Gizli enflasyon tezgâhını psikologlar, ürün mühendisleri, işletmeciler, reklam ve pazarlamacılar kurgularlar. İnsanların zaaflarından nasıl istifade edileceği üniversitelerin MBA programlarında ders diye anlatılır

Gizli enflasyon nedir, nasıl yapılır?

Liberal iktisatçılar enflasyonun salt parasal bir olgu olduğunu öne sürerler. Paranın miktar teorisine göre (M x V = P x Y), reel çıktının (Y) ve paranın dolaşım hızı (V) sabittir ya da dışardan faktörlerle belirlenir. Dolayısıyla, ceteris paribus, para arzındaki (M) artış oranı fiyat seviyesine birebir yansır (P). Keynesyen ekoller ise bunun uzun vadede doğru olabileceğini ama kısa vadede piyasaların işleyişindeki çeşitli eksiklik ve aksaklıklardan ötürü para politikasının reel değişkenleri etkileyebileceğini söylerler. Ekonomi tam istihdam seviyesinin altında çalışıyorsa eğer, parasal genişleme ile fiyatları arttırmadan üretim arttırılabilir.

Sonra da işte talep çekişli enflasyon, maliyet itişli enflasyon, yerleşik enflasyon, hiper-enflasyon vesaire diye enflasyonun çeşitleri anlatılır. Ders kitaplarında anlatılmayan bir enflasyon vardır ki o da kapitalistlerin çaktırmadan yaptığı “gizli” enflasyondur.

Gramajı düşürerek zam yapmak
Geçen bizimkiler Magnum dondurma almışlar. Paketi bir açtım, dondurma neredeyse yok. Acaba Mini Magnum mu diye paketi kontrol ettim ama değilmiş. Magnum dediğin, ilk çıktığı zamanlarda bayağı kocaman bir şeydi, yedik mi karnımız doyardı resmen. Üstelik pahalıydı. Arada kardeşimle Magnum’a girerdik. Zaten genelde bayramdan bayrama yerdik. Diğer günler Meybuz’a talim. Hatta ekşisözlük’te “magnum’un pahalı olduğu yıllar” diye bir başlık bile var. Tabii şimdi biraz daha ulaşılabilir bir şey. Ama kendi kalmış aslan Max kadar. Magnum’un 1998 yılında fiyatı, eski lirayla, 500 bin TL imiş. Enflasyon oranında artmış olsa bugün 15 TL olması gerekirdi. Ama 4,5 TL. Magnum’un 1998 senesindeki gramajını bir türlü bulamadım. Ama gözle görülür bir küçülme olduğu gün gibi ortada.

Aynı üçkağıt çekirdeklerde yapılır. Ben kendimi bildim bileli Tadım çekirdek 1 TL’dir. Paketlerin üzerine bir yuvarlağın içinde yazdıkları “1 TL” ibaresi sabittir. Yıllar boyu bir kuruş zam gelmedi. Ya ne oldu? 100 gramlık çekirdek paketleri önce 90 grama, sonra 70 grama, sonra 50 grama düşürüldü. Bugün 1 liraya satılan Tadım çekirdek kalmış 40 gram. Maçın 10. dakikasında bitiyor.

Ekmeğe ve Ramazan pidesine nominal zam nadiren yapılır, ama zam yapılmayan her yıl gramajları düşürülür. Hatta bir ara bu sebepten ortaya çıkmış “tekli ekmek-çiftli ekmek” sorunsalı vardı hatırlarsanız. Halbuki çiftli etmek dediğin yıllar öncesinin tekli ekmeğiydi.

Mesela Tadelle King Size yıllar içinde 100 gramdan, kademe kademe, 45 grama kadar düştü. Ama hâlâ King Size. Kral olmak böyle bir şey demek ki… O değil, olan normal Tadelle’ye olacak, yakında yok olup gidecek. Evinizde çocuklar “benim de bir çikolatam olsa, püskevitim olsa” diyecek.

1 kilo’dan 900 grama düşürülen çay paketleri… 5 litreden 4,5 litreye düşürülen yağ tenekeleri… Hafifleyen şampuan kutuları… Hava dolu cips paketleri… Küçülen kebaplar, lahmacunlar, fast food mönüleri… Üniversite kantinlerinde küçültülen karton çay bardakları…

Dikkat ettiyseniz üç açılı diş fırçaları da yok artık. Önce açı sayılarını çaktırmadan ikiye indirdiler, sonra da fırçaları dümdüz çubuk gibi yaptılar. Düz fırçalar dişlerimdeki bakteri plağını eskisi kadar iyi temizlemiyor sanki. Gerçi bunun sebebi 7 etkiden 3 etkiye düşürülen diş macunları da olabilir. Bilmiyorum… Şaka bir yana, açıların değil ama diş fırçalarındaki kılların sayısını azalttıklarına iddiaya girebilirim.

