Şehir Plancıları Odası, İstanbul Şubesi 18. Dönem Yönetim Kurulu’ndan Gezi tutuklusu Kahraman’a mektup: Sevgili hocamız, meslektaşımız. Bize ilettiğin mesajda vurguladığın gibi aldığımız sorumluluğun farkındayız.

Gezi’nin ağaçları altında buluşacağız
Tayfun Kahraman ve Gezi tutukluları 25 Nisan 2022’den beri cezaevinde. (Fotoğraf: X / de_meric)

Sevgili Tayfun hocamız, meslektaşımız,

TMMOB Şehir Plancıları Odası (ŞPO) İstanbul Şube 18. Genel Kurulu’nu geride bıraktık. Mesleğimizin ve meslek odamızın görev ve sorumluluklarını hatırlattığın için, tutsak edilişinin gölgesinde geçen kurulumuz hepimiz için buruk geçti. Meslek ahlâkını, kamu yararını savunduğun için, hukuksuz bir şekilde bizlerden uzak tutuluyor olman hepimizin hatırındaydı.

Bize ilettiğin mesajdaki gibi 18. Dönem Yönetim Kurulu olarak aldığımız sorumluluğun farkındayız. Şehir planlama mesleği, bilimsel gerçeklere dayanan, doğa ve beşeri bilimlerin ara kesitini analiz etme perspektifi kazandıran, etik değerlerin ve kamusal alanın önemini savunan, sosyal ve ekonomik ihtiyaçlar ile mekân arasında bağ kurmayı gerektiren yapısıyla politikanın tartışmalı alanında. Bu durumun sonucunda, şehir planlama mesleğini layıkıyla yerine getirmeye çalışan bizler; adil ve özgür bir ülkede, herkes için eşit ve yaşanabilir kentleri savunmaya, bu ideali benimseyen ve gözeten meslektaşlarımızın yanında olmaya, meslektaşlarımızla dayanışma ağları kurmaya ve geliştirmeye devam edeceğiz.

Yasal olmayan kentsel dönüşüm uygulamaları, kamusal alan haklarının ihlalleri ve üst ölçek plan kararlarını delen Kanal İstanbul gibi süreçler için verilmiş olan mücadelenin büyüklüğüne bir kez daha saygı duyduk. TMMOB ŞPO’da farklı pozisyonlarda yıllarca bu mücadelenin içinde olduğun, İstanbul’un ve İstanbulluların haklarını savunduğun için teşekkür ederiz. Bilimden beslenmek evrenselliği, evrensellik ise sürekli doğruyu savunmayı ve özü sözü bir olmayı beraberinde getiriyor. Siz nasıl Şehir Planlama mesleğini bilimsel gerçekleri ile savundaysanız bu bayrağı devir alan biz de bıraktığınız yerden kentlerimize, mesleğimize ve meslektaşlarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz. Kanal İstanbul gibi kentin ekolojik değerlerini hiçe sayan, ekonomik olarak ülke kaynaklarını zorlayan, ilk lanse edildiği günden itibaren belirli zümrelere rant yaratan ve planlama ilkelerine aykırı olan bu ve benzeri projeler karşısında sözünüzü, sözümüzü büyüteceğiz.

Geçen yılların kent suçlarına, mücadele alanlarına baktığımızda gördük ki planlama mesleğinin konusu ülkemizin, kentlerimizin ve hatta dünyanın gündemine bağlı olarak sürekli değişiyor. Bu konular bugün de yarın da aynı dinamiklerle değişmeye devam edecek. Siz nasıl planlamanın değişkenliğine uyum sağlayıp değişen tüm süreçlerin kentlerimiz ve meslektaşlarımız için takipçisi olduysanız biz de aynı şekilde yılmadan, yorulmadan; gündemin, akademinin, dünyanın, ülkemizin ve toplumun ihtiyaçlarının takipçisi, gözü ve sözü olmaya tüm varlığımız ile devam edeceğiz. Planlama pratiğinin gündemindeki konular bu kadar çeşitlilik gösterirken, meslek alanlarımız gittikçe daralıyor; mesleğinin sorumluluğunu yerine getiren meslektaşlarımızın yargılandığı, tutsak edildiği süreçler yaşıyoruz. Bilgi birikimine, mesleki deneyimine ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda masadaki boş sandalyede bizimle birlikte olduğunu ve olacağını biliyoruz. O günlerin mücadelesi ve umuduyla emek etmeye ve bu emeği yılmadan büyütmeye devam edeceğiz.

