Enflasyonu emekçiler mi düşürecek?

Semih Güven - Ekonomi Gazetecisi

Milyonlarca emekçinin beklediği 2024 Ocak asgari ücret zammı birkaç gün içinde belli olacak. Beklentiler yüzde 35’ten başlayıp yüzde 55’e kadar giderken, tek zam mı yoksa yılda 2 zam mı yapılacağı konusunun da netleşmesi bekleniyor.  

Asgari ücret tartışmasında zammın düşük kalmasını isteyen iki kesim bulunuyor: Sermaye kesimi ve bir kısım iktisatçılar. Sermaye kesimi zammın yüksek kalması halinde işsizliğin artacağı “uyarısında” bulunurken, bir kısım iktisatçı ise asgari ücret zammının enflasyonu dizginleyeceğini ifade ediyor.

Asgari ücretin enflasyonu artırıp artırmayacağı konusundan öte, enflasyondaki artışın sebeplerini ve asgari ücretin alım gücünü konuşmak gerekiyor.  

Enflasyon en genel anlamıyla fiyatlar genel seviyesinin sürekli olarak artışı şeklinde tanımlanıyor. Türkiye’de enflasyonu artıran ana unsuru ise emekçi maaşında değil, birtakım yapısal ve siyasal sebeplerde aramak gerekiyor.  

Enflasyonun en önemli sebebi 

Türkiye’de enflasyonu artıran bir dizi sebep bulunurken, en önemli faktör üretim ve tüketimde dışa bağımlılık ve sonucunda döviz kurundaki sert yükselişten kaynaklanıyor. Enerjiden ara mala üretim için gereken bir dizi kalemde ithalata bağımlılık döviz talebini sürekli canlı tutarak Türk Lirası’nı değersizleştirirken, döviz kurundaki yükselişin maliyetleri artırması enflasyonu tetikliyor. Özellikle 2022 yılında 110 milyar dolarlık dış ticaret açığının 2023 yılının kasım verilerine göre de aynı oranda devam etmesi, önümüzdeki dönem kurda sert hareketlerle birlikte enflasyonun daha da şiddetlenmesine yol açacak.  

Siyasi iktidar ise her fırsatta serbest piyasaya olan sadakatini vurgulayarak ekonomide bağımlılık ve enflasyon düzeninin uygulayıcısı durumundadır. Dışa bağımlılıkta 21 yıl boyunca hiçbir adım atmayan iktidar, her fırsatta kamu kaynaklarını satarak, satamadığı yerde de borç alacağı ülkelere imtiyazlar tanıyarak döviz açığını dizginlemekten öteye gidemiyor. Dolayısıyla ekonomide oluşan kırılgan yapı, döviz kurunda yükselişi her daim tetikliyor. 

Asgari ücret “genel ücret” oldu 

Dışarıda küresel sermaye, içeride ise işbirlikçi sermaye-iktidar yapısı tarafından dayatılan sömürü düzeni, konu emekçilere insanca ücret olduğunda şiddetle karşı çıkarak “enflasyon” endişesini dile getiriyor. Maaş artışlarının dolaşımdaki para arzını, dolayısıyla enflasyonu yükselteceğine dönük açıklamalarla kamuoyunun gündemi işgal edilmeye çalışıyor. Oysa Türkiye’de asgari ücretin adeta genel ücret haline geldiğinden bahsedilmiyor. DİSK-AR tarafından yayınlanan Asgari Ücret Araştırması 2024 raporuna göre, asgari ücret civarında maaş alan çalışan sayısı, tüm çalışanların yüzde 50’sine ulaşmış durumda. Kadın çalışanların ise yüzde 60’ı asgari ücret alıyor. Türkiye, çalışanların yarısının asgari ücret almasının yanında, Avrupa’da da en düşük asgari ücrete sahip beşinci ülke konumunda.  

Dolayısıyla düşük asgari ücret emekçiler için son derece hayati sonuçlara yol açıyor. İnsanın sadece hayatta kalması için gerekli olan konutta, gıdada ve ulaşımdaki maliyetler emekçiler için katlanılamaz duruma geldi. Türk-İş verilerine göre, Kasım 2023 itibariyle dört kişilik bir aile için açlık sınırı 14.025 TL, yoksulluk sınırı 45.686 TL’ye ulaştı.  

Büyükşehirdekilerin durumu daha vahim 

Bunun yanında büyükşehirlerde yaşayanlar için durum çok daha vahim. Gayrimenkul veri ve analizleri sunan Endeksa verilerine göre, İstanbul’da 100 metrekare bir konutun kirası ortalama 16.600 TL’ye kadar yükseldi. Dolayısıyla 11.402 lira olan asgari ücretle İstanbul’da tek başına bir eve çıkılması imkânsız hale geldi. Asgari ücretliler için nitelikli eğitim, kaliteli sağlık ve güvenli konut konusu tamamen gündeminin dışına çıkmış durumda.  

Önümüzdeki en önemli görev 

Sonuç olarak, emekçiler için insanca ücret talebinden başka bir seçenek hayati olarak kalmamış durumda. Dolayısıyla enflasyonun gerçek sebebini, enflasyonu fırsata çevirircesine ürünlere zam üstüne zam yapan firmalarda ve Türkiye’yi dışa bağımlı hale getiren siyasi iktidarda aramak en doğru duruş olacaktır. Emekçilerin gündeminde enflasyonu artırır mıyım kaygısı değil, enflasyona karşı hayatta kalma kaygısı vardır. İnsanca ücret talebinin önüne geçebilecek olan, enflasyon ve işsizlik tehdidine boyun eğmeden, emeğin hakkını aldığı bir mücadele biçimine ulaşılması bugün de önümüzde duran bir görev ve bu görev mutlaka başarılmalıdır.