Gezi’yi unutturmayacağız
Gezi Direnişi sırasında ya polis şiddeti sonucu ya da ‘sivil’ kişilerce darp edilerek öldürülen gençlerin aileleri Gezi’yi ve yaşadıkları acıyı anlattı. Berkin’in babası Sami Elvan, “Geziyi unutturmayacağız” derken, Ali İsmail’in annesi Emel Korkmaz, şu ifadeyi kullandı: “Evlatlar yaşasın, anneler ağlamasın.”
DİLAN ESEN
Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilip yerine Topçu Kışlası yapılmasına karşı başlayıp, kısa sürede milyonlarca kişinin adalet, demokrasi, özgürlük talebiyle sokağa çıktığı bir harekete dönüşen Gezi Direnişi 7 yaşında. İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre Bayburt ve Bingöl hariç 79 ilde düzenlenen eylemlere toplam 2.5 milyon kişi katıldı. Ancak yakın siyasi tarihin en görkemli toplumsal direnişindeki polis şiddeti hâlâ hafızalarda. Direniş süresince Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ahmet Atakan, Hasan Ferit Gedik, Medeni Yıldırım yaşamını yitirdi. Mehmet İstif ve Elif Çermik isimli yurttaşlar ise direniş döneminde maruz kaldıkları gaz nedeniyle hayatını kaybetti. On bine yakın kişi ise polis şiddeti sonucu yaralandı.
Peki, yaşamını yitirenler ile polis şiddetine maruz bırakılanların davalarında ne mi oldu? Failler adeta korundu, dosyalar sürüncemede bırakıldı. Hatta kimisi hakkında dava bile açılmadı. Fakat ne olursa olsun, yurttaşlar aynı ‘Haziran’ günlerindeki gibi Gezi’nin haklılığını anlatmaya çalışıyor, direnmeyi sürdürüyor.
Protestolar sırasında yaşamını yitirenlerden biri Berkin Elvan’dı. Berkin, 269 gün yaşam mücadelesi verdikten sonra 11 Mart 2014’te hayata gözlerini yumdu. Öldüğünde yaşı sadece 15’tü. Berkin’in babası Sami Elvan, Gezi Direnişi’nin dünyada ender yaşanan olaylardan bir tanesi olduğu görüşünde. Baba Elvan, 7 yıldır ‘normal bir hayat’ sürdürmediklerini söylüyor. Devamında da “Gezi bizim onurumuzdur” diyor ve ekliyor: “Toplumun haksızlığa uğraması ve geçmişte yaşanan büyük sıkıntıların getirdikleriyle birlikte Gezi Direnişi gerçekleşti. Gezi’yi savunmak Türkiye’de yaşayan bütün halklara aittir. Gezi’yi unutturmayacağız.”
ZAMAN HER ŞEYİN İLACI OLMADI
Berkin’in yaşamının çalındığını vurguluyor Baba Elvan. Sözlerini şöyle sürdürüyor: “Biz acıyı çok derinden hissediyoruz. Bu 7 yıl çok zor geçiyor ve geçmeye de devam ediyor ama 70 yıl da geçse Gezi unutulmayacak. Bu süreçte bizim hak arama mücadelemiz de 7 yıldır devam ediyor. Ömrüm yettiği sürece Gezi’yi ve Gezi’nin çocuklarını unutturmamak adına mücadele edeceğim. Zaman her şeyin ilacıdır, derler ama zaman bizim için bir ilaç olmadı. Gezi’ye sadece bizim değil, herkesin sahip çıkması gerekir. İnsanlarda bir birikim vardı ve bu 2013’te patladı. Berkin’in cenazesinin ne kadar kalabalık olduğunu herkes biliyor. Ülkenin diğer illerinden akın akın cenazeye gelmek isteyenlerin de devletin bizzat durdurduğunu çok iyi biliyoruz. Bu bakımdan o çocuk ve Gezi sadece bana ait değil.”
Sami Elvan, yargının siyasi iktidarın kontrolünde olduğunu vurguluyor. “Oysa yargı bağımsız olmalı” ifadesini kullanıyor: “Yargı doğru neyse ona göre karar verilmeli. Yaşadığımız çok acılı bir süreç. Bizim gibi kimsenin acı yaşamasını istemediğimiz için gerçek adaletin yerini bulmasını istiyoruz. Hukuksal anlamdaki mücadelemizi sürdüreceğiz.”
