‘Beyin Göçü- Neden Gidiyorlar?’ adlı dosyamızın bugün son bölümünü yayımlıyoruz. Dosyamızın İki gündür yayımlanan bölümleriyle ilgili çok fazla sayıda geri dönüş oldu. Gidenlerden ya da gideceklerden çok fazla sayıda e-mail aldık. Gelen e-maillerde anlatılan endişeler ve umutsuzların bir çoğu benzerdi. Dosyamızın son gününde yine 4 farklı beyin göçü hikâyesine şahitlik edeceğiz. 36 yaşındaki Aslıhan, Mart […]

Gidenler anlatıyor: Eğitim  sistemi endişe verici

‘Beyin Göçü- Neden Gidiyorlar?’ adlı dosyamızın bugün son bölümünü yayımlıyoruz. Dosyamızın İki gündür yayımlanan bölümleriyle ilgili çok fazla sayıda geri dönüş oldu. Gidenlerden ya da gideceklerden çok fazla sayıda e-mail aldık. Gelen e-maillerde anlatılan endişeler ve umutsuzların bir çoğu benzerdi. Dosyamızın son gününde yine 4 farklı beyin göçü hikâyesine şahitlik edeceğiz. 36 yaşındaki Aslıhan, Mart 2018’de İngiltere’ye taşınmış ve finans alanında çalışıyor. 37 yaşındaki Fırat Topal da finans sektöründe genel muhasebeci ve hazineci olarak çalışıyor. Fırat, 2017’nin Aralık ayında Hollanda’ya yerleşmiş. 39 yaşındaki Gökhan 20 yıldır tasarımcı olarak çalışıyor ve 1 yıl önce ailesi ile birlikte Londra’ya yerleşmiş. 30 yaşındaki Gizem ise eşi ile birlikte Ekim 2018’de Avustralya’ya yerleşmiş. Mesleğinde 5.yılı olan Gizem, finans uzmanı.

► Türkiye’den gitme sebebiniz nedir?

ASLIHAN: 2,5 yaşında bir çocuğum var. Bu nedenle temel motivasyonumuz eğitim oldu. Türkiye’deki eğitim sistemi geçmişten bugüne yap-boz gibi hep değişen ve uzun soluklu olmayan programlarla doluydu. Ama son dönemde bu belirsizlikle korkunç derecede arttı ve ciddi bir kalitesizleşme söz konusu oldu. Bu da sisteme olan güveni neredeyse sıfırlıyor. Devlet okullarının müfredatlarındaki anti-seküler değişiklikler endişe verici. Düzgün programı olan özel okulların ise fiyatları astronomik düzeyde. İki ebeveynin de çalıştığı bir ailede maaşlardan biri olduğu gibi okul masrafına gidiyor.

Fırat Topal, Hollanda’ya yerleşti.

Fırat: Açıkçası konu aşk olunca gitmek istediğiniz zamanı ve bununla ilgili planları önceden kestirmek imkânsız. Ancak tabii eşimin Türkçe de konuşabilmesine rağmen benim dilini konuşamadığım bir ülkeye yerleşme sebebimizi ve Türkiye yerine Hollanda’da bir hayat kurmamızı şöyle açıklayabilirim. Kendi kurduğunuz ve inşa ettiğiniz dünyayı, dışarıdan çok fazla tehdit altında olmadan devam ettirme imkanının varlığı, başka insanların özgürlük alanlarına müdahale etmediğiniz sürece kendinize de devlet veya diğer insanlar tarafından müdahale edilmediğini bilmek güven veren duygular. Bu duyguları daha iyi bir sosyal hayat ve eğlence hayatı, işçi haklarının korunduğu kurumlarda çalışma isteği ve uluslararası seyahat kolaylığının varlığı gibi motivasyonlar da destekleyince ülkeden ayrılma konusunda gerekçeleriniz oluşuyor.

