Gökten üç zeytin düşer
Fotoğraf: Nova Vera Zeytinyağları Arşivi - Şevket Koca

Esme ARAS / esmearas@gmail.com

“Cumhuriyetimizin Yüzüncü Yılında Geçmişten Günümüze Ayvalık’ta Zeytin Hasadı” adlı seçki, Halil Genç’in editörlüğü ve Serkan Aziz Ceyhan’ın proje koordinatörlüğünde Parma Kitap etiketiyle Aralık 2023’te okurların ilgisine sunuldu. Makale, inceleme, tarihçe, anı, öykü, şiir ve deneme türlerinde altmış yazarın kalemiyle dallanıp budaklanan “Zeytin Hasadı”, birliktelik ruhunun altını çizmek üzere yola çıkmış.

Yerli halkın çoğunca mübadil olduğu Ayvalık, kültürel anlamda donanımlı ve eğitimli kesimin ilgisini epeydir çekiyor. Bu da kültür ve bilim insanlarının yaşam alanı olarak seçtiği kentin olumlu yönde gelişmesi, zenginleşmesi demek. Ayvalıklıların görece “dışarlıklı” sayılabilecek kitleyi hemencecik benimseyivermesi, onlarla kaynaşması, o kitlenin de kendini yerel kültüre dahil ederek oraya ait hissetmesinin altında, kuşkusuz ki göçmen kültürünün etkisi var. Çok kültürlü bir yapıdan çıkıp gelen mübadiller öteki olmanın, kendini yerelde kabul ettirebilmenin ne anlama geldiğini, bunun ne denli zor olabileceğini iyi biliyorlar. Farklılıklara rağmen bir arada yaşayabilmenin önemini, güzelliğini, işler yolunda gitmediğinde ise sonraki kuşaklara sirayet edecek kökten bir sarsıntıyı geçmişlerinde acıyla deneyimlediler. Bu nedenle etnik yapı itibarıyla ortak yaşama kültürünü benimseyip sürdürüyorlar. İşte o noktada huzur, zeytinyağı gibi yumuşacık sızıyor saklandıkları küplerden hayat altlarına doğru… Değdiği yeri sıvazlayıp besliyor, zaman geçtikçe yaraları iyileştiriyor.

BARIŞIN SİMGESİNİN MAZİSİ

Onlar ki yerleştirildikleri Rum evlerinden ziyade, başka topraklarda kök salıp başka bir yurtta filizlenen soy ağaçları ile zeytin ağacı arasında kurdukları özdeşliğe tutunarak hayatta kalabildiler. Kendilerine emanet edilen evlerde misafir olduklarını unutmadan. Ne de olsa herkes