ABDULLAH HERKES İÇİN ORADAYDI
Hatay Armutlu’daki eylemlere katılan 22 yaşındaki Abdullah Cömert 3 Haziran 2013’te akrep aracından atılan biber gazının başına isabet etmesi sonucu yaşamını yitirdi. Abdocan’ın ağabeyi Adnan Cömert, ülkedeki cezasızlık sistemine dikkat çekiyor. Cezasızlığın suçu teşkil ettiğinin altını çizen Cömert, şu ifadeleri kullanıyor: “Kendi insanları, halka saldırıyor ama hiçbir ceza verilmiyor. Hâkime aba altından sopa gösteriliyor ve yargıya müdahale ediliyor. Avukatımızla birlikte katili ortaya çıkardık. Katili ortaya çıkarsanız ceza da verdiremiyorsunuz. Tüm yargı yolları tükenince Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Buradan da beklediğimiz sonuç çıkmazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuracağız. Ülkede adalet yok. Abdullah sadece kendi hakları için değil tüm insanlar için oradaydı. Gezi kötülerin korkulu rüyasıydı. Gezi’yi yalnızca onurlu insanlar anlayabilir, onursuz insanlara anlatamazsınız.”
YAVRUMUN KOKUSUNA HASRETİM
19 yaşındaki üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz da 10 Temmuz 2013’te Eskişehir’de Gezi Direnişi’ne destek için yapılan yürüyüşten sonra polis ve ‘sivil giyimli’ eli sopalı kişilerce dövülerek, öldürüldü. Anne Emel Korkmaz, “7 yıldır yavrumun kokusuna, sesini duymaya hasretim” diyerek başlıyor sözlerine. Devamında da Gezi’nin çok haklı bir direniş olduğunu dile getiriyor: “Ali İsmail haksızlığa karşı gelen bir gençti. Maalesef çok kötü bir şekilde aramızdan alındı. Alim hayatta kalsaydı bugün çocukları eğitecekti. Ali İsmail yüzlerce insanın evladı, kardeşi oldu. Ben onunla gerçekten gurur duyuyorum. Bu kadar insanın yüreğine girebilmişse, bu kadar insan acısını yaşamışsa demek ki gerçekten bir iz bırakmış. Çok acı yaşadık hâlâ yaşıyoruz. Hâlâ yavrumun özlemini duyuyorum.’’
HERKES ALİ İSMAİL’İ SAHİPLENDİ
Emel Korkmaz, Gezi Direnişi’nin her gün akılında olduğunu aktarıyor. Katillerin ise ödül niteliğinde ‘ceza aldığını’ vurguluyor. Emel Korkmaz, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Katiller ödül niteliğinde cezalar aldı. Görüntüler ortadaydı, tüm dünya o görüntüleri izledi ve o görüntülere rağmen maalesef çok az bir ceza aldılar. İnsanlar Ali İsmail’i o kadar çok sahiplendi ki dava Eskişehir’den Kayseri’ye taşındı. İfadeler 4 ilde alındı. Kayseri’ye her gittiğimizde adil bir yargılama olacak, dedik ama canımızı bir kez daha yaktılar. Katiller çok kısa süre cezaevinde kalıp çıktı. Onlar idam cezası da alsa Ali İsmail geri gelmeyecekti ama en azından caydırıcı olmalıydı. Ali İsmail’e en ağır darbeyi vuran polis kendini Gezi Davası’nda mağdur olarak gösterdi ve kabul de edildi. Artık canlar yitirilmesin, evlatlar yaşasın, anneler ağlamasın.”
219 ÇOCUĞA BURS VERİYOR
Ali İsmail’in hayattayken çok duyarlı bir insan olduğunun altını çizen Emel Korkmaz, sözlerini şöyle noktalıyor: “Huzurevlerine, köy okullarına giden çocukları evde toplayıp kitap okutan bir çocuktu ve Ali’yi kaybettikten sonra sadece arkasından yas tutmak kemiklerini sızlatırdı. Kurduğumuz vakıfla yeni Ali İsmail’ler yetişiyor. Ali İsmail sadece bedenen aramızda yok, fikirleri, düşünceleri, yapmak istedikleri yapılıyor. 219 çocuğumuza burs veriyoruz.”
