Festival tekelleşmesi ithamına avanenin cevabı
Eskiden pazar sabahları bütün gazeteleri alır, onları okurken aynı haberi verme biçimlerinin ideolojilerine göre değişiklik göstermesiyle eğlenirdim. O zamanlar haber değeri taşıyan her şey haber olurdu, yorum farkıyla…
Bugün ülkede haber yapmak da gazetecilik yapmak da bu işleri gerçekten ve layıkıyla yapmak isteyenler açısından imkânsız hale geldi. Eğer çalışmadığım bir pazar sabahı varsa, eskiden yaptığım gibi yine birkaç gazete alıp kahvaltıdan önce okuyorum. Artık aynı haberin farklı pencerelerden nasıl göründüğüne bakmak değil amacım. Beni sabahın kör saatinde gazete bayiine götüren sebep, memlekette her şeye rağmen gazete çıkarmaya, gazetecilik yapmaya çalışan dostlarıma duyduğum saygıdır.
Uzun bir aradan sonra ilk kez pazar günü çalışmak zorunda olmadığım için güne çok erken başladım. Kendimi, festival koşturmacalarından fırsat bulamadığım ama keyif aldığım her şeyi bir güne sığdırmak zorunda hissettiğimden öyle erken kalkmıştım ki gazete faslına geçmek için birkaç saat kitap okuyarak oyalanmam gerekti.
Pazar gazeteleri keyfine sıra geldiğinde bütün huzurumu kaçıracağından bihaber, elime önce BirGün’ü aldım. Zira spor sayfasında futbol üzerine ahkâm kesiyor olmamdan bağımsız, BirGün’ün bendeki yeri özeldir. Pazar ilavesinde Anıl Aba imzalı, içinde bilfiil emeğim olan festivallere dair yanlışlarla dolu yazıyı okumamın ardından, keyfim de kanatlanıp uçuverdi.
Zat-ı muhteremi hiç tanımam. İnsanlar hakkında başkalarından duyduklarımla ya da ön yargılarımla değerlendirme yapmaktan itinayla uzak dururum. Normal şartlar altında bu yazıyı yazanı arar, bir kahve içerek hikâyenin bu tarafını da anlatmayı tercih ederdim. Ancak biri çıkıp BirGün gibi bir platformda, sağdan soldan duyduğu dedikodularla böylesine hezeyanlarla dolu bir yazıyıakademik unvanından hicap duymadan yazabiliyorsa ben de kendi tutumumu biraz esnetebilir, mizacımın elverdiği ölçüde bir cevap yazısı kaleme alabilirim.
FESTİVALLERİN AZLIĞI ÇOKLUĞU
“Ortalık festivalden geçilmiyor” diye başlamış Anıl Aba yazısına… Bundan 6-7 yıl önce pop – arabesk müzik her köşe başını tutmuş, bizim cenahtan müzisyenler ya küsüp köşesine çekilmiş ya da Anıl Aba zihniyetinin ciddiye almadığı platformlarda varoluş mücadelesi veriyordu. Zeytinli Rock Festivali’nin başarılı bir şekilde yeniden hayata dönmesiyle başlayan süreç, küsmüş birçok müzisyen arkadaşımızın Micheal Jordan misali yeniden parkelere dönüp şampiyonluklar yaşamasına sebep oldu. Kaldı ki son 20 yılını bu sektöre adamış bir müzik insanı olarak memleketteki genç nüfus göz önüne alındığında yeterli sayıda festival yapılmadığını düşünüyorum hâlâ. Anıl Aba’nın aksine “zibilyon tane festivalin yarattığı geniş bir piyasa” olduğunu da düşünmüyorum. Henüz ortada oturmuş bir festival kültürü ve geleneği yokken rekabetten bahsetmeyi de doğru bulmuyorum. Rekabet edecek lüksümüz henüz yok ki! Şahsen karşısında olduğum şey, memleketteki yeni yeni filizlenen festival kültürüne zarar veren işler. Yoksa ne ben ne de adına festivaller yaptığımız şirketin sahipleri, işini hakkıyla yapmaya çalışan festivallere karşıyız.
