Deneyimli gazeteci İsmail Saymaz’a göre özellikle son yıllarda sistem, kara paraya, kolay yoldan para kazanmaya dayalı. Daha çok alt-orta sınıfların düştüğü bu dolandırıcılık zincirlerine zenginlerin de para kaptırdığı bir dönemdeyiz.

Gazeteci-yazar İsmail Saymaz: Sistemin özü, bir koyup  üç alma beklentisi

Deniz Coşan 

Önce kripto para şimdi borsa hatta bahis gibi seçenekler ülke gündeminde. Çünkü insanların emekleriyle bir ev araba almayı bırakın borçlarını ödemeleri mümkün olmuyor. Bu adeta bir sisteme dönüştü ve herkes kolay yoldan bir şekilde parayı bulma peşinde. Bu sisteme büyük para kaptıran zenginler de var. Fatih Terim fonu olarak yansıtılan Seçil Erzan dolandırıcılığını ve kara para sistemini deneyimli gazeteci İsmail Saymaz ile konuştuk. 

Futbol dünyasının da adının karıştığı Seçil Erzan dosyasını inceleyen bir gazeteci olarak burada örgütlü bir suç mu görüyorsunuz yoksa birilerinin kolay para kazanma hırsını mı?
Baştan itibaren örgütlü bir faaliyet olduğunu söylemek zor olsa da bir aşamadan sonra Seçil Erzan’ın tek başına hareket ettiğini söyleyemeyiz. Erzan’ın yüksek faizle kısa vadede para kazandırma faaliyeti neredeyse 2011’den beri devam ediyor. Başta yakın çevresinden topladığı paraları işleterek kâr payı dağıtmış. Kendisi de biraz kazanç elde etmiş. 2021’de ise borsada kaldıraçlı işlemlerde büyük bir para kaybettiğini anlıyoruz. Açık büyüdükçe topladığı para da büyüyor. Daha çok para toplayabilmek için kısa vadeli daha fazla faiz vaat etmeye başlıyor. Galatasaray Spor Kulübü’nün hesapları o şubede olduğu için oradan maaş alan kişilerle temasa geçebiliyor. Bir kısmını daha fazla kazançla ikna ediyor. Bu parayı verenler Seçil Erzan’ın Fatih Terim ile yakınlığını da göz önünde bulunduruyor. Futbol dışından zenginleri de dolandırıyor. Bunların bir kısmı bankada hesabı olanlar bir kısmı da bankada hesabı olmayan zenginler. Bir de Seçil Erzan’ın para aldığı tefeciler var. İnsanlara bir ay üç hafta gibi kısa vadelerle yüksek faiz vaat ediyor. Dövize faiz yüzde 1-2 iken o yüzde 30 yüzde 40 faiz teklif ediyor. Bu parayı verirken, ilkel Ponzi (saadet zinciri) sistemlerinde olduğu üzere ilk katılanlara kazandırmaya devam ediyor. İnsanların sistemde kalmasını sağlıyor. Ünlü isimlerin adını kullanarak fonu meşru göstermeye çalışıyor, insanlara bir referans sunmuş oluyor. Tüm bu işleri yaparken kendisine yardım edenler de var. Örneğin Nazlı Can isimli birisi onun adına para topluyor yüklü miktarda. Ali Yörük adlı birisinin ve karısının hesabına da yüklü miktarda para yatırılıyor. Bu kişilerin yoğun bir gayrimenkul satışı yaptığı da görülüyor. Bahis organizasyonlarına para yatırdıkları görülüyor. Sıkça Bulgaristan’a gidip geldikleri görülüyor. En azından bu üç kişi bile Seçil Erzan’ın yalnız değil örgütlü hareket ettiği görülüyor. Dosyada gördüğüm kadarıyla 2011’den beri bu işin içinde. Kaç kişiden ne kadar para topladığı da belli değil. Evinde bir defter var ama karalama gibi bir şey. İddianameye bakarsak 18 kişi var. Seçil’in evindeki kâğıda bakarsak 49 kişi. Para verenlerden kaçının parasını geri aldığı da belli değil. Kayıp paranın nereye harcandığı da belli değil. Bu para borsaya mı gitti, kriptoya mı gitti, kaçırıldı mı bu konuda belirsizlik var. Seçil Erzan’ın hiç parası kalmamış gibi gözüküyor.

