1955 yılında Magnum fotoğrafçısı Inge Bondi fotomuhabirini şöyle tanımlar; "Foto-muhabiri bir muhabir, bir yorumcu ve bazen bir şairin birleşimidir....

1955 yılında Magnum fotoğrafçısı Inge Bondi fotomuhabirini şöyle tanımlar; "Foto-muhabiri bir muhabir, bir yorumcu ve bazen bir şairin birleşimidir; bir yer veya olayın ruhunu ve atmosferini kaydetmek için fotoğraf makinesiyle çalışandır."

Fotoğraf, ister belgesel tavırla ister fotojur-nalistik amaçla çekilsin, iyi bir fotoğraf diye nitelendirilmesi için gerekli ölçütler aynıdır. Salgado; "Günümüzde bize ulaşan bilginin çoğu televizyon tarafından sağlanmaktadır ve yanlıdır. Fotoğrafçılık belli bir konuda çok daha fazla zaman harcama olanağını sunar. Görece daha ucuz bir mecradır ve fotoğrafçıya başka bir yerde gerçekten yaşama, başka bir gerçekliği aktarma ve gerçeğe daha çok yaklaşma olanağı sunabilir."

"Benim fotoğraflarımda istediğim, onların sanat nesneleri gibi görülmeleri değildir; onlar jurnalistik fotoğraflardır." 2008 yılında 650 milyon adet, fotoğraf ve görüntü çekme özelliği olan cep telefonunun satılacağını öngörülüyor. Yani dünya nüfusunun onda biri.

Londra Metrosu'na yapılan bombalı saldırının bir İngiliz vatandaşı tarafından görüntülenmesi, Tsunami felaketinin dehşet anları, Katrina kasırgası, 11 Eylül saldırıları, Irak'ta ölen ABD askerlerinin bulunduğu tabutların yüklendikleri kargo uçağındaki fotoğraf ve görüntüleri de belgeci yurttaşlar tarafından tarihe not düşüldü. Ürettikleri görüntüleri diledikleri internet teknolojisiyle kolayca transfer edebiliyorlar.

Kısa sürede kurumsallaştılar ve mesleki tanımları bile yapıldı. 'Yurttaş fotomuhabiri' deniyor artık onlara dünyada...

Toplumu yönlendirmede tehlikeli boyutlara varan medyanın tekelleşmesine karşı 'yurttaş gazeteciliği,' ve 'internet gazeteciliği,' bir sübap. Görüntü haberciliği tüm dünyada belli yasalar, kurallar çerçevesinde yapılıyor. Muhabirler her istedikleri yere giremiyorlar, ama 'yurttaş fotomuhabirleri' her yerde istedikleri her şeyi her an görüntüleyip paylaşabiliyor.

Haber fotoğrafı bir gerçekliğin belgelen-mesiyse bu neden sadece habercilerin tekelinde olsun! Ya da ortada bir haber varsa bunu belgeleyen neden herhangi biri olmasın! İşte yurttaş foto muhabirleri bunu yapıyor. Burada problem herkesin fotoğraf çekip bunu medyaya satmak ya da yayınlatmak istemesinden çok, medya kurum ve yöneticilerinin bu görüntüleri hiçbir araştırma yapmadan, düşünmeden büyük bir rekabet hırsı ile yayınlamalarıdır. Bu tip görüntüler gerçekliği, doğruluğu ciddi bir şekilde sorgulanmadan yayına verilmemelidir.

Türkiye basınında fotoğraf editörlüğüne yeterince değer verilmemektedir. 48 sayfa Time Dergisi'nde 9 fotoğraf editörü vardır. Fotoğraf editörü, haberi destekleyen fotoğraflar içerisinden seçimini hep gazetenin ideolojik bakışına göre değerlendirir. Haberin kanıtı ve belgesi durumundaki seçilen fotoğraf okuyucunun tutum ve davranışlarını politize etmeye yöneliktir.

Gazete okuru açısından, bir gazetede haberini destekleyen, onu belgeleyen, çekici hale getiren ve inandırıcı kılan en önemli görsel öğelerden biri hep fotoğraf olmuştur. İnanırlık açısından görsel unsurlar okuyucu için birincil derecede önemlidir. Kimi zaman sadece bir fotoğraf haberden daha ilgi çekici olabilir.

Her gazetenin kendine özgü yayın ve fotoğraf kullanım politikası vardır. Bunun önemli bir kısmı iktidar ve güç odakları ile olan bağlantıları nedeniyle şekillenmiştir. Örneğin tekelleşmiş gazeteler iktidarla çelişmemek adına, çıkarlarını zedeleyecek fotoğrafları kullanmaktan kaçınabilirler.

Fotoğraf üretmek adına dayak yiyen, öldürülen, makineleri kırılan, hapse atılan foto-muhabirlerin iş güvencelerinin sağlanması, hak edilmiş uygun ücret almaları ve gazetede yayınlanan fotoğraflarında isimlerinin kullanımı gereklidir.

Son dönemdeki sansür uygulamasına gelince; Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık programlarının AA ve TRT kurumları dışındaki gazetecilere kapatılmış olması ile ilgili Türkiye Fotomuhabirleri Derneği basın açıklamasında bulundular.

Özellikle Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento'da görevli olan, yılların tecrübesiyle habere ve fotoğrafa farklı gözlerle bakabilen deneyimli fotomuhabirleri 'sansürlü' konumuna düşürüldü. Sadece AA fotomuha-birlerinin Başbakan, Cumhurbaşkanı ve TBMM Başkanı'nın programına alınmaları yetmezmiş gibi, önce Başbakanlık, ardından Cumhurbaşkanlığı, son olarakTBMM Başkanlığı kendilerine özel fotoğrafçı tuttular.

Fotomuhabirliğini meslek edinen birçok gazeteci, önümüzdeki dönemde haksız rekabet ortamının çarkları arasında yok olup gitme tehlikesiyle karşı karşıyadır.