Umarım çalışmalarım dünyanın iyileşmesini sağlar. Fakat ben bu amacı bir bireyi kullanarak gerçekleştirmek istemiyorum. Bizim daha derinlerde yatan sorunlara ulaşmamızı...

Umarım çalışmalarım dünyanın iyileşmesini sağlar. Fakat ben bu amacı bir bireyi kullanarak gerçekleştirmek istemiyorum. Bizim daha derinlerde yatan sorunlara ulaşmamızı sağlayan şey bireyin anlattıklarıdır. Genel olanı anlayabilmek, özel olana bakmakla mümkündür. Bunu yapmamda bana yardımcı olacak olan bireydir ve o da tam bunu yaparken insanlığa ne kadar büyük bir servet sunduğunu bilmelidir." Bu sözler Fazal Sheikh"a ait. Babası Kenyalı annesi Amerikalı Sheikh, 1992"de Kenya körfezindeki Svvahili topluluğunu belgelemek için Kenya"ya gider. Kenya"nın kuzeyindeki bir çölde küçük bir köy olan Kakuma"ya uğraması, onun mülteci sorununa eğilmesine neden olur. Onların "Afrikalı" ve "mülteci" olması yüreğine değer, haftalarca kamptaki mültecilerin fotoğraflarını çeker.

Bir başka örnek, 1976"da kadın mahkûmların fotoğrafını çekebilmek için bir aydan fazla bir süre kadınlar koğuşunda yaşayan Mary Ellen Mark, Hindistan"da Bombay genelevlerinde çekim yapabilmek için tam 10 yıl çalışır. Bombay genelevleri, kadın hapishaneleri, akıl hastaneleri...

nya tarihinde örnekleri çoğaltmak mümkün. Ele aldıkları konuyu özümsemeleri, problem olarak görmeleri, içten ve samimi olmaları, insani duyarlılıkları, toplumu bilgilendirmedeki dürüstlükleri, problemin bir parçası olmaları vb... Buna kısaca "fotoğrafçının tutumu" diyebiliriz. Çalışmalarının olmazsa olmazı bu.

Bir de fotoğraftaki görüntünün toplumsal bilincin oluşmasına katkısı için tanıklığın herhangi bir sorunu en azından gündeme getirebilmesi gerektiğini biliyorlar.

Mary Ellen Mark fotoğrafa fazla bir yük bindirmiyor; "Fotoğraflarımın insanların hayatını değiştireceğine inanmıyorum, bir ihtimal bazı şanslı kişilerin gözüne çarparak bu konular hakkında düşünmelerini, daha duyarlı olmalarını sağlayabilirim" diyor.

Son dönemde ülkemizde belgesel fotoğraf adı altında "gerçekliği" sorunu ele alınış biçimiyle "magazine" devşirilmiş konulara ağırlık verilen çalışmalar -kentsel dönüşüm, traves-tiler, bedensel engelliler, fahişeler, zekâ engelliler, sokak çocukları vb.- ve konuyu/içeriği değil de fotoğrafçının kendini ön plana çıkarma çabası sıklıkla rastlanmaya başladı. Kirliliğin en kötüsü de tam da bu sosyal sorunların bizahati öznesi olan insanların fotoğrafçının etik olmayan tutumu nedeniyle çalıştığı konunun nesnesi konuma düşürülmeleri.

Mary Ellen Mark genelevdeki çalışması ile ilgili; "Fahişelerin ve genelevlerin bulunduğu sokağa ilk girdiğimde zamanda bir yolculuk yapıyormuşum gibi geldi. Onların hayatına yaklaşmak, dokunmak istedim. Günlerce o caddede dolaştım. Bazen kendimi onların yerine koydum." "...Arkadaş olmadan çalışmam mümkün değildi. Her şeyden önce güvenlerini kazandım" derken probleme insani yaklaşımının ipuçlarını veriyordu.

Son dönemlerde bulunduğum toplantılarda ve AFSAD Fotoğraf Sempozyumu"nda ve sonrası sohbetlerde "belgesel fotoğrafla ilgili katılımcıların farklı yaklaşımları olsa da ortak bir noktaya gelebilmiştik. 0 da kısaca "Fotoğrafçının Tutumu". Bu sonuç aynı zamanda ironik!

"Tutum" denilen davranış biçiminin -ele alınan anlamı ahlaklı erdemli vb.- yalnızca fotoğrafçıya özgü değil zaten olması gereken, yani insanda olması gerektiğini düşündüğümüz. Çok bilinen bu ortak noktaya çıkmamız aynı zamanda çok da bir şey bilinmediğini gösteriyor. Neden mi? Çünkü kimse yarın güneşin doğacağını fanatik bir biçimde haykırmaz. Güneşin her gün doğacağını herkes bilir. Fotoğrafçının tutumunun nasıl olması gerektiğini -hay-kırıyorsak- demek ki henüz güneşin doğacağını bildiğimiz kadar bilmiyoruz. Demek ki bu konuda çok çelişkilerimiz var. Daha çok anlatmak gerekiyor, daha çok yolumuz var.

Ayrıca, dürüst olduğumuzu, iyi niyetli olduğumuzu, samimi olduğumuzu varsaysak da bunların bizim kendimizle ilgili kanaatlerimiz belki de yanılsamamız olmadığını nasıl ispatlayacağız? Sırf bu yüzden tanımlamaları açık seçik yapmak gerekiyor. Yani yeni baştan... Yeniden... Yılmadan... Üsküdar"ı geçenlere bir sözümüz yok elbet, onlar da yol gösterici olur. Bugünkü yazı tutuklanıp mahkemesi henüz sürmekte olan bir fotoğrafçı için ele alındı. Bildiğim kadarıyla zekâ engelli insanların fotoğraflarının fotomontajla genelevlerde gösterilmesiyle suçlanıyor. Bu konuda suçluluğu ya da suçsuzluğu kesinleşmeden ismini kullanmadım.