Dünyaca ünlü Türk internet sitesi Fizy kapatılınca, soluğu Bülent Forta’nın yanında aldım. İki elimle yakasına yapışıp tüm kızgınlığımla sordum

Dünyaca ünlü Türk internet sitesi Fizy kapatılınca, soluğu Bülent Forta’nın yanında aldım. İki elimle yakasına yapışıp tüm kızgınlığımla sordum:

“Be hey zengin dostu sözde sosyalist, nerede kaldı senin ideallerin? Gençliğinde duvarlara yazarken duvar sahibine ilan hakkı mı ödüyordun? İnsanların gönüllerince müzik dinleme özgürlüklerini niye sansürlüyorsun? İbrahim Tatlıses bir tane daha villa alsın diye mi tüm çaban? Çok mu mutlusun?”

Geçen haftanın popüler konuları içinde Fizy ve Bülent Forta vardı. Müzikseverlere diledikleri şarkıları ücretsiz dinleme özgürlüğü sunan idealist internet sitesi Fizy, “eski” devrimci Bülent Forta’nın başkanlık ettiği Mü-Yap tarafından kapatılmıştı.

Bursa’da doğmuş, tüm lokmaları önüne hazır konmuş, Sunni, Hanefi, heteroseksüel ve bembeyaz bir Türk genci olarak bu duruma isyan etmeliydim. Kimse benim beleşçilik hakkımı elimden alamazdı. Bunu yapanlara sonsuza dek veya en azından bu konuyu da tüketene dek kızmak en doğal hakkımdı.

Beni sessizce dinleyen Bülent Forta itiraza en son tanımdan başladı: “Oğlum sakalların beyazlamış. Senin neren genç?”

Beleşçi gençliğe duymadıkları sesler ulaştırmaya çabalayan çok sevdiğim bir punk grubu Rashit... Joe Strummer hurilerden kalan vaktinin bir kısmını Rashit dinlemeye de ayırıyordur kesinlikle.

Grubun “Her şeyin bir bedeli var” isimli albümünden bir kaç söz aktarayım: “Birçok süpermarket, birçok hoş ambalajlı ürün var. Neyse ki alışveriş merkezleri açıktır sabaha kadar... Evet ne diyebilirim, ben aslında tüketiciyim. Ben her satıcının, hayallerindeki müşteriyim.”

Rashit’in şarkıları çok güzel. Çünkü onlar her şarkılarına, hayatı, aklı, fikri ve emeği koyuyorlar. Bu nedenle albümleri satılmalı, MP3’lerinin bir bedeli olmalı. Aksi halde nefesleri tükenir ve biz yeni şarkılarını dinleyemeyiz.

Ama Fizy’ye kalsa Rashit’in müziğine, Rashit’e sormaksızın beleşten ulaşmak hakkımız. Peki ama hani her şeyin bir bedeli vardı? Bir müziği bedelsiz dinlemek sahiden mümkün mü? Fizy iddia ettiği gibi, zenginin sesini, fakirin kulağına ulaştıran bir modern zaman Robin Hood’u mu? Fizy bunu hayır olsun diye mi yapıyor, bir rüya mı bu, hayır olsun mu gerçekten?

Rashit albüm kayıt kalitesini mükemmeleştirmek için cebinden para ödüyor, başka işlerde harcadıkları mesainin gelirini albümlerine döküyor. Onu beleşten dinlemek beleş mi? Rashit’i tüm enerjisini tüketip grubu yok ettikten sonra, önümüzdeki 50 yıl boyunca üretebilecekleri yüzlerce güzel şarkıyı da kürtaj yapmış olmayacak mıyız?

Yaratıcı bir insan, yarattığı şeylerle ekmeğini kazanamazsa; sanat sadece parası bol olanın yaptığı bir hobiye dönüşür. O zaman doğal olarak sadece kendi sınıfının; yani burjuvazinin dünyasını anlatır. Eski şarkılar jingle olur, yeni şarkılar da ninni.

Bülent Forta sanatçının, Fizy ise dinleyicinin haklarını savunduğunu iddia ediyor. Forta tam olarak haklı olabilir mi? Yoksa o da ters giden bir gemide düz koşan kişi mi?

Bir müzisyen, bir yazar, bir sanatçı yarattığı eserden elde edilen gelirin onda birine bile sahip olamaz. Paranın onda dokuzu şirketlere, simsarlara ve vergi dairelerine dağılır. Elmasa, pırlantaya vergi alınmayan Türkiye’de, fikre, ekmeğe ve emeğe en acımasız vergiler kesilir. Mü-Yap her ne kadar “sanatçının” hakkını savunuyorum dese de, kapitalizmin ters giden gemisinde muska olarak öne çıkarılan sanatçı hakkının dışında (ve mecburen) simsarların ve maliyecilerin ‘sakal’ını da savunmuş oluyor. Müzisyene 1 lira vermek için, şirketlere 5, maliyecilere 4 lira öderiz.

Öte yandan özgürlük dostu Fizy, bugün satılsa milyonlarca dolar eder. Her yıl %500 büyüyen kar odaklı muazzam bir şirkettir Fizy. Yani her şeyin bir bedeli bal gibi vardır da bu söylenmez. Müzisyenin cebine gitmeyen bedeller, döner dolaşır bir başka şirketin (ve aynı vergi dairesinin) karlılığını ve değerini artırmaya yarar.

Beleş diye bir şey yok. Hatta beleş, çoğu zaman en pahalı olan şey. Strummer’ın da söylediği gibi “ free is not free”

Bülent Forta, sanatçıyı zaten istismar eden geleneksel müzik piyasasında, bu istismarı daha da yüksek boyutlara taşıyan yeni modellere karşı direniyor. Bu çabasında ne kadar iyi niyetli olursa olsun, duvarlara yazı yazan 18 yaşındaki “kendi”sinin kurduğu mahkemede aklanamayacak. Çünkü sorun gittiğimiz yönde değil, üstünde yürüdüğümüz gemide.

Öte yandan Fizy’nin beleşçiliğine karşı yaptığı çıkışı, beleşçiler tarafından geçen haftanın en çok lanetlenen kişisi olarak ödedi. Yani Rashit kesinlikle haklı: Her şeyin bir bedeli var. Tüm hareketlerimizin, tüm eylemlerimizin ve tüm eylemsizliklerimizin faturası istisnasız kesiliyor. Sadece bu haftaki olaylar ve yıldönümlerine bakmak Rashit’e hak vermek için yetmez mi?

Üniversitede çekilen bir filmi çoğunluğun yargısına teslim etmenin bir bedeli var örneğin. Burada akademik özgürlüğü yok edip, profesörleri tekmeyle okuldan atınca, öte yanda çoğunluğun lideri sayın başbakanımız, Mehmet Aksoy’un heykeline ucube deme özgürlüğüne sahip olabiliyor hemen.

Öğrencinin “porno” filmi üzerinden üç tweet çevirip, beleşten 10 bin yeni “follower” kazanmanın da bir bedeli var: Beyoğlu’nda yürürken arkandan “dümbelek” denmesi gibi.

Mücadele etmenin korkunç bedelleri var. Sırtından vurulmak veya döve döve öldürülmek bu bedellerden ikisi.

Ama sırttan vuran biri olmanın ve bir delikanlıyı döve döve öldürmenin de bedelsiz olduğunu sanmayın sakın.

Joe Strummer böyle soysuzları hiç dinlemeyecek örneğin. Fizy tüm şarkılarını beleşe verse de.