Google Play Store
App Store
Göç ve eşi benzeri görülmemiş saldırı
Fotoğraf: AA

Ali ARAYICI / PARİS

Fransa'da, 26 Ocak'ta Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron "göçü kontrol altına almak ve entegrasyonu geliştirme" amacını taşıyan yasayı imzalayıp yürürlüğe koydu. Ancak, hem sağda hem de solda yasaya ilişkin lehte ve aleyhte süren tartışmalar bitmiş değil.

Jean-Claude Samouiller, Sophie Binet ve Patrick Baudouin'in de içinde yer aldığı bir grup sivil toplum, sendika ve dernek temsilcileri, yasanın yabancı kökenlilerin yaşamlarına ve haklarına zarar veren bir dizi hüküm içerdiğini belirtiyor. Anayasa Mahkemesi de yasanın belli bölümlerinin anayasaya aykırı olduğuna hükmetti. Yasa, İnsan Hakları Derneği (LDH) başkanı Patrick Baudouin ve yardımcısı Marie-Christine Vergiat'ın da içinde yer aldığı pek çok aydın, devrimci, sosyalist, demokratik kişi ve kurumlar tarafından da eleştirildi ve eleştirilmeye devam ediyor.

ANAYASAYA AYKIRI YASA

Macron’un, yabancı düşmanlığını artıran ve körükleyen tartışmalı göç yasasını onaylamasından bir gün önce Anayasa Konseyi, yasanın içeriğinin yaklaşık %40'ının anayasaya aykırı olduğuna karar verdi. Bu durum, Macron hükümeti, yasaya oy veren sağ ve aşırı sağcı, ırkçı ve faşist parlamento üyeleri arasında ciddi bir rahatsızlık yarattı. Merkez sağda bulunan Merkez Birlik (UC) ve Cumhuriyetçiler’in (LR), Ocak sonunda Senato’ya sunduğu tasarı kamufle edilmiş, tuzaklarla doluydu. Bununla birlikte, mahkeme yabancı kökenlilerin yaşamlarına, en temel haklarına zarar veren ve hükümetin ilk metninde yer alan; diğer tedbirlerin Anayasa'ya uygun olduğuna karar verdi. Daha da kötüsü, yasadaki kırktan fazla son derece endişe verici tedbirin anayasaya uygunluğu konusunda bir görüş bildirmedi. Bu yasa, 1945'ten bu yana en baskıcı, ayrımcı ve ırkçı bir yasadır.

Halihazırda yürürlükte olan bazı tedbirler, valilerin elindeki baskıcı yapıların açık bir artışını temsil ediyor. Bu durum, on binlerce insanı daha da büyük bir güvencesizlik içinde tutacaktır.

SIĞINMACILAR HEDEFTE

Yasa düzenlemelerle daha da sertleşti. Örneğin oturma izni almak ve yenilemek için "Cumhuriyet ilkelerine saygı gösterme" şartı, çifte cezanın artırılması, Fransız vatandaşların eşleri ve yakınlarının Fransız Topraklarını Terk Etme Zorunluluğuna (OQTF) karşı korumanın kaldırılması ve gönderme için kamu düzenine yönelik tehdidin bahane olarak kullanılması var. Bunlara, göçmen ve sığınmacı bekleme yerlerinde ve idari gözetim merkezlerinde, özgürlüğüne kavuşması için mahkemeye erişimin kısıtlanması, ev hapsi ve yeniden giriş yasakların sürelerinin uzatılması, 18 yaşı altı “suçlu” yabancılar için dosya oluşturulması ve OQTF kapsamındaki gençlerin çocuk yardımından mahrum bırakılması eklenebilir. Bu düzenlemeler birlikte ele alındığında içerdiği baskı, şiddet ve kapsam bakımından yabancı kökenlilerin en temel demokratik haklarına yönelik eşi benzeri görülmemiş bir saldırı teşkil ediyor. Aynı zamanda, yasa sığınmacı sistemini de kademeli olarak ortadan kaldırıyor.

Ulusal Sığınmacı Mahkemesi'nde (TNR), ortak karar alma mekanizmasının sona erdirilmesi, kabul koşullarının reddi ve kişilerin iltica başvuruları kaydedilmeden önce gözaltına alabilmeleri yasallaşıyor. Fransa'ya sığınmak isteyen kişilere yönelik kabul sisteminin içini boşaltan tasarlanmış tedbirler içeriyor. Yabancı düşmanlığını körükleyen bu yasayla, hukukun üstünlüğü tamamen yok edildi. Bazı öneriler uluslararası sözleşmeler, Avrupa anlaşmaları ve Anayasa'ya ters düştüğü için merkez sağ, aşırı sağcı, ırkçı ve faşist partiler; bu yükümlülükten kurtulmak amacıyla, sistemde reform yapılması gerektiğini savunuyor.

BİR İNSANLIK SORUNU

İnsanların en temel haklarını ellerinden almak amacıyla yasalarda revizyon yapılmamalı. Bakınız, göç yasasının parlamentoda görüşülmesi, nefret dolu ve ırkçı söylemlerin yanı sıra; laik ve demokratik sistemin kurucu değerlerini sorgulayan söylemleri meşrulaştırmak için kullanılmaya çalışıldı. Hükümet, anayasaya aykırı hükümler içeren bir yasayı, bilinçli olarak kabul edip bu ölümcül oyunu oynadı. Kuşkusuz, gelecek günlerde bunun sonuçlarının onarılması zor olacak. Fransa'nın, Avrupa Göç ve Sığınmacı Paktı'na verdiği koşulsuz destek, tehlikeli ve onarılması zor bir sinyal.

İdari statüsü ne olursa olsun herkesi koruyan, kucaklayan ve insanlığın temel haklarına koşulsuz saygı gösterilmesini sağlayan "hümanist" bir toplum için; mücadeleye sürekli devam edilmeli. Sığınmacı başvuruların işleme konulması için yasal ve güvenli kanallar olsa da olmasa da göç devam edecek. Ülkelerini baskılar, savaş ve başka nedenlerle terk etmiş herkes için onurlu kabul politikaları, sürgünlerin ve sığınmacıların en temel haklarına saygı gösterilmesi bir insanlık görevidir.