Gökhan: Birinci önceliğimiz kızımızın eğitimi idi. Eşim de ben de uluslararası şirketlerde orta düzey yöneticilik yapıyorduk. Kızımız olmadan önce yurtdışında yaşama fikri yine aklımızın bir köşesinde vardı ama kızımız olunca bu plana öncelik verdik. Ülke olarak eğitim konusunda geldiğimiz noktayı düşününce ve bir de kızımızın iyi bir eğitim alması için harcadığımız maddi, manevi çabayı düşününce bu kararı aldık.

Gizem: Türkiye’de eğitim ve hukuk alanında yaşanan olumsuzluklar diyebilirim. Yani hukuk sisteminin adaletli şekilde işlemeyişi ve eğitim müfredatın her daim değişimi… Eğitim sisteminin içinin boşaltılması, değerli rektörlerin, araştırma görevlilerinin, eğitmenlerin görevden uzaklaştırılması. Evliyim ve çocuk doğurmaya karar verdiğimizde, doğacak çocuğumuza içi boş bir eğitim hayatı sunmak istemeyişimiz diyebilirim. Kısaca geleceğimizi ve kendimizi güvende hissetmek için gitmeye karar verdik.

► Türkiye’de beyin göçü sizce neden yaşanıyor?

Aslıhan: Ülkenin genç beyinleri kendini güvende hissetmiyor. Düşüncelerini özgürce açıklayamayan, baskılanan, ötekileştirilen ve gün geçtikçe yoksullaşan insanlar önlerine seçenek konduğunda tabii ki daha özgürce ve aynı eforla daha keyifli yaşayabilecekleri bir opsiyonu seçiyor.

Fırat: Bu konuda herkes için geçerli bir teşhis koymak pek mümkün değil. Bir kaç gruba ayırabiliriz. Tamamen iş hayatının getirdiği fırsatlarla, bir gün mutlaka geri dönmek üzerine 5-10 sene gibi bir dönemde iyi bir maddi kaynak yaratıp Türkiye’den geçici olarak ayrılanlar var. Bunların ülkelerinden çok fazla şikayetleri olmadığı gibi genelde gittikleri ülkede de kalıcı olmayacakları bir hayat tarzını tercih ediyorlar. Tabii orada iken fikrini değiştirip kalış süresini uzatanlar da var. Bir grup insan son 20 hatta 30 yılda Türkiye’de yaşanan sosyo-kültürel ve politik olaylardan duydukları hoşnutsuzluk sebebiyle ülkeden (istemeyerek de olsa) ayrılanlar. Kimisi çocuklarının geleceği ve eğitim sistemi daha üst düzey bir ortamda büyümesi için ayrılıyor. LGBT komunitesinin içinde olup bu insanların haklarının çok daha iyi korunduğu ülkelere göçenler var… Ve nihayet ülkesinden nefret edecek raddeye gelip kaçarcasına uzaklaşanları da saymak lazım.

Gökhan: Benim takip edebildiğim kadarıyla çocukların eğitimi önemli nedenlerden birisi. Bir diğer neden olarak, göç eden kişilerin mesleklerine hak ettikleri değerin verilmemesini söyleyebilirim. Ülkenin politik durumu da bir başka neden elbette.

Gizem: Genç bireyler kendilerini güvende hissetmiyorlar. Çünkü herhangi bir durumda adalet sisteminin işlemediğini daha doğrusu olmadığını görüyorlar. Ülkede bir gelecek öngöremiyorlar. Her daim, her alanda ekonomi, siyaset ve eğitim gibi belirsizlik hâkim. Gelirlerinin, alım gücünün, her geçen gün eksildiğini görüyorlar.

HİÇ BU KADAR AYRIŞTIRILMAMIŞTIK

► Ülke için geleceğe dair fikirleriniz neler?

