Koleksiyoner Tolga Bugakaptan İzmir’in gazoz tarihini kitaplaştırdı ve sergi açtı. 15 yıldır gazoz şişelerini biriktirdiğini ve şişelerin kent belleği olduğunu anlatan Bugakaptan, “Gazoz bizim siyah beyaz dünyamızın renkli içeceği” dedi.

Gazoz şişeleri İzmir’in kent belleği

Berkay Sağol

Gazoz Türkiye’de siyah beyaz olan dünyanın renkli bir tadıydı. Özellikle ’60 ve ’70’li yıllarda yaşayanlar için gazoz ve gazoz şişeleri içecek olmanın yanı sıra aynı zamanda birçok anı anlamına geliyor. Gazozun Türkiye’ye 1890’lı yıllarda girdiği tahmin ediliyor. Çok fazla çeşidi ve şişesi olan gazoz koleksiyonerlerinden olan Tolga Bugakaptan, İzmir’de 15 yılda topladığı 1.500’ün üzerinde farklı gazoz şişesi ile koleksiyon oluşturdu ve İzmir’in gazoz tarihiyle ilgili kitap hazırladı. Geçmişten Günümüze İzmir’in Gazoz Tarihi isimli kitabında İzmir’deki gazozun geçmişten günümüze değişen hikâyesini anlatıyor. 

Osmanlı döneminden Cumhuriyet dönemine ve günümüze kadar gazozun tarihçesini de araştıran İzmirli koleksiyoner Bugakaptan, İzmir’e ait markalardan oluşan yaklaşık 120 çeşit gazoz şişesi yanı sıra gazozla alakalı ürünlerin yer aldığı sergisini de Konak Kemeraltı’nda bulunan Antikacılar Çarşısı’nda açtı. Bugakaptan gazozu, “Çocukluğuma dair bir anı ve milli servet” sözleriyle anlatıyor.

Gazozun tarihini, şişelerin hikâyesini ve kent belleğine olan katkısını BirGün’e anlatan Bugakaptan, “Geçmişteki anılarımı bir araya getirerek geleceğe bir şey taşımak istedim. Bunu da çocukluğumuzun en önemli tatlarından biri olan gazozla yapmak istedim. Gazoz şişesi koleksiyonu yapmak için yola çıktım” dedi.

İstanbul’da 1890’lı yılların sonlarına ait ağzı kırık şişeler bulduğunu anlatan Bugakaptan, “Eskiden taç kapak icat edilmediği için yerine özel şişeler yapılmış ve ağızlarında bilye kapak yerine kullanılmış. Çocuklar da gazozları içtiği zaman şişenin ağzını kırıyorlar ve içindeki bilyeleri alıp, oyun oynuyorlarmış. Ayrıca sifonlu şişeler buldum. Sifonlu şişelerde meyve aromalarıyla gazoz yapılıyormuş. Ben her zaman şunu söylerim gazoz, gazoze aslında bizden bir şey değil. Fransızca kökenli gazoze ve gazozu bizden yapan şey de hikâyeleri. Gazoz bizim siyah beyaz dünyamızın renkli içeceği. O yüzden burada değişik şişelerle bunu anlatmaya çalışıyoruz” diye konuştu.

