Feminizmin merkezi meselesini oluşturan hak ve özgürlük mücadelesi, kapitalizm altında kadınların özgürleşmesinin genel koşullarının oluşmasıyla ortaya çıkarak siyasallaştı.

Feminizm ve feminizmler
Fotoğraf: Depo Photos

Fevziye SAYILAN

Doç. Dr.

Kadınlar yazılı tarihin başından itibaren erkek egemenliği altında olmasına rağmen, feminizm siyasi bir ideoloji olarak belirli tarihsel koşullarda ortaya çıktı. Onyedinci yüzyılda temel özellikleriyle ortaya çıkan kapitalizm altında bir sorgulama ve isyan ile başlayarak giderek geçen iki yüzyıla damga vuran bir toplumsal hareket özelliği kazandı. Kadınların ezilmesinin arkaik biçimleriyle eklemlenen erkek egemen kapitalizme karşı insani varoluşumuzu ve eril uygarlığın bütün yönlerini sorgulayan bir siyasi ideoloji haline geldi. 

Feminizmin merkezi meselesini oluşturan hak ve özgürlük mücadelesi kapitalizm altında kadınların özgürleşmesinin genel koşullarının oluşmasıyla ortaya çıkarak siyasallaştı. Fransız Devrimi ile sanayi devriminin yarattığı büyük toplumsal dönüşümler içinde ortaya çıkan bu sorgulama ve isyan asıl olarak kamusal alana çıkma; eşit çalışma, eğitim, mülk edinme ve oy hakkı çerçevesinde şekillendi. Yüzyılın sonuna doğru mücadele özellikle oy hakkı üzerine odaklanarak kitleselleşti.  Ancak o gün de kadınların mücadelesi çok sesli idi. Büyük toplumsal dönüşümler ve devrimler çağına emekçi kadınlar da “ekmek ve gül” şiarında somutlanan  ‘ücretli çalışma’, ‘eşit işe eşit ücret’ ve sosyal haklar mücadelesiyle katıldı. İlk feminist düşünce ve eleştiri kitle feminizminin arka planını da oluşturan bu tarihsel ve sosyal bağlamın içinde şekillendi ve toplumsal hareket özelliği kazandı.

KİŞİSEL OLAN POLİTİK

Bugünkü feminist düşünce ve hareketlere kayda değer perspektif ve eleştiri araçları bırakan ikinci yükseliş yirminci yüzyılın ikinci yarısında, sosyal refah kapitalizminin doruk yıllarında ortaya çıktı.  İkinci dalga olarak adlandırılan bu feminist hareket daha da çeşitlenmiş sesiyle kapitalist sistemin oldukça kapsamlı ve köklü eleştirisine yöneldi;  68’in toplumsal isyanı içinde şekillendi ve bu isyanın katılımcılarına dayanak olan radikalizmden de eleştirisini esirgemedi.

İlk dalganın kazanımları ile kamusal alana yaygın ve kitlesel olarak çıkan kadınlar bu kez cinsiyetçiliğin ve bağımlılık ilişkilerinin,  kadınları nasıl ikincilleştirdiğini görerek isyan etti. Bu kez eşitlik ve özgürleşme arasında daha sıkı bağlar kurulmuş; “kişisel olan politiktir” sloganında somutlanan özel hayatın kişisel alanlarında olan bitenler; aile, beden ve cinsellik kürtaj, pornografi konuları kapsamlı eleştirinin hedefi olmuştur. ‘Kadınların biyolojik bakımdan erkekten, kültürel bakımdan da insandan ayrıldığı”(1) keşfedilmiştir. Giderek genişleyen sorgulama Batı kültürünün yerleşik normlarını da hedef aldı.

