Yeni şarkısı “Muz Cumhuriyet” ile dinleyiciyle buluşan rap müzisyeni Fuat Ergin, rapte atışma geleneğini ifade eden diss kültürü için “20 yıldır Türkiye’de karşılıklı diss yapacak cesarete sahip pek kimseyi bulamadım” dedi.

Fuat Ergin: Türkiye’de diss’leşecek cesaret yok

Işıl Çalışkan

“Uçurumdan düştü ülke / Nükteli sükseli düz deli / Faiz indi de enflasyonu indirmeye yetmedi / Lira Gollum’un elinde yüzük gibi eridi / Sakin ol daha yüzülecek derin” bu sözler rap müziğin ülkemizdeki mihenk taşlarından Fuat Ergin’in yeni şarkısı “Muz Cumhuriyeti”nden.

Toplumsal olaylara duyarlılığıyla bilinen Ergin yeni şarkısında da Türkiye’deki birçok gerçekliği ortaya koydu. Klibinde de ülke çapında gündem olan olaylardan görüntüler kullanılan şarkıda, Çorlu tren kazası, KYK’lardaki asansör kazaları, 6 Şubat depremleri, ekonomi sıkıntılar, Adnan Oktar suç örgütü gibi birçok olay yer aldı.

Ergin’le yeni şarkısından dissleşme kültürüne, rap müziğin yükselişinden tüketim çağında müzik üretimine kadar birçok şeyi konuştuk. 

Rap müzik aslında içinizdeki isyanın dışavurumu gibi… Bugünlerde en çok neyi dert ediniyorsunuz?
Beni etkileyen aslında her şeyi liriklerime yansıtmaya çalışıyorum diyebilirim. Yurtta ölen çocuktan, enflasyondan tutun da kara para aklamadan dünyadaki adaletsizliklere kadar. İsyan değil de daha çok bir tespit bu. Etrafındaki olanları anlamak, onları hazmetmek ve dinleyicilerimle paylaşmak üzerine. İsyan daha çok bana çaresiz bir durum gibi geliyor. Çaresizlik gibi geliyor. Ben analiz etmeyi seviyorum, anlamayı seviyorum ve bu şekilde dinleyicilerle paylaşmayı seviyorum. Müziğin gerçekten çok ciddi bir psikolojik silah gereci olduğunu düşünüyorum ben. Müzik sadece müzik değildir. 

Müziğin bir iyileştirici gücü de var aslında.
Kesinlikle. Hatırlar mısınız bilmiyorum, 1990’larda insanlar burada belirli müzik genre’ları dinleyip kendilerini jiletliyorlardı. Neler yaptırabiliyor müzik, insana kendine derbeder hissettirebiliyor, motive de edebiliyor, neşelendirebiliyor, ağlatabiliyor. Müzik her şeye kadir aslında, çok ciddiye alınması gereken bir şey bence.

En son “Muz Cumhuriyeti (Alles Banane)” şarkısıyla dinleyiciyle buluştunuz. Bu şarkıda da ülkede yaşanan birçok gerçekliği ortaya serdiniz. Hikâyesini sizden dinleyelim mi?
Son yayınladığım “Muz Cumhuriyeti (Alles Banane)”; okuduğum haberlerden, izlediğim sokak röportajlarından, gözlemlediğim toplumsal olaylardan yola çıkarak yazdığım bir şarkı. “Alles Banane” Almanca bir tabir. “Hepsi muz, her şey muz, her şey kötü” gibi çevrilebilir. Ülkedeki siyasi, ekonomik, sosyal bütün çürümüşlüğün yanında doğayı da unutmayan bir şarkı yazmak istedim. “Kılavuz tabiat, güneş gücüm, gökyüzü babam, galaksiler özüm, ırmaklar damarım, kutuplar beynim, yosunlar ve ağaçlar nefesimi verin” diyorum parçada. Şarkının altyapısını Serhat Özen yaptı. Yine mix ve mastering ona ait. “Şarkıya şöyle bir klip mi yapsak?” derken gazeteci ve belgesel yönetmeni eşim Müjde, “Muz Cumhuriyeti”ne bir video hazırladı. Videoları buldu, kesti, editledi. “Muz Cumhuriyeti”, bu yıl yayınlayacağım şarkıların bir açılışı niteliğinde. Diğer şarkıları paylaşmak için sabırsızlanıyorum. 