GAZOZ KAPAĞI MİMARİ YAPILARDA KULLANILMIŞ

Bugakaptan, “İzmir’in gazoz tarihiyle ilgili en net belgeyi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi’nden bulduk. Bir panayırda Ali Haydar Morgül 1910 yılına ait bir resim gördük. 1910 yılı sabahı hemen bu kadar şey yığılmadı oraya demek ki bir talep vardı, geçmiş vardı. Dolasıyla 1910’dan önceye de gidiyor bu iş. Hatta 1800’lü yılların sonlarına kadar uzanıyor. Yaptığım araştırmalarda gazoz sadece bir içecek olmadığını kentin bir belleği, kültürü, sosyolojisini, anılarını, ticaretini, yeme içme kültürünü hatta mimariyi de yansıttığını gördüm. Gazoz kapakları eskiden özellikle eski dönem evlerin dış cephelerinde kullanılan sıvaların dökülmemesi için yapının kiriş ve kolonlarına gazoz kapakları tersten çiviyle çakıldıktan sonra da üzerine yapının en son sıvası atılırmış sıva dökülmesin diye” ifadelerini kullandı. 
Bugün İzmir’de 5 tane gazoz firması olduğunu dile getiren Bugakaptan, “Benim kitabımda İzmir’de olan 110’dan fazla gazoz firması var. O zamanlarda ciddi yatırımlar yapılıyormuş. Sergide bir açacak var arkası kerata. Bu ayakkabı çekeceği. 1970 yılında İzmir Enternasyonal Fuarı bunu hatıra olarak dağıtmış. Enternasyonal fuarı çok önemsemiş ve hediye olarak dağıtmış. 1876-1908 Yunanca rehber İzmir’de ne kadar Yunan ve Rum tüccar varsa hepsinin çetelesini çıkarıyor. Ulaşabilsinler, birbirine destek olsunlar diye. İzmir’deki de birçok tüccarın ismi varken 1908’de 4 tane Yunan gazozcu var. Bu kadar Yunan gazozcu varsa Türk gazozcu da var” dedi. 

HAFIZAM VE DAMAĞIMDAKİ BİRBİRİYLE KONUŞTU

Bugakaptan gazoz koleksiyonuna başlama hikâyesini ise şu sözlerle anlattı: “Ben 1970’liyim ve ’80’ler ile ’90’ları dibine kadar yaşadım. Gazozla maç yaptığımız yıllar. Siyah beyaz önlükleri giydiğimiz o ilkokul zamanlarında ara teneffüslerde gazoz ve gevrek içtiğimiz günler kalmadı, çay bahçelerimiz kalmadı, özellikle kültürümüz olan hamam kültürü, hamamdan çıktığımız zaman gazoz içtiğimiz anlar kalmadı. Bunu düşünürken eski bir tip kahvede gazoz içerken beynimdeki hafızayla ağzımdaki tat birbiriyle konuştular ve beni anılara götürdüler. Dedim işte ben bunu yapmam lazım. Şu anda mevcutta 1.500 tane gazoz şişesi var koleksiyonumda. Bu koleksiyonda İzmir’e ait olan 110-120 tane farklı şişe var. Beni etkileyen ise hikâyeleri oldu. Bu hikâyeleri bir kitaba çevirdik. 4 yıllık uğraştan sonra Sakin Kitap yayınevi aracılığıyla kitabı hayata geçirdik. Bugüne gelmem 15 yılı buldu. Amacım Türkiye gazoz tarihi konusunda uzman olmak, bilirkişi olmak. Burada en eski şişe Osmanlı’dan. 1800’lerin sonları 1900’lerin başları diyebiliriz.”

Sergide kendisini en çok heyecanlandıran ve duygulandıran şişeleri de anlatan Bugakaptan, “Seferihisar Çınar gazozlarına ait bir şişe ve bu baskısız bir şişe. Bu şişe benim annem ve rahmetli dedemin de içtiği gazoz şişesi. Bunları ilk gösterdiğimde gözleri buğulandı ve çok duygulandılar. Çünkü ben geçmişime giderken onları da geçmişine, anılarına götürdüm. Bunu bana gazozcu olan bir akrabam ‘Al bunu koleksiyona koy burada çok anı var, dedenlerin, annenin anısı var’ diyerek verdi. Gazoz kültürü 1800’lerin sonlarında başlıyor. Gazoz kültürünün içine çok enteresan şeyler giriyor. O yüzden biz kent belleğinden bahsediyoruz. Gazoz bizden biri değil, sonradan geliyor ve hikâyesiyle bizden oluyor. Aslında ben şunu anlatmaya çalışıyorum. Gençliğini bilmeyen, geleceğini de oluşturamaz. Buradaki 120 şişe İzmir’in kent belleği. Bizim amacımız kent belleğini oluşturmak, kent hafızasını hatırlatmak ve kent hafızasını tanıtmak” dedi.