Futboldan öte parası olan kesimlerin daha da çok para kazanma isteğiyle girdiği bir sistem bu o zaman değil mi?
Bu tarz Ponzi tipi sistemlere genelde orta ve alt gelir grubundan insanlar meyleder. Burada görüyoruz ki üst gelir grubundan ve finansal okuryazarlığı olan kesimler bu işin içine girmiş. Bu bakımdan da tuhaf bir durum. Örneğin Bülent Çeviker adlı futbol dışı bir isim 3 aylık normal KKM’ye koymuş parasını, sırf bu sisteme girebilmek için faizin dönüşüne bir gün kala faizdeki parayı bozuyor. Bir gün daha beklese 65 bin dolar faiz alacak. Bundan vazgeçip Seçil Erzan’a vermek için faizi bozuyor. Bir de erken bozduğu için sigorta parası ödüyor. Akıl alır gibi değil. 

Peki, nasıl güvenebiliyorlar?
Bu güvenden öte hızlı ve yüksek kazanç elde etme beklentisi. Seçil Erzan’ı tanımaları önemli ama burada da öte, KKM’den fazla gelir getirebilecek bir kazanç kapası olduğunu düşünmeleri. İnsanları çeken bu. İnsanların bir kısmı öyle ya da böyle kazandıkları için, böyle bir para kazanılabilir gibi duruyor onlar için. Kısa vadede 2 milyon dolar 3 milyon dolar para kazanabileceklerini umuyorlar. Bu bir ihtiras, daha çok çok kazanmak için bu yola sürükleniyorlar. Bir koyup üç alma hikâyelerinin 40 yıllık bir mazisi var Türkiye’de. Fakat bu kez Türkiye’nin kaymak tabakası dolandırıldı. Bunlar zaten paraya sahiptiler ve KKM’deki ya da faizdeki paralarını bozarak Seçil Erzan’a teslim ettiler. Zaten yüksek getirisi olan araçlardan çekip daha yüksek getiri almak için buraya verdiler. 40 yıldır eğitimin ve emeğin hiçe sayılmasıyla gelinen nokta bu oldu. Bir koyup üç alayım derken varını yokunu kaybetme hikâyesidir. 

Orta ve alt sınıflar bu zincirlere çok sık meylediyorlar dediniz. Bugün de baktığımızda önce kripto para şimdi borsa hatta bahis gibi seçenekler cazip oluyor. Çünkü insanların emekleriyle bir ev araba almayı bırakın borçlarını ödemeleri mümkün olmuyor. Bu dolandırıcılık sistemleri sürecek diyebilir miyiz?
Türkiye 24 Ocak 1980 kararları sonrasında serbest piyasa ekonomisine geçildi. Bu dönüşüm özellikle AK Parti iktidarıyla tamamen tamamladı. Devlet kendisini ekonomik alandan aşama aşama çekti. Devletin alt gelir gruplarıyla kurduğu ilişki yardım alma verme ilişkisine çekildi bu da verdiği oya göre belirlendi. Bunun dışında toplum özellikle Ak Parti iktidarında, eğitim ve çalışma yoluyla bir yerlere gelme umudunu yitirdi. Bir köylü çocuğunun okuyarak iyi bir yaşam sürme olasılığını elinden aldılar. Bir işçinin çalışarak bir ev bir araba alması mümkün iken artık böyle bir şey mümkün olmamaya başladı. Çocuklarını okutma şansları azaldı. Eğitimin ve emeğin hükmü kalmadı. Türkiye’de artık en geçerli belge Ak Parti üyelik kartı. Bir işe başvururken en gerekli ölçüt partililiğin ve torpilin kendisi. Burada bir gelir elde etmek için insanlar ya suç işleyecekler, kriminal dünyaya girecekler ya da suç işlemeden yasal hatta mümkünse helal yollardan hızlı para kazanacaklar. Burada yasal olanlar borsadır, kripto paradır yahut yasal şans oyunlarıdır. Bu 40 yıllık süreçte 1979-83 arası bankerler dönemi, 1984’ten bugünlere kadar giren Kombassan gibi Jetpa gibi yeşil sermaye grupları, 1990’ların sonunda laiklerin katıldığı bazı saadet zincirleri, 2013 sonrasında kara paranın ekonomide önemli yer tutmasıyla beraber dijital para vs… Çiftlikbank, Todex gibi şeyler bunlara örnek. Şimdi de fenomenlerin sosyal medya üzerinden yaptıkları vurgunları görüyoruz. Türkiye’de emeğin, eğitimin bozuk para gibi harcandığı bir koyup üç almanın ise kutsandığı bir dönem yaşanıyor. Bu dönemin mekaniği değişmediği için yöntemler değişiyor ve ileride yeni bir Ponzi sistemiyle karşı karşıya kalacağız. Bundan kurtulmak ancak sosyal devlet ile mümkün olabilir.