Emperyalist kanla yazılmış sosyal demokrasinin muhafazakârları için bile şu söylenebilir: Eğer mideniz ezilenin şiddetini kaldırmıyorsa, o zaman ezmeyi bırakın.

Ezilenlerin şiddeti

Morning Star Online Editörleri

Kimse İsraillilerin katledilmesini kutlamamalı. Evlerinde oturan aileler, müzik festivalindeki gençler yaşamayı hak ediyordu. Rehin alınan ve işkence edilen İsrailli evinde ve güvende olmayı hak ediyordu.  

Ve ne zaman Yahudiler ayrım yapılmadan katledilse, dünyadaki diğer tüm Yahudilerin aklına Pogrom geliyor. Yahudi halkının yaşadığı korkuyu anlamayan kimse ahlaki tahayyülden yoksundur. 

Fakat kutlamamak suçlamak değildir. Mau Mau direnişi çiftçi aileleri uyudukları yataklarda katlettiğinde, sosyalistler kutlamadı. Onun yerine, İngiliz sömürgeciliğinin ve faşist yerleşimcilerin Kenya halkını topraktan ve özgürlükten mahrum eden şiddetinin yansımasını gördüler. 

Ya da Ulusal Kurtuluş Cephesi Cezayir’de kafeleri ve konserleri bombaladığında da kimse bunu kutlamadı. Fakat o patlamalar, 150 yıllık Fransız emperyalist şiddetinin yankısıydı. 

Mao Zedong “devrim yapmak ziyafet vermek, makale yazmak ya da resim çizmek değildir. Böyle saf, kibar, ölçülü ve zarif değildir.” Ya da Twitter gönderisi de.  

“Medenileşmiş” dünya kendi illüzyonlarını izlemeyi tercih ediyor, en çok da kafasını ezilenin gördüğü şiddetten çeviriyor. Filistin’den yani. 

Dünya emperyalizminin yönetenleri, nesillerdir insanlıktan mahrum bırakılmış, şiddetle, yerinden etme ve varoluşlarının reddi ile tarihten silinmeye çalışılmış bir halkın insaniyetsizliğini kınıyor. 

“Medenileşmiş” olanlar, masumların katlini kınıyor, sanki yerinden edilenlerin şiddetinin yalnızca korundukları üslerinde güven içinde yaşayan gerçek suçlulara ulaşabilmesi mümkünmüş gibi, sanki kendi elleri temizmiş gibi.  

Medenileşmiş olanlar, yalnızca kendi tercih ettikleri yöntemleri meşrulaştırıyorlar; katı bir hukuk çerçevesinde etnik temizlik, en yüksek teknolojiler eliyle, soyut biçimde “hedeflenmiş” katliamlar, çocukların yasal şekilde alıkoyulması, ambargolar yoluyla aç bırakma. 

Dolayısıyla İsrail’de bir polis karakoluna saldırı terörizmken, Gazze’de bir hastaneye saldırmak ise meşru müdafaa. Ve bir Britanya dışişleri bakanı, bir savaş suçunu, toptan bir cezalandırma yöntemi olan aç bırakmayı onaylıyor.  

Yine de Hamas’ın eskatolojik islamcılığı, Jewish News’in yayın yönetmeninin şok edici tarifiyle, selefi “doğuştan gelen, nesillerdir süregiden tarihsel bir kana susamışlık” değil. 

Ödünç anti-semitizmleri, Filistinlilere çok görülen moderniteye karşı ithal, cahilce ve bağışlanamaz bir reaksiyon. 

Aynı şekilde asimetrik savaş da öyle, izlenecek bir şey değil. Kanlı, derin ve çoğu zaman tarif edilemez biçimde zalim. Fakat bu, istense dahi ulaşılamayacak simetrik bir savaşın alternatifi değil. 

Bu sessizliğin alternatifi. Hamas’ın saldırılarını kınayanlar, 2018 yılında Gazze’deki sivil yürüyüşleri de kınamışlardı. 223 Filistinli, ellerinde tek bir silah olmadan öldürüldü. 

İsrail’in Batı Şeria ve Gazze’deki işgalini sonlandırması için kamuoyu oluşturan BDS’ye suçlu muamelesi yapıyorlar. Filistin devletinin Uluslararası Adalet Divanı’nda tazminat talep etmesine izin vermiyorlar. 

Onun yerine, Filistinlilerin tarihsel bir ötekileştirmeye razı olmasını istiyorlar. 

Tüm “medenileşmişlerin” Filistinlilerden beklediği tek şey sükût. Bir mahkûm en fazla, gardiyanı ile daha iyi bir tayın pazarlığı yapabilir. 

Fakat belki jeton düşer, tarihleri Hindistan’dan Endonezya’ya, Irak’a emperyalist kanla yazılmış sosyal demokrasinin muhafazakârları için bile: Eğer mideniz ezilenin şiddetini kaldırmıyorsa, o zaman ezmeyi bırakın. 

*Çevirmen: Göksu Cengiz.