19 Temmuz Cumartesi günü İstanbul Modern’de ‘Çağdaş Fotoğraf Serileri’ başlığı adında Orhan Cem Çetin ve Murat Germen’in yaptıkları sunumun bu ayki sanatçısı 1948 yılında Viyana’da...

19 Temmuz Cumartesi günü İstanbul Modern’de ‘Çağdaş Fotoğraf Serileri’ başlığı adında Orhan Cem Çetin ve Murat Germen’in yaptıkları sunumun bu ayki sanatçısı 1948 yılında Viyana’da doğan Gottfried Helnwein’dı. Fotoğraf çeken, resim yapan, karışık tekniklerle hazırladığı dev boyutlarda işleriyle açık alan enstalasyonları düzenleyen, 1966’da ilk defa küçük bir kalabalık önünde yüzünü ve ellerini ustura ile keserek kendi sanatının şiddet konuları hakkında ilk örnekleri yansıtan Helnwein’ın özportresinde ki ‘Irkçılığa karşı gelen’ çığlığı ‘Scorpions’un albüm kapağında yer almıştı. Bandajlı ve cerrahi aletlerle makyaj yapılmış kendi portrelerini ve çocuk fotoğraflarını çekerek onlar üzerinde bir takım oynamalar yapar ve sulu boya ile çizer.

1960 ve 1970’lerde ABD ve Avrupa’da daha çok bir resim akımı olarak hipergerçekçilik, yeni gerçekçilik ya da süpergerçekçilik adları altında çıkan ve bu tip ürünler veren Helnwien gibi Richard Estes ve Chuck Close da bu dönemde etkili olmuş fotogerçekçi ressamlardandır. Bunun yanında, fotogerçekçi heykeltıraşlara örnek olarak sıradan insanların renkli, saçlı ve gerçek giysiler giydirilmiş heykellerini yapan Duane Hanson gösterilebilir.

Andre Breton bu sanat türü için; “İnsan aklının bir noktasında yaşam ile ölüm, gerçek ile düşsel, geçmiş ile gelecek, dile gelebilen ve gelemeyen, yükseklikler ile derinlikler birbirinin zıddı gibi algılanmayabilir. İşte gerçeküstücü eylemin amacı o noktayı görünür kılmaktır” diyor.

Bütün toplumsal baskılarla, normlarla, burjuvaziyle, din ile yani kısacası insanın özgürlüklerini kısıtlayan her şeyle savaşması amaçtır. Bu baskıların görünürde, insanı kısıtlayıp farklı şekillerde (saldırganlık, sapıklık vs.) ortaya çıkabileceğini öne sürer ve dolayısıyla Freud’un psikanalizci yaklaşımıyla oldukça iç içe olduğu söylenebilir. Temellerini 1. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan karşı sanat akımı dadaizmden alır.

‘Kavramsal ve minimal sanatla biraz sekteye uğrayan politik muhalif etkiler’ ve ‘kapitalizmin konvansiyonel uygulayıcılarının çeşitli enstrümanları tarafından ciddi biçimde kıskaca alındığı bir dönemde ortaya konan bazı işlerin eleştirel üsluptan uzaklaşmaları’ tartışmasını eserleri için yapamayız. Çocukları resimlerinde neredeyse bir pedofiliğin ihtirasıyla kullanır. Yeterince iğrenç bir dünyada, çocukların fetişleştirilmesi izleyiciye de rahatsız edici gelebilir. Sonuçta resimler bakanın kendi iç dünyasını yansıtır, sanatçı ise bakana ayna tutmaktan başka bir şey yapmaz.

Aynı zamanda heykeltıraşlık ve ressamlık da yapmış olan fotoğrafçının halka açık mekânlarda genellikle çocuklarla yaptığı çalışmaları, genel olarak tarihsel ya da politik bir zemini olduğu için provakatif görülmüştür. Fiziksel ve ruhen yaralı çocuk fotoğrafları aslında fotoğrafçıya göre çok daha derin olayları örneğin soykırımı refere ediyordur. Golden Age of Grotesque serisinde Manson’ın elindeki silaha sevgi ve merakla dokunan çocuk gibi aslında gördüğümüz kendi yüzümüz ve iğrençliğimizdir.

“Hiç kimseye hiç bilmediği bir şeyi söyleyemeyeceğiniz gibi, hiç bilmediği bir şeyi de gösteremezsiniz. Sanatçının görevi, izleyicinin bildiği, fakat bildiğini bilmediği bir şeyi göstererek izleyicide sürpriz bir farkına varma deneyimi yaşatmaktır. Helnwein bu sürprizlerin ustasıdır” (William S. Burroughs)

Aktör ve yönetmen Sean Penn “Helnwein yaşayan en önemli ressamdır” diyor.

Helnwein boşuna çığlık atmıyor; “...Maddeciliğin sonunda zafer kazandığı bir dönemde yaşıyoruz. Dünya perilerden, cadılardan, elflerden, meleklerden, büyülü kalelerden ve saklı hazinelerden arındı. Hayal kurmak bugünlerde çocukların beyni için kimyasal bir dengesizlik olarak görülüyor.

Milli güvenlik sebebiyle artık kaçacak hayal alanları yok, çocuklar yetişkinlere ait acımasız konularda ve genel bir delilik hali içinde boğuluyor. Dünya artık borsa, tecavüz, savaş, zehirlenme, televizyon salaklığı, prozak, hapishane kampları, kainat güzeli yarışmaları, genetik mühendislik, çocuk pornosu, Ronald McDonald’s, akıl hastaneleri ve işkence dünyası.”

“Ben sanatın size dokunup, harekete geçirebilecek ve sizde duygusal etkiler bırakabilecek olan gücüyle yani kalitesiyle ilgileniyorum. Kalbinizde yangın çıkarabilen ve iç dünyanızı alt üst eden kısmıyla...”

O. Cem Çetin, Helnwein’ın çalışmalarını kültür-spesifik buluyor. Bu tip üretimleri sakıncalı bulmadığını, lokal kalınabilindiği ölçekte samimi, sahici ve incelikli olunacağını söylüyor ve zaten toplumda ne eksikse sanata yansıyacağını da ekliyor.

Murat Germen ise aynı şekilde kültür-spesifik bulduğunu; ancak konularını çok uç noktada ifade tarzı seçmesi daha çok kişi tarafından izlenilebilirliğini zorlaştırdığını söylüyor.