***
Onlar insanları yaşatmadılar
Hatay Armutlu’daki eylemde polis tarafından kafasından gaz fişeğiyle vurulan 22 yaşındaki Ahmet Atakan, çatıdan düşerek yaşamını yitirdi. Ahmet’in annesi Emsal Atakan oğlunu vuranlar hakkında hâlâ bir davanın açılmadığına dikkat çekiyor. Ahmet’i vuran polislerin serbest olduğunu aktaran Atakan, şöyle konuşuyor: “Onlar serbest ama benim oğlum kara toprağın altında. Atakan demokrasi ve özgürlük istedi; savaşa hayır dedi, haksızlığa boyun eğmedi ve öldürüldü. Öldüren de belli, emri veren de ama adalet yok, hukuk işlemiyor, dava açılmıyor. 7 yıl boyunca hep adalet aradık ama adalet sağlanmadı. 7 yıldır yüreğim kan ağlıyorken katillere ‘Katil’ dediğim için benim hakkımda dava açıyorlar. Hâkim karşısına katillerin çıkacağı yerde Ahmet Atakan’ın annesi çıkıp ifade veriyor. Bu gerçekten dünyada görülmüş şey değil. 7 yıl içinde hayatımız o kadar değişti ki zindan oldu. Hiçbir şeyin anlamı yok benim için. Canıma sarılamıyorum. Arkadaşlarıyla birlikte Ahmet’in mezarına gittik, çiçek bıraktık, ağladık. 10 kişiydik ve buna rağmen 2 ekip polis arkamızdan geldi. Bizim çocuklarımız geri gelmeyecek bunu çok iyi biliyoruz ama başka anneler de ağlamasın. Adalet sağlanmazsa her şey daha da kötüye gidecek. Büyük bir haksızlık var ve içim daha çok yanıyor. Başka çocuklar öldürülmesin. Karakolların girişinde ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ yazar ama onlar yaşatmadılar. Biz hiçbir zaman mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz, adalet istiyoruz. Özgürlük, barış, kardeşlik istiyoruz."
***
Gezi Direnişi'nde yaşamını kaybedenler böyle resmedilmişti.
Adalet sağlanmadı
Gezi’de yaşamını yitiren 8 kişinin faillerine ilişkin yargılamalar ‘göstermelik’ yapıldı. Beraatla sonuçlananlar da var veya ödül gibi cezalar da. Gezi Direnişi sırasında hayatını kaybedenlerin davalarındaki durum şöyle:
► BERKİN ELVAN: Berkin’i katleden polis memuru F.D. hakkındaki iddianame üç buçuk yıl sonra hazırlandı. F. D. ‘olası kastla öldürmek’ suçundan cezalandırılması istendi. Mahkeme başkanı davanın yüzde 80-90’ının bittiğini söyledi. Dava kapsamında pek çok kez bilirkişi raporu istendi. Olay anının görüntülerindeki kişinin ZET tüfeği kullanımında yönetmeliklere, talimatlara aykırı hareket edip etmediği hususunda İzmir Foça Jandarma Okulu Komutanlığında görevli gaz tüfeği eğitmenleri tarafından hazırlanan raporun sonucu mahkemeye sunuldu. Raporda, polisin biber gazı silahı kullanmada eğitimli olduğu ve ‘kanuni sınırların bilincinde hareket ettiği’, uygulamadan doğacak hukuki boyutları yorumlayacak seviyede personel olduğunun anlaşıldığı, nişan alıp almadığının tespit edilemediği ve bu konudaki gerçeği ‘ancak polisin kendisinin bileceği’ sonucuna varıldı. Mahkeme heyetinin talep ettiği hususlarda rapor içeriği gelmediği için bilirkişi raporu ve dosya Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Adli Tıp Kurumu ise “görev kapsamımızda değil” diyerek dosyayı mahkemeye iade etti. Sanık F.D. tutuksuz yargılandığı davada 15’ten fazla duruşma gerçekleştirilirken bir sonraki celse 23 Eylül’de görülecek.