Aslıhan: Benim hala umudum var! Çevremdekileri şaşırtma ve hatta kızdırma pahasına bıkmadan bunu söylüyorum. Türkiye benim ülkem ve gitmiş olsam da sevmekten elbette vazgeçmiyorum. Ve bir gün şu anki durumundan çok daha iyi bir noktaya geleceğine olan inancımı koruyorum.

Fırat: Türkiye’de 1980 darbesinden sonra başlangıç tuşuna basılan bir toplumsal kriz var. Bunun içinde kültürel yozlaşma, giderek artan ve son 10 yılda adeta yüceltilen cehalet/yarı cehalet ile buna bağlı olarak bilgiye hatta bilgili insana duyulan nefret, ötekileştirme ve bu ötekileştirme sonucu “diğer tarafta” olan insanlara karşı duyulan öfke gibi belli başlı problemler var. 38 yıldır etkisini giderek artıran bu faktörler, tartışma kültürü, temel hak ve özgürlükler, sosyal güvenlik gibi konularda oldukça karanlık bir geçmişi olan bir ülkede maalesef çok kötü bir ortam yarattı. Tüm dünyayı etkileyen, bireylerin yabancılaşması, sosyal medya ve medya eliyle, değer ve kişilerin çok çabuk yüceltilip yok edilmesi, bilgiden çok sansasyonel fikirlere olan hayranlık da bu ortamın içinde gelişince patlamaya hazır bir bomba yarattı. Şu andaki siyasi aktörler bu olumsuz tabloyu kendi iktidarlarının devamı için kullanmakta oldukça başarılılar. Bu ortamdan şikâyetçi olan yerli halkın Ege kıyısındaki küçük şehirlere veya büyük şehirlerde duvarların ve güvenlik görevlilerin koruduğu oldukça acıklı görünen sitelere kaçtığı, fırsatı olanların ülke dışına yerleşmek için büyük bir özlem duyduğu, memnun olanların ise büyük bir kolaycılık ile ülkenin başına gelen tatsız olaylarda bu memnuniyetsiz kitleyi çeşitli etiketlendirmeler ile suçladığı bir ülkeye dönüştü Türkiye ve bunu iyi yönde değiştirecek sinyaller de vermiyor. 70 milyon kızgın, memnuniyetsiz, sabırsız ve bilgiye ulaşmak için hiç emek sarf etmek istemeyen insanı bir kafese atıp birbiriyle dövüşmesini izler gibiyiz bazen.

Gökhan: Şu anda sanıyorum tarihimizde hiç bölünmediğimiz kadar bölünmüş durumdayız. Daha önce de farklı fikirlerde insanlar bu topraklarda yaşadı ama iki ayrı uç hiç bu kadar ayrışmamıştı. Üstelik bu sefer uçlardan biri çok agresif. Diğer görüşteki insanlar da gittikçe azınlık olmaya başladı. Görüşlerini dile getirmekten korkmaya başladılar. Göçlerin bir nedeni de buydu. Gelecekte de herhalde şu anki çoğunluğun istediği şekilde devam edecek bu süreç. 2 ayrı uçtaki kitleleri orta yolda buluşturmaktan oldukça uzağız, bence daha da uzaklaşacağız.

► Gitmeye karar verdiniz ülkede yeni bir hayat kurma kaygısı taşıyor musunuz?

Aslıhan: Hayat kurma kaygısı mutlaka var ama çalışan, üreten insanların emeğine değer verildiğini görünce bu kaygı ülkemizdeki “hayatta kalma”, insan gibi yasayabilme” ve “çocuğuna bir gelecek sunabilme” kaygılarından daha one geçmiyor.