Rap müzik aslında günümüzde hem dünyada hem Türkiye’de altın çağını yaşıyor. Türkiye açısından bakarsak içinde bulunduğumuz politik atmosferin rap’in yükselişinde bir etkisi olduğunu söyleyebilir miyiz?
Açıkçası ben şu anda güncel yapılan şeylere baktığımda pek politik olduklarını düşünmüyorum. Hatta hiçbir alakaları yok dünya politikasıyla da ülkede olanlarla da. Gençlerin dertleri bambaşka. Çok kısa zamanda para kazanabilmek, şöhret olabilmek, bu tip şeylerle uğraşıyorlar. Bizim hip hop camiamız var, o kendi içinde mayalanıyor. Kendi konserleri oluyor, internette kendi köşesi var. Dediğiniz problemler orada irdeleniyor. Ama genel anlamda dünyadaki rap müziğe baktığımda politik bir kaygı göremiyorum. Daha çok acayip renkli saçlı adamlar, “Tekashi 6ix9ine” gibi. Videolarında nispet yapıyorlar çok pahalı arabalar, çok pahalı saatler ve mücevherleri göstererek. Sapma her zaman vardı hip hop kültüründe. 1990’ların başında da vardı. Mc Hammer ve Vanilla Ice’ın eline düşmüştü mesela çok popüler olması için. Dünya bunu dinlemişti ama hip hop’ın vicdanı olan, gerçekten ne dediğine önem veren, beynini kullanan kesimi var ama bu çok yeraltında mayalanıyor gibi. İnsanların gerçekten özellikle Türkiye’de gerçek hip hop’a çok ilgileri yok. Belirli bir kitlemiz var bizim.

Aslında rap’in yükselişiyle çizgisinden de sapma söz konusu diyebiliriz, yani öyle mi? 
Kesinlikle. Sapma her zaman vardı çünkü büyük plak firmaları ve müzik sanayi bunun kokusunu alınca insanları motive etmeye başladılar. “Biz sana şundan şu kadar para verelim, sana ev, araba verelim. Sen bize böyle bir albüm yap diye.” Bunlar dediğim gibi hip hop kültürünün en başından beri cebelleştiği şeyler. Hip hop’a ve kültürüne sadık kalanlar, sadece rap olarak değil, bunu dört ayaklı beş ayaklı kültür olarak algılayanlar yollarına her zaman devam etti diyebilirim ama dünyadaki genel yükselişi yadsınamaz. Film müzikleri olsun, streamlerde en çok önde olanlar olsun, böyle bir durum söz konusu.

Bir müzisyen olarak tüketim çağına ayak uydurmaya çalışıyorsunuz. Rap müzisyenleri arasında bir dissleşme kültürü de var. Nedir bu rap müzisyenlerinin bitmeyen kavgasının sebebi?
Yani biz de insanız sonuçta. İnsanlar arasında neler oluyorsa bizim aramızda da ondan oluyor. Ben gidip düşmanımı alnından vurmak ya da sırtından bıçaklamak yerine onu açık açık disslemeyi yeğliyorum. Ve ben bunu çok olimpik olarak görüyorum. Ayrıca çok dürüst bir şey bu. Ama karşındaki o yüreğe sahip değil, o özgüvene sahip değil. O yüzden senin altını başka türlü oyuyor. Senin kariyerini engellemeye çalışıyorlar, seni trolleyerek, hakkında dedikodular uydurarak. Ya da yeni bir video klip koyuyorsun, gidiyor onun altına sahte hesaplardan yorumlar yapıyor. Benim de cevabım rapimle, dissimle oluyor. Normalde sahnede Freestyle’da karşı karşıya gelirsin. Seyirci orada aşağıdan seni izler. Birbirine Freestyle yaparsın. O anda onun söylediği şeylere reaksiyonlar, cevaplar verirsin ama Türkiye’de bu cesarete sahip pek kimseyi bulamadım. Yirmi yıldır buradayım nerdeyse. O yüzden diss parçalar normaldir, bir tür hesaplaşmadır. Ayrıca çok olimpiktir bu düşünce dediğim gibi. İnsanlar birbirlerini öldürüyor bu ülkede birbirlerine omuz attıkları için ya da yan baktıkları için. 

Dissleşmenin de bir sınırı var mı?
Yok, asla olur mu sınırı. Beynimin sınırı yok ki. Beynimin içine hudutlar koyabilsem. O yüzden dissleşmenin bir sınırı yok yani. Dissleşmenin özü şudur: Kutsala saldırılır, çok basit. Hiçbir şey dokunulmaz değildir. Bunu bu parantezde böyle özetleyebilirim.

* Diss nedir?

Rap müzikte rapçiler arasında yapılan yergi şarkılar. Rapçilerin tabiriyle bir nevi bizim kültürümüzde de olan âşık atışması gibi bir şey. Hiciv ve de sık sık küfür içerir. İngilizce “Dissrespect” yani saygı duymamadan gelir.