Bir kadın düşünün; neredeyse yaşanabilecek bütün acıları yaşamış ama hayata dört elle sarılmış. Dünyaya onun gözlerinden

Bir kadın düşünün; neredeyse yaşanabilecek bütün acıları yaşamış ama hayata dört elle sarılmış. Dünyaya onun gözlerinden bakınca, hayat ne kadar da çekici ve acı aynı zamanda. 6 Temmuz 1907’de hayata gelen ama sonraları doğum tarihini Meksika Devrimi'nin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910 olarak ilan eden, Picasso ve Andre Breton’u kendine hayran bırakan, Meksikalı ressam Frida Kahlo’dan bahsediyorum. Hayatının belki de ilk acısını geçirdiği çocuk felci sonucu sakat kalan bacağıyla ve arkadaşlarının onu “tahta bacak” diye adlandırmalarıyla yaşamıştır. Beni ona hayran bırakan bütün yaşamı boyunca ağrılarını çekeceği, 18 yaşında geçirdiği otobüs kazasında nerdeyse vücudundaki bütün kemiklerin yerlebir olmasına rağmen ölüme kafa tutması değil sadece. Frida bir başkaldırış, bir yaşam dersi, tutkulu bir şarkı, rengarenk ama hüzünlü bir yüz, çirkinlikleriyle güzel ve güzelliği kadar gerçek, sarsıcı bir kadın, bir ressam ve  bir devrimci. 32 kez ameliyat olup doktorlara «beni öyle bir toparlayın ki resim yapmaya devam edebileyim» diyebilen insan.
Tablolarının büyük bir bölümü otoportrelerden oluşur. Hayatının uzun bir bölümünü yatağının bulunduğu odasının tavanında asılı olan, “gündüzlerimin ve gecelerimin celladı” olarak tanımladığı bir aynaya bakarak geçirdiğinden ve o dönem çevresinde kendisinden başka çizecek çok fazla kişi bulunmadığından otoportreler çizdi. O aynadan kendini gördüğü gibi yansıttı tualine yüzünü, kırıklarla dolu vücudunu ve kalbini... Resimleri «sürrealist» olarak değerlendirilmiş ancak o, rüyaları değil sadece ve sadece gerçekleri çizdiğini söyleyerek sürrealizmi reddetti. Frida yine bir ressam olan, kocam, babam, oğlum ,dostum, annem diye nitelendirdiği Diego’ya saplantı derecesinde aşıktı ve 22 yaşındayken, 40 yaşındaki kadınlara düşkünlüğü herkesçe bilinen Dieogo Rivera'yla evlendi. Onlarınki bir fille bir güvercinin evliliğiydi. Frida birkaç kere hamile kalmış ancak düşük yapmış, geçirdiği kaza yüzünden hiçbir zaman çocuk sahibi olamamıştır. Diego, Frida’yı başka kadınlarla, hatta Frida’nın kardeşiyle bile aldattı. Frida da Diego’yu başka kadınlarla ve erkeklerle aldattı. Troçki de bunlardan biriydi. Ancak çift boşanmalarına rağmen sonradan yeniden evlendiler. Aşkları hiçbir zaman bitmedi ancak Frida deli gibi sevdiği ama onun yüzünden de acılara boğulduğu adam için şu yorumu yapmıştır: “Yaşamımda iki büyük kaza yüzünden acı çektim. Biri üzerimden geçen tramvaydı. Diğeri Diego oldu.”
Frida dayanılmaz ruhsal ve bedensel acılarıyla başaçıkabilmek için son nefesine kadar vargücüyle resim yapmaya verdi kendini. 1953’te sağ bacağı kesildi,1954 yılında, ölümünden birkaç gün önce günlüğüne şu satırları yazdı: “Umarım gidişim neşeli olur ve bir daha asla geri dönmem”. Arkasında bıraktığı son tablo “Viva La Vida” (Yaşasın Hayat) ismini verdiği bir natürmort oldu.