Fırat: Bu kaygıyı gittiğim andan beri yaşıyordum ama aynı zamanda bu bir maceraydı. Bu macerada elbette eşimin buradaki yerleşik hayatının önemli bir yardımı oldu. Tabii şunu söylemem lazım Avrupa ve Kuzey Amerika Türkiye’de birçok çocuk ve gencin yetiştirildiğinde öğrendiği gibi, sokakta kimi çevirip “Dostoyevski” deseniz “Raskolnikov kader kurbanıydı” diyeceği bir coğrafya değil. Cahili, ırkçısı, kafatasçısı, “ya sev ya terket’cisi, yabancılaşmış bireyleri ve “biz bu kasabada yabancıları sevmeyiz” güruhuyla önünüze birçok problem koyabilen bir coğrafya. Bugün Almanya’da herhangi bir orta ya da üst düzey işe alınmak için tamamen aynı özelliklere ve özgeçmişe sahip 2 vatandaştan göçmen olanlar bir Almana göre 10 kat daha fazla iş başvurusu yapmak zorunda.

Gökhan: Elbette taşıyorum. İlk 1 yıl içerisinde de bunun zorluğu yaşadık. Bizi hiç tanımayan insanların etrafındayız, bize ait olmayan kendi dilimizi konuşamadığımız bir ülkedeyiz. Kendimizi hem profesyonel hayatta hem günlük hayatta birey olarak kabul ettirmek zorundayız.

Gizem: Tabii ki. Düşünsenize, kendi ülkenizde kurulu bir düzeniniz, belirli bir kariyeriniz var. Ve yeni bir ülkede sil baştan her şeye sıfırdan başlıyorsunuz. Ne kadar kolay olabilir ki.

► İleride geri dönmeyi düşünüyor musunuz?

Aslıhan: Elbette düşünürüm. Eğer kendi ülkemdeki yaşam koşulları(eğitim, temel hak ve özgürlükler, ekonomik koşullar) yaşadığım ülkenin yaşam koşullarına yaklaşırsa neden olmasın.

Fırat: Şu an böyle bir planım yok. Benim ülkeden ayrılma sebeplerimin başında; nüfus fazlalığı, trafik, eğlence hayatı, seyahat imkanları gibi sebepler rol oynuyordu. Bunlar ülkelerin geçmişinden gelen, karakterlerine yapışmış ve değişmeyeceğini düşündüğüm şeyler. O yüzden geri dönmeyi hiçbir şekilde düşünmüyorum.

Gökhan: Şartlar ne gösterir bilemem tabi ama dönmeyi ben şahsen düşünmem, çünkü daha önce dediğim gibi benim beklediğim tarzda ülkenin değişeceğini düşünmüyorum. Sadece eğitim ya da politik sebepler değil bahsettiğim. Daha önce söylemiştim 2 ayrı uç var diye, bizim dahil olduğumuz tarafta yüzler pek gülmüyor. Diğer tarafta da güldüğüne şahit olmadım gerçi.

Gizem: Belirsiz açıkçası. Şu an için bu konuyla ilgili bir fikrimiz yok.

***

Ötekileştirilenler gidiyor

► Giden başka arkadaşlarınız var mı?

Fırat: Son 5 yılda arkadaş ve tanıdık çevremden 1-2 aile ve 3-4 arkadaşım Kanada, İngiltere, Hollanda, Almanya, B.A.E gibi ülkelere yerleştiler, yukarıda saydığım sebeplerden bir ya da birkaçının rol oynadığı sebeplerle.

Gökhan: Benim takip edebildiğim kadarıyla çocukların eğitimi önemli nedenlerden birisi. Bir diğer neden olarak, göç eden kişilerin mesleklerine hak ettikleri değerin verilmemesini söyleyebilirim. Kendi sektörümden örnek verirsem eğer; burada yaptığım mesleğe verilen değeri ve önemi görünce pozitif anlamda bir şaşkınlık geçirdim. Ülkenin politik durumu da bir başka neden elbette.

Gizem: Yurtdışı projelerinde yıllık sözleşmelerle çalışan arkadaşlarımız var ve şansları elverdikçe bu sözleşme sürelerini uzatıp, yurtdışında kalmak istiyorlar.