Bu aslında sonsuz bir döngü gibi. Ürün artık o kadar küçülüyor ki piyasadan kalkıyor, onun yerini aynı ürünün bir üst boyu alıyor ve gizli zam ona yapılmaya başlanıyor. Zamanla tekli ekmeğin kalkıp yerini çiftli ekmeğin alması, sonra onun da tekli ekmek boyutuna inmesi gibi. Böyle devam edip gidiyor.

Malzeme kalitesinden çalarak yapılan zam
Peynir falan gibi, fiyatı kilosu üzerinden verilen ürünlerde gramajdan çalınamadığı için malzeme kalitesinden çalınır. İdealinde, bir kilo peynir için 7 ilâ 10 litre süt kullanılması gerekir. Peynire zam gelmez veya düşük zam gelir. 1 kilo da hâlâ 1 kilodur (neyse ki ölçü birimlerinden çalamıyorlar, gerçi emin de değilim bunlar onu da çalmış olabilirler). Ama artık 3 litre süt, 1 litre su, 2 kilo iade peynir, 1 kilo kemik unu, 1 kilo da margarin kullanılır. Ortaya çıkan peynir benzeri ürün peynir diye satılır. Yerseniz… Ama yiyoruz işte. Tabii bu dümen yıllara yayılacak şekilde yavaş yavaş çevrilirse insanlar hırsızlığı fark etmez.

Restoranlar lahmacunun ve kebabın boyutunu ancak bir yere kadar küçültebilirler. O eşikten sonra sıra malzeme kalitesinden çalmaya gelir. Yağsız et yerine yarım yağlı et kullanmaya başlarlar. Kaliteli sıvıyağ yerine ucuzunu alırlar. Kahvaltıcılar alışverişi BİM’den yapmaya başlarlar. Vesaire… Dolayısıyla fiyat ve gramaj aynı kalsa bile ürünün kalitesi düştüğünden gizli bir enflasyon yapılmış demektir. Ve bunların hiçbiri TÜİK’in enflasyon hesabına yansımaz.

İşin aslı şu… Yıldan yıla hammadde ve üretim maliyetleri sürekli artıyor. Artan maliyet baskısı kârlılığı aşağıdan sıkıştırıyor. Şirketler bu artan maliyetleri satış fiyatına, burası çok önemli, ancak ve ancak ücretler artıyorsa yansıtılabiliyorlar. Çünkü eğer ücretler artmıyorsa, ya da yavaş artıyorsa, fiyatları arttırmak vatandaşın satın alma gücünde gerilemeye, dolayısıyla da satışlarda düşüşe sebep olacaktır. Gizli enflasyona durağan ekonomilerde ve kriz zamanlarında daha sık rastlanır. Çünkü yüksek işsizlik durumunda toplam efektif talep iyice daraldığından fiyatları arttırmak daralmayı hızlandırır. Gizli enflasyon sayesinde rakamları fazla yüksek gözükmez ama aslında tüketim sepetiniz küçülmüştür. Diyeceğim, meselenin çekirdeğinde vahşi kapitalist rekabet, sınıf mücadelesi ve bölüşüm problemi var.

Ecnebiler buna “shrinkflation” ya da “stealth downsizing” diyorlar. Şirketler, insanların paketlerin arkasına yazdıkları ürün detaylarını okumayacakları ve yavaş yavaş düşürülen gramajları fark etmeyeceklerini beklerler. Haklılar, zira insanlar paketlerin arkasında karınca duası gibi yazılmış destanları okumazlar. Gizli enflasyon tezgâhını psikologlar, ürün mühendisleri, işletmeciler, reklam ve pazarlamacılar kurgularlar. İnsanların zaaflarından nasıl istifade edileceği üniversitelerin MBA programlarında ders diye anlatılır… Halbuki resmen yasal dolandırıcılık. Ama liberallere göre “yeni gramajı yazmışlar işte oraya, yalan söylemiyorlar, silah zoruyla da değil, beğenmiyorsan alma.” Argüman seviyesi bu yani.