► ALİ İSMAİL KORKMAZ: Ali İsmail’i sokak ortasında döverek öldüren polis ve esnafla ilgili ‘müebbet hapis’ istemiyle dava açıldı. Polis memurlarından Mevlüt Saldoğan’a 10 yıl 10 ay, Yalçın Akbulut’a 10 yıl; fırıncılar İsmail Koyuncu, Ramazan Koyuncu ve Muhammet Vatansever yaralama suçundan altı yıl sekizer ay hapis cezası verildi. Polisler Şaban Gökpunar ve Hüseyin Engin’in delil yetersizliğinden beraat etti. Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi ise polis memuru Hüseyin Engin ile fırıncı Ebubekir Harlar hakkındaki kararı bozdu. Yeniden yapılan yargılama sonucunda Hüseyin Engin’e yedi ay 15 gün, fırıncı Ebubekir Harlar’a da altı yıl sekiz ay hapis cezası verildi. Gezi davasında ise İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, Ali İsmail’e öldürücü darbeyi atan polis memuru Mevlüt Saldoğan’ı ‘mağdur’ sıfatıyla müdahil olarak davaya kabul etti.
► MEHMET AYVALITAŞ: Gezi Direnişi sırasında İstanbul Ümraniye’de TEM Otoyolu üzerindeki yürüyüşe katılan Mehmet’e çarparak ölümüne neden oldukları gerekçesi ile yargılanan sanıklar Mehmet Görkem Demirbaş ve Cengiz Aktaş’ın beraatlarına hükmedildi. Adli Tıp Uzmanlar Kurulu raporunda Mehmet kusurlu bulundu.
► ABDULLAH CAN CÖMERT: Polis memuru Ahmet Kuş, Hatay Armutlu’da Akrep aracından attığı gaz fişeğiyle Abdullah Can Cömert’in ölümüne neden olduğu için yargılandı. Sanığa önce 13 yıl 4 ay hapis cezası verildi ancak Yargıtay’ın cezayı fazla bularak kararı bozdu. Yeniden görülen davada mahkeme Kuş’u sadece 6 yıl 10 ay hapse mahkûm etti. Yargılamanın Balıkesir’de yapılarak adalete erişim hakkının ihlal edilmesi ve sanığın kasten öldürmeden ceza almadığı için Cömert ailesi ve avukatları Hatice Can Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
► AHMET ATAKAN: Atakan’ın öldürülmesine ilişkin henüz bir dava açılmadı. Ahmet’in annesi Emsal Atakan hakkında ise sosyal medya paylaşımları nedeniyle ‘devletin askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılama’ suçlamasıyla dava açıldı. Emsal Atakan, "Sırf katillere katil dediğim için hakkımda dava açıldı" dedi.
► MEDENİ YILDIRIM: Medeni Yıldırım, Diyarbakır Lice’deki Kayacık Köyü’nde yapılan kalekol protestosunda askerler tarafından açılan ateşle öldürüldü. Görüntülerde jandarmaların kalabalığa ateş açtığı kesinleşti ancak sanık er Adem Çiftçi beraat etti. Gaziantep Bölge Adliyesi Mahkemesi beraat kararını bozdu. Henüz 18 yaşındayken öldürülen Medeni’yi vuran er Adem Çiftçi’nin davası hâlâ sürüyor.
► ETHEM SARISÜLÜK: Ankara Kızılay’da silahını kitleye doğrultarak ateş eden ve Ethem Sarısülük’ü öldüren polis memuru Ahmet Şahbaz hakkında ise yalnızca 15 sayfalık iddianame hazırlandı. Savcı Şahbaz’ın, ‘kasıt olmadan meşru müdafa sınırının aşılması suretiyle adam öldürmek’ suçundan bir yıl dört aydan beş yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi. Mahkeme de Şahbaz’ı ‘haksız tahrik altında öldürmek’ suçundan yedi yıl dokuz ay 10 gün hapis cezası verdi. Fakat Yargıtay bu kararı bozdu. Dava ‘güvenlik’ gerekçesiyle Aksaray 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Burada Şahbaz’a önce bir yıl dört ay 20 gün hapis cezası verildi daha sonra 10 bin 100 lira para cezasına çevrildi. Karar Yargıtay’dan bozulunca yeniden yargılama yapıldı ve ceza bu defa 15 bin 200 liraya yükseltildi.