Gazetelerin dış haberler sayfasında tek sütuna birkaç santim yer verildi habere. Oysa 10 yıl önce manşetlerde yer buluyordu.

Gazetelerin dış haberler sayfasında tek sütuna birkaç santim yer verildi habere. Oysa 10 yıl önce manşetlerde yer buluyordu.

"Sırplar 1995 yılında Srebrenitsa binlerce Boşnağı öldürdüğünü kabul etti."

Çok çabuk unuttuk.

Tek unuttuğumuz Sırpların yaptığı katliam değil oysa. Boşnakları Sırplara teslim edenler Hollanda'ya ait Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerleriydi. Anlı şanlı NATO'nun hala yakala(ya)madığı Faşist Sırp general Mladiç erkeklerle kadınları ayırıp 7 bine yakın erkeği katletmişti.

Tecavüzün de bir silah olarak kullanıldığını da unuttuk Bosna'da. Kadınları, tecavüz denen insanlık dışı silahla vurmuşlardı Sırplar.

4-5 yıl içinde çoğu Boşnak olmak üzere 250 bin kişi öldürüldü. Kimilerinin sosyalist diye savunmaya çalıştığı, dönemin Yugoslavya devlet başkanı Slobodan Milosevic aslında tescilli bir faşistti.

Ama asıl konu tüm bu katliamlar yaşanırken Avrupa ve ABD'nin durduğu yerdi. Almanlar Hırvatlara, İngilizler Sırplara yanaşmış olanları seyrediyordu. Kimse kılını kıpırdatmadı. Bosna, soğuk savaş sonrası kıtalararası güç mücadelesinin ilk örneğiydi. Avrupa Birliği binlerce insanın yanı başında boğazlanmasını seyretti. Fransız filozof Bernard Henry Levy, Avrupa Birliği'nin duyarsızlığını kastederek "Avrupa ütopyası Bosna'da bitmiştir" demişti.

PEKİ YA NATO ?

Bu ay sonunda İstanbul'da toplanacak olan NATO, Afganistan ve Irak işgallerini derinleştirmeyi ve yeni misyonunu -sınırlarının ötesinde operasyonları- tartışacak. Yani Afganistan ve Irak'ı. Amerika, NATO içinde kendisine biçtiği rolün temellerini Bosna savaşı sırasında atmış, 250 bin insan öldürüldükten sonra "kurtarıcı" olarak ortaya çıkmıştı. Bugün, "barış" ve "istikrar" için, Afganistan ve Irak'ı işgal gerekçelerini o günlerde oluşturmuştu. Önce çatıştıran, sivillerin katledilmesine göz yuman, Birleşmiş Milletler'i işlevsizleştiren Amerika, NATO aracılığı ile Balkanlara yerleşmişti. Avrupa Birliği'nin kendi içindeki çıkar çatışmaları ve ikiyüzlülüğü de Amerika'nın NATO'yu kullanış tarzında etkili olmuştur. Amerika NATO'yu, umutların tükendiği noktada devreye sokmuştur. İnsanlık için değil kendi geleceğinin çerçevesini çizmek için.

AMERİKA'NIN PARAVANI

Şimdilerde ise kendini kurtarmak için NATO'yu önü sürüyor Amerika. Bir düşünün, günlerce Afganistan'ı bombalayarak "özgürleştiren" Amerika, o ülkede neyi değiştirmiştir? Afganistan'da iyiye giden ne vardır? NATO'yu yerleştirdikten sonra ülkeyi kaderi ile bırakan Amerika değil midir? Bugün, NATO askerlerinin başkent Kabil dışına çıkamadığı, ülkenin geri kalan kısmında eski düzenin devam ettiği bilinmektedir.

Bu plan şimdilerde Irak'ta uygulanmak, Amerika NATO'yu uzak işgallerde vurucu bir güç olarak görmek istemektedir.

Irak'ta yenilen Amerikan kuvvetleri, batağa daha fazla saplanmadan görevi bir başkasına devretmek, arkasına saklanmak niyetindedir.

Amerika'nın asıl niyeti, NATO aracılığıyla, Büyük Ortadoğu Projesi'ni kitleler nezdinde meşrulaştırmak; bu mantığı yaygınlaştırmak, paylaşmak ve suça ortak etmektir.

Bu, Orta Asya, Ortadoğu ve dolayısıyla Türkiye'yi de içine çekecek kanlı bir oyundur.