1948’den beri İsrail, hem halk hem de bir düşünce olarak Filistinlilerin kökünü kazımak için nafile bir çaba sarf etti

Filistin’de geçen günler

VIJAY PRASHAD / @vijayprashad

Her şey bilindiği gibi; İsrail işgali altında gündelik aşağılanmalar: kontrol noktaları, duvar, ambargo, yerleşimciler ve İsrail Savunma Kuvvetleri’nin (IDF) baskınları…

Bireysel şiddet olayları ve sıkıntılar ile ilgili fazlaca şey yazıldı. Filistinlilerin temel hareketsizliği ise sıklıkla vurgulanmıyor. Gazze’deki Filistinliler, Batı Şeria’dakilerle ayrıldı. Batı Şeria’daki Filistinliler’in İsrail’e geçişine izin verilmiyor. Katıldığım seminerde akademik özgürlükleri sistematik olarak İsrail tarafından ihlal edilen entellektüellerle bağlantı kurmak için Skype kullanılıyordu. Gazze olağanüstü bir izolasyon içinde, Batı Şeria da kafeste.

Aşağılamalar alt alta sıralandığında, elde işgali ebedileştiren bir durum kalıyor. Filistin kurban, İsrail ise güçlü ve muzaffer olarak karşımızda. Bu IDF ve Mossad’a ait, yenilmez ve efsane olduklarına dair bir mit. Her anlatılışı, İsrail projesini tasdik ediyor. Filistin hareketi arafa itiliyor. Doğrudan öte ise köy yok.

İsrail işgali bir başarısızlık. IDF’nin kontrol noktalarındaki kibri ve endişesi güçsüzlüğünü, Kudüs’teki işgal polisinin yorgun çalımı ise projelerinin nasıl da beyhude olduğunu gösteriyor. Bir polis bana ‘bıktığını’ söyledi. Yaptığı işten umudunu kesmiş. Yerleşimcilerse silahlı ve sert. Tüm Arapları haşere olarak görüyorlar. İnsanlığın dışına çıkmış, İsrail politikalarına sıkı tutunmuşlar.

İşgalcilerin tarihi eski. Ama Filistinli elitler durumu o zaman tanımlamışlar. Haifa Üniversitesi’nden Tarihçi Mahmut Yazbak, arşiv araştırmasında 27 Ağustos 1913 tarihli Filistin gazetesinden bir alıntı yapıyor: “Bu Siyonist yabancılar aşağılanıp, kendi ülkelerinden kovulunca bize geldiler. Bizim kibarlığımızdan faydalanıyorlar, sonunda efendimiz olup güçlerini üzerimizde kullanacaklar. Bize küçümsemeyle bakıyorlar, çocuklarımızın gözlerini etraftaki tehlikelere karşı açmaya çalıştığımızda; ırkçılık, yabanilik ve nefretle suçlanıyoruz. Avrupalıların okuduğu gazetelerinde insanları onlara karşı kışkırttığımızı, onları katletmeye çalıştığımızı yazıyorlar. Bu kurt ve kuzunun hikâyesi değil mi?’ 1948’den önce yazılan bu yazı, dinamiğin farkında olunduğunu gösteriyor.

1948’den beri İsrail, hem halk hem de bir düşünce olarak Filistinlilerin kökünü kazımak için nafile bir çaba sarf etti. Kudüs’ün içinden geçerken, genç, yaşlı, kadın, erkek Filistinlilerin başkaldırısına vuruluyorum. Çocuklar, güvenlik görevlilerinin yanından mutlak bir özgüvenle geçiyor. Profesör Yazbak’ın çalışmasına göre 1912’de Al-Karmil gazetesi Filistin ulusu için kederleniyor: “Sizden sonra çocuklarınız kalıcı olarak acı çekecek. Ah benim halkım, sana ne oldu?”

İsrail işgali başarısız oldu. Bulduğu her şeyi Filistin hayallerinin üzerine attı fakat onları paramparça edemedi. İşgale ilişkin içler acısı bir çaresizlik var; Araplar’a karşı ırkçılık bunun yansıması. Bunlar Siyonizm’in başarısızlığının hastalıklı işaretleri.

İsrail ne iki uluslu tek devlet ne de iki devlet çözümüne izin vermeyecek. Kalıcı işgale saplanmış durumda. Bu durum Filistin’in görüşmekten yana olmadığını ortaya koyuyor. Peki ortada görüşülecek ne var?

Filistin ulusal projesi darmadağın. İsrail Parlamentosu’nun Filistinli üyesi Hanin Zuabi, hareketin yeni bir ufuğa ihtiyacı olduğunu söylüyor: “Yeni bir proje üretmeliyiz.” Zuabi bunun kolay olmadığını biliyor. Filistinliler, İsrail işgaliyle hem mekansal hem de politik olarak bölünmüş durumdalar. En iyi politikacılarının çoğu hapiste. Bu koşullarda birleşik bir proje nasıl ortaya çıkacak? İsrail işgali, Filistinlilerin birleşik bir alternatif yaratmasına engel. Yani bu aşağılamalar Filistinliler için sadece gündelik bir sorun değil aynı zamanda Filistin’in geleceği için politik birer blokaj.

Filistin’in nasıl bir geleceği olacak? Kasvetli. Dünya problemi görüyor ama çok az şey yapıyor. İsrail üzerinde çok az baskı var. Batı da Körfez Arapları da var olan gücünü Filistinliler üzerinde kullanıyor. Körfez Arapları lafta Filistin destekçisi, fakat İsrail’le normal ilişki yolundalar. BAE kapıyı açtı.

Küresel Güney ülkeleri sözde Filistin’le birlikteler. Fakat İsraille ticari bağlar oluşturuyorlar. Hindistan, İsrail silahlarının yarısını alıyor. Bu silah satışlarının durması için çok az baskı var. İşgalin altına imza atıyorlar.

Filistin yanlısı mücadele için ihmal edilen unsurlardan biri Küresel Güney ve İsrail arasında gelişen bağları kırmak için mücadele. Sorumluluklardan bazıları Filistin Yönetimi’nde. Ramallah’ta yeni bir Dışişleri Bakanlığı binası var. Çin’den gelen kaynakla inşa edildi. Fakat Filistin’in Çin’de Büyükelçisi yok. Çin’de BDS (Boykot, Tecrit ve Yaptırım Hareketi) de yok.

1899’da, Yusuf Diya el Halidi Fransa’daki Baş Rabbi’ye bir mektup yazıp “Tanrı adına, Filistinlileri rahat bırakın” demişti. Bugünkü talep farklı: Uluslararası hukuk adına, İsrail’e, ayağını Filistin’in gırtlağından çekmesi için baskı yapın. Yapın ki Filistin yeni bir ufuk, dirençli bir politika ilan etsin.

Çeviri: Ömür Şahin Keyif