İlk ve en öncelikli konumuz insan olmasına rağmen, İstanbul’un deprem gündemi çeşitli konuların arasında eriyip gidiyor. Devam eden işler ve dönüşümler ise yöneticilik döneminde başlattığın kentsel dönüşüm süreçleri, İstanbul Yenileniyor projeleri… Bu projelerin temelini atan ekipte olduğunu kaç İstanbullu biliyor diye soruyoruz? İstanbul’un deprem gerçeğini kaç yıldır, yıllardır konuştuğunu bilen kaç kişi? Başlattığın kentsel dönüşüm süreçlerinde kaç kişinin, kaç çocuğun yuvası yenilendi ve onlar farkında olmadan kaç insanın hayatını kurtardın? Geçen sene 6 Şubat’ta Maraş merkezli depremlerde 10 ilimizde kaybettiğimiz canları rakamlar ile ifade etmeye gönlümüz el vermiyor. Çünkü biliyoruz ki sevdiğini kaybeden için bir kişi çok kişi. Ülkemizin geçirdiği bu derin yas süreci mesleğimizin önemini tekrar gözler önüne koydu ancak sonrasında atılan adımlar ne kadar ders çıkardığımızı sorgulatır nitelikte. Planlamanın temel ilkelerinden beslenmeyen tüm adımların takipçisi olmakla birlikte; kentsel dönüşüm, risk sakınımı, afet yönetimi gibi mesleki konuları daha yoğun tartıştığımız ve tüm mücadele alanlarımızı daha yoğun ele almamız gereken bir döneme hazırlanıyoruz. Biliyoruz ki bu dönem senin sözünü büyütmenin de bir yolu olacak, seni anmanın ve insanlara hatırlatmanın.

Bu dönemde meslektaşlarımızın ve kent güvenliğini, refahını artırmak için sizin bıraktığınız geleneği layıkıyla yerine getireceğimizin sözünü veriyoruz. Kentsel adaletsizlikleri, planlama hatalarını ve sosyal eşitsizlikleri ele alarak, şehirlerimizi daha dirençli ve sürdürülebilir hale getirmek adına sizden devraldığımız mücadeleyi, tüm riskleri göze alarak sürdüreceğiz. İnsanın mesleğini ve meslek alanını, kentleri ve insan yaşamını savunması risk olur mu? Olduğuna bugün senin tutsaklığın ile şahit oluyoruz. Biz meslek alanımızın politik zemininin ve risklerinin farkında bir yerden mesleğimizin bilimselliğini savunmaya devam edeceğiz. Bu dönemin sonunda görülecek ki 18. Dönem Yönetim Kurulu üretmiş, emek etmiş ve mesleğimizin, dolayısıyla da meslektaşlarımızın sesi olmuş olacak. Planlama mesleğinin dayandığı bilimsel gerçekler değişmiyor. Senin sözünün aslında mesleğimizin sözü olduğunun anlaşılması için daha çok konuşacağız. Biliyoruz ki sadece mesleğimizi anlatmak bile haksız, hukuksuz yargı süreci karşısında senin sesini büyütmek demek.

Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmaktan, insanca yaşayacağımız kentler için mücadele etmekten asla vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Biliyoruz ki, bugün tutsak edilen sadece Tayfun Kahraman değil, senin nezdinde kamu yararını savunan tüm şehir plancılarıdır. Bu sebeple, hukuksuzca devam eden süreçte sesin olmaya devam edeceğiz.

Gezi’nin ağaçları altında yeniden birlikte olacağımız günlerin ümidiyle,

Özlemle, dayanışmayla.