FEMİNİST SÖZ GENİŞLEDİ

Bu düşünsel radikalizm ve isyan içinde, “kadınları ezen ve sömürenler kimlerdir” sorusuna verilen farklı yanıtlar bulan radikal-sosyalist-marksist-liberal feminist yaklaşımlar ortaya çıktı. Yapısal sömürü ve baskı yapıları ile kadınların ezilmesi ve sömürülmesi arasındaki bağlantıyı gören sosyalist- Marksist, ekofeminist yaklaşımların yanında kadınların durumunu verili baskı ve sömürü yapılarının açıklayamadığı iddiasındaki radikal yaklaşımlar ise ezilmenin kökenini “patriyarka” ile açıklamaya ve anlamaya yöneldi.  Kadınların ikincilliğini ve bağımlılığın nedenini eşit fırsatlar ile açıklayan liberal feminizmin yanında, cinsler arasındaki eşitsizliğin ideolojik ve kültürel dönüşümle üstesinden gelinebileceğini iddia eden kültürel feminizmler de bu dönemin üretken tartışma ortamında şekillendi. 

O zamandan bugüne feminist söz ve gündem çeşitlenerek genişledi. Kimilerinin üçüncü ve dördüncü dalgalar olarak adlandırdığı günümüz feminizmi artık sadece ‘biz kadınlar’ diye konuşmuyor. İki yüzyılı aşkın tarihi içinde feminizm kadınların eşitsiz konumuyla ve kadınların sorunuyla toplumsal-siyasal arenaya çıktı. Bugün ise feminist hareketler toplumsal cinsiyet eşitsizliği sorunsalıyla yeni ‘dönüştürücü gündemler’ oluşturuyor. İkinci dalganın ortaya çıkardığı ezilmenin kökenine ilişkin düşünsel zenginlik ve üretken tartışma ortamı kısmen geri çekilmiş durumda. Şimdi gündemde cinsiyet kimlikleriyle ilgili sorunlar var. Cinsiyet eşitsizliğini ve onu destekleyen yapıları ortadan kaldırma hedefi kabul görse de, yapılar meselesinin ağırlıklı konusunu postmodern konumsallıklar içinden kimlikler ve temsil etrafında süren tartışmalar oluşturuyor.  LGBTİ+ hakları, queer ve siyah feminizm gibi farklı baskı ve ayrımcılık yapıları arasındaki etkileşime ve yapısal eşitsizlik mekanizmalarının (sınıf, ırk, etnisite, din, kültür gibi)  birbirinin etkisini nasıl artırdığına (kesişimsellik) ilişkin tartışmalar öne çıkıyor.

Feminizm hak temelli ve Batı merkezli hareket olarak ortaya çıktı. İki yüzyıllık tarihi içinde giderek sınırları aşarak küreselleşti.  İkinci dalga sonrasında feminist hareketler kürtaj, porno, cinsel şiddet ve tacize yönelik geniş kampanyalarla binlerce kadına ulaştığı gibi ciddi kazanımlar da elde etti. Kadınlara karşı işlenen suçlar hukuki bir çerçeveye kavuştu.  Bu çerçevede danışma ve sığınma evleri gibi yeni kurumlar; istihdam ve eğitim alanlarında kota ve pozitif ayırımcılık önlemleri gündeme geldi. Kadının insan hakları çerçevesinde hak kazanımları genişledi. Feminizm aynı zamanda kadınların bilişsel ve insani kapasitesini küçümseyen eril bakış açısını destekleyen eğitim, bilim ve kültür politikalarının dönüşümüne de önemli katkılar yaptı.  Siyasal alanda eşitlik, adalet, hak kavramlarına ve demokrasi mücadelesine derinlik kazandırdı.

Günümüzde neoliberal küreselleşmenin yarattığı yıkımın ortasında boy veren radikal sağın her türlüsünün saldırısıyla yüzyüze. Feministler dünyanın dört bir tarafında bir önceki dönemin kazanımlarını korumaya yönelik hak temelli mücadele gündemleri oluşturuyor. Aynı zamanda yoksullaşma, barınma, savaş-barış, şiddet, iklim krizi gibi toplumsal sorunlar etrafında gelişen mücadeleler içinde tüm ezilenler ve sömürülenlerle birlikte ortak gündemler oluşturmanın yollarını arıyor. Feminizmin kurtuluşçu soluğu sadece kadınlara değil, tüm ezilenlere ilham vermeye devam ediyor.

(1) Bkz.Cinselliğin Diyalektiği. S.Firestone. Payel, İstanbul: 1979