla alan açılmasını gündeme getirecektir. Sosyal güvenlikte devletin rolünü tartışmaya kapalı tutmak, dar gelirli emekçiler için hayati öneme sahiptir ve bu konuda asla taviz verilmemelidir.

Ne yapmalı? 

Bir yandan “itibardan tasarruf olmaz” sözüyle kamu kaynakları gösteriş amacıyla harcanırken, kaynaklar yandaş projelere heba edilirken, “emekli maaşları” ise “bütçemiz kısıtlı” denerek aydan aya budanmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “hayat pahalılığı ve enflasyonla mücadelede milletimizin yardımını istiyoruz” sözleri enflasyonun faturasının halka ödetme sürecinde gaza basılacağının net bir işareti olarak okunmalı. Bu durumu değiştirmenin yolu, kamu kaynaklarının rant için değil, halk için bölüşülmesinden geçiyor. Maaş artışlarında emekli örgütlerinin etkin rol oynaması, emekli maaşlarının hızla insanca yaşam seviyesine çekilmesi gerekiyor. Emekli maaşlarına karşı mücadele büyütülmezse, yakında devlet tarafından verilecek bir emekli maaşı kalmayacak, sosyal güvence özel şirketlerin eline bırakılacak.