Polemik ve dedikodudan beslenen yazarımız Anıl Aba, Zeytinli Rock Festivali’ni tekrar yapmaya başlayan şirketin ortaklarından Umut Kuzey’i “atanamamış rock star” olarak tanımlıyor. Bu ülkenin en büyük festivalini bir müzisyen yapıyor, üstelik sektörün vakti zamanında pek de itibar etmediği bir müzisyen… Serinkanlı bir gözlemcinin bu durumda üst perdeden ahkâm kesmek yerine, sektördeki organizatör ve yapımcıların neden bu yükü sırtlanmadığı üzerine fikir yürütmesinin daha doğru olacağını düşünüyorum. Bir sektör profesyoneli olarak şahsen Umut Kuzey’in kurduğu hayali kuramamış olmaktan utanç duyuyorum. Zeytinli Rock Festivali’ni tekrar yapmak istediğinde onunla buluşmamın tek sebebi onu bu organizasyonu yapmamaya ikna etmekti. 2 saatin sonunda ise o beni festivali birlikte düzenlemeye ikna etmişti. Üstelik artık zarar edeceğini de biliyordu. Benim öngördüğümden fazla zarar etti. O paraları nasıl ödediğini nereden bulduğunu bilen biri olarak, yakaladığı ekonomik başarıyı son kuruşuna kadar hak ettiğini düşünüyorum.
BAŞKA FESTİVALLERE ‘ÇIKAMAMA’ MESELESİ
Anıl Aba, sanatçıları “Bizim festivallerde çıkarsanız, başka festivallerde çıkamazsınız. Eğer başka festivallerde çıkacak olursanız bir daha bizim festivallerde çalamazsınız” diye kısıtladığımızı iddia ediyor. Festivalin sanatçı iletişimini yapan kişi olarak herhangi bir sanatçı temsilcisine bu cümleyi kurmadım. Anıl Aba’nın amacı gazetecilik olsa ufacık bir araştırma yaparak bunun böyle olmadığını rahatlıkla öğrenebilirdi. Ancak amaç dedikodu kazanının altına odun atmak olunca, araştırma yapmaya ne gerek var ki! Dünyanın her yerinde bir konser ya da festival anlaşması yaptığın zaman sözleşmende belli bir süre öncesinde o civarlarda benzer bir etkinlikte çalmanı engelleyecek bir madde olur. Bazı Amerikalı firmaların kantarın topuzunu kaçırması bu kuralın etik ve pratik açıdan doğruluğuna zeval getirmez. Kaldı ki biz sene başında anlaşmaya vardığımız hiçbir gruba ya da müzisyene “o festivalde çalarsan bizde çalamazsın” demedik. Sadece Kuşadası Gençlik Festivali’nden bir ay sonra festival alanımıza 13 kilometre uzaklıkta bir yerde başka bir festival yapılacağı için iki festivalde de sahne alacak sanatçıların temsilcilerinden, duyuruların bizim festivalimizden sonra yapılması konusunda ricacı oldum. Bir de Zeytinli Rock Festivali’nden bir ay önce aynı yerde yapılan festivalde sahne alan sanatçılara Zeytinli Rock Festivali’nde yer vermedim. Orada sahne alan birçok sanatçı ile başka festivallerde de birlikte olduk, olmaya da devam ediyoruz. O festivalden çekilmeyi teklif eden arkadaşlarıma da yanlış anlaşılmalara mahal vermek istemediğimi, başka festivallerde birlikte olmaya devam edeceğimizi ilettim.
Temel bilimler eğitimi almış, rakamlarla arası fena olmayan biriyim ama ekonomi konusu ile teşrik-i mesaim olmadı, tatil günüme limon sıkan şahsın aksine ben bilgim olmayan konularda ahkâm kesmeyeceğim. Serbest piyasa ve tekelleşme konusunu Anıl Aba’ya bırakıyorum. Ancak rekabet kuruluna şikâyet dilekçesi tadındaki bir argümanı BirGün çatısı altında yazmak zorlu bir denge. Basın – iktidar – ispiyonculuk üçgeni BirGün okurlarının seveceği ve benimseyeceği bir geometrik şekil değildir...
Anıl Aba’nın yazısının inandırıcılığını arttırmak için bazı rakamlar kullanması gerektiğini bilmesi takdire şayan. Minik bir “Google” araştırması yaparak hem Zeytinli Rock Festivali’nde hem de diğer festivallerde sahne alan sanatçıların kesişim kümelerini ortaya çıkartması da doğru bir yaklaşım. Ancak bunu yaparken Zeytinli Rock Festivali’nin güncel afişi yerine aramalarda daha üstte çıkan eski afişini baz alması talihsiz bir durum.
Yazar, bizim festivallerimizde hep aynı grupların sahne alıyor olmasından şikâyet ettiği paragrafın hemen ardından festival yapmaya niyetlenenlerin çalacak grup bulamadığından dem vuruyor. Hep aynı grupların çıktığı iddialarına sayısal verilerle cevap vermek istiyorum. Bu yıl şu ana kadar gerçekleştirdiğimiz 8 festivalde 134 farklı müzisyen/grup sahne almış. Sezon sona erdiğinde memleketin dört bir ucunda 17 festival yapmış olacağız ve bu festivallerde 182 farklı müzisyen / grup sahne almış olacak. Tüm festivallerde birden çalan tek bir grup bile olmayacak. Sadece yerli müzisyen havuzunu kullanarak bundan daha iyisinin yapılabileceğini düşünmüyorum. Bu 182 isimden Umut Kuzey’in kendisi dışında bu sene başka festivallerde sahne almamış başka bir isim de yok! İşini düzgün yapan festival organizatörlerinin zorlanmadan program yaptığını Anıl Aba görmek istemiyor. Zira derdi başka. Her önüne gelenin bu işleri çok kolay sanıp “Umut Kuzey parayı buldu” dürtüsüyle festival yapmaya kalktığı bir ortamda, bu duruma sanatçı temsilcilerinin temkinli yaklaşmasını, tekelleşme olarak okumayı tercih ediyor.
AVANE MESELESİ
“Umut Kuzey ve avanesi…” (şair “avanesi” derken burada bana sesleniyor olmalı) diye başlayan paragrafta Anıl Aba bir dizi müzisyen ve müzik grubunun ismini yazarak bunlarla sorunlar yaşadığımızı ve bu isimleri kurduğumuz sistemin dışına ittiğimizi iddia ediyor. Daha sonra bazılarının bize biat ederek yeniden sistemin içine dahil olduğunu ima ediyor. Kendisine benimle bir festivalde 48 saat geçirmeyi teklif ediyorum. Yaratıcı insanlara ve teknolojiye dayalı bir iş yapıyoruz. Sorun yaşamamak mümkün mü? Ama aile içinde çözüyoruz sorunlarımızı. 20 yıllık müzik sektörü tecrübemde, konuşarak anlaşamadığım sadece birkaç kişi tanıdım. Festivallerimizde sahne almayan bazı isimler var. Bunun nedeni bazen ticari bazen de kişisel olabiliyor… Kişisel nedenleri çoğunlukla zaman içinde çözüyoruz, ticari nedenlerin ise herhalde burada ayrıntılandırılması yersiz ve yakışıksız olacaktır.
Yazar, sonraki paragrafta Umut Kuzey’i ve dolayısıyla da beni ucuzculukla itham ediyor. Kendisi Amerika’da ekonomi doktorası yaptığı için ‘tight budgeting’ dersem ne kastettiğimi anlayacaktır. Bir festival yapmaya karar verdiğimizde ilk yaptığımız, o festivalin taslak bütçesini oluşturmak. Sonra da o bütçeye sadık kalmaya çabalamak. Festival düzenlemeye niyet eden herkese de aynısını tavsiye ederim. Zira bu Excel dosyaları eğer gerçekçi şekilde yapılırsa size edeceğiniz zararı da gösterebiliyor. Siz de buna hazırlıklı olup size güvenerek oraya gelen kimseyi mağdur etmiyorsunuz. Oluşan bütçe çerçevesinde bazen gruplara beklentilerinin altında teklifler yaptığım doğrudur. Zira elimdeki bütçeye göre hareket ediyorum. Eskiden hiç sormazdım, ama sonra anladım ki hiç sormayarak onlar adına karar vermiş oluyorum ve bu doğru değil. Artık kararlarını kendileri veriyor. Kimileri kabul ediyor, kimileri etmiyor.
Anıl Aba’nın Umut Kuzey’in festival altyapısı için yaptığı yatırımlardan niye rahatsız olduğunu hiç anlamadım. Umut’un en takdir ettiğim yanı, kazandığı bütün parayı yine işine harcıyor olması. İşine yatırım yapmak yerine kazandığı parayla katlar, yatlar alıp sefasını sürmesi gerektiğini mi düşünüyor acaba? Umut istediği semtten istediği evi alabilecek ekonomik güce sahip olmasına rağmen beş parasızken oturduğu evde kiracı olarak oturmaya devam ediyor hâlâ. Festival katılımcılarının sürekli WC’lerden şikâyet etmesi sebebiyle gidip yurtdışından halen kullanılmakta olan portatif tuvaletleri satın alması bence çok doğru bir hareketti. Bu yatırımın festivallerdeki WC sorununu çözememiş olması bambaşka bir yazının konusu… Anıl Aba acaba art niyetli yazısını sorgulamadan yayınlayan BirGün gazetesinin etkinliklerinde tekelleşmekle itham ettiği Umut Kuzey’in şirketinden yeri geldiğinde “bilabedel” WC ve çit kiralandığını biliyor mu? Festivaller hakkında bir yazı yazarken BirGün’lük Festival’in artık neden yapılamadığını sorgulamak hiç mi aklına gelmedi? Oysa biraz araştırmak istese öğreneceği şeyler bunlar…
UMUT KUZEY FESTİVALLERİNE PAHALI DEMEK
Bu festival işine girdiğimizden beri en çok geliştirdiğimiz yönümüz özeleştiri… Mesela, bu yılki festivallerimizle ilgili şahsi bazı eleştirilerim, notlarım var. Affınıza sığınıyorum, birlikte mesai yaptığım arkadaşlarımla paylaşmadığım şeyleri buraya yazmak doğru olmaz. Ama eleştirinin olmadığı yerde gelişimin olmayacağını bilen bir ekibiz. O sebeple eleştirilere sanılandan fazla önem veririz. Umut Kuzey’i festivallerdeki fiyat politikası sebebiyle en çok eleştirenlerden biri benim, ama tersi yönünde… Maliyetler önlenemez şekilde artıyor ancak Umut bunun fiyatlara yansıtılmasına izin vermiyor. Sanırım bunun temel nedeni bir çiftçi çocuğu olarak üniversiteyi imkânsızlıklar içinde okumuş olması ve çocuklarla kurduğu empati. Umut Kuzey’in festivallerini birçok açıdan eleştirebilirsiniz ama pahalılıkla asla! Anıl Aba’nın yazısında yiyecek ve içecek fiyatlarına dair verdiği rakamlar tamamen uydurma. Zeytinli Rock Festivali’nin bilet fiyatlarındaki artışa dair yaptığı tablo ise kötü kalpli bir algı yönetimi. Zira festival 2016 yılında 3 gün tek sahne iken, bu yıl 5 gün ve üç sahneden oluşuyor. Dördüncü sahneyi kurmanın yollarını arıyoruz. Ayrıca erken dönemlerde biletler oldukça ucuza alınabiliyor. Umut Kuzey’in festivallerinin pahalı olmadığını savunmak zorunda kalmak bile çok saçma ve komik geliyor bana.
Anıl Aba’nın yazısında beni en çok rahatsız eden şey ise koskoca isimleri sanki bize ve bizim festivallerimize muhtaçmış da o yüzden bize biat ediyorlarmış gibi göstermeye çalışması. Aklıma gelen lafları kendime saklıyorum ama Selda Bağcan, Mazhar Fuat Özkan, Moğollar, Şebnem Ferah, Teoman, mor ve ötesi, Athena, Duman, Ceylan Ertem, Pentagram, Ceza, Feridun Düzağaç, Manga vb isimler bizim festivallerimiz olmasa çalacak yer mi bulamayacaklar? Bu nasıl sığ bir bakış açısıdır? Benim yan yana isimlerini yazarken iki kere düşündüğüm bu müzisyenlere ne yapmaları gerektiğini söylemek hadsizliğinde ne ben ne de mesai arkadaşlarım bulunur. Kaldı ki bu isimler kimseye biat etmedikleri için müzik tarihimizin bir parçası oldular.
Anıl Aba’nın hışmından Moğollar da nasibini almış. Yarım asrı aşkın süredir memlekette müzik yapmaya çalışan Cahit Berkay ve Taner Öngür’e laf çakmakta beis görmeyip, “Barışarock” ve Yavuz Çetin referanslarını kullanabilmekle ilgili yorum yapma işini, Moğollar ile olan organik bağım sebebiyle okuyuculara bırakıyorum.
BirGün’e Veda
Objektif ve tarafsız olmasıyla övündüğüm gazetem, neredeyse tek satırı doğru olmayan bu yazıyı yayınlayarak beni büyük hayal kırıklığına uğrattı. Son yıllarda en çok keyif alarak yaptığım iş, BirGün gazetesinde yazdığım haftalık panorama yazılarıydı. 6 yıldır devam ettiğim yazılarıma da an itibariyle üzülerek son vermekten başka çarem kalmadı. BirGün ailesinin bir parçası olmayı özleyeceğim ama “her şeye rağmen gazetecilik yapanlara” duyduğum saygıdan ötürü bu kararı alıyorum. Umarım benim istifam gazete içinde birilerinin işine biraz daha ciddiyet katmasına vesile olur. Böylelikle benzer hatalar tekrarlanmaz. Zira BirGün’ün gerçekle kurduğu ilişki zayıfladıkça halk ile kurduğu ilişki de zayıflayacak. Dedikodu ve polemik ile beslenmek BirGün’e onarılamaz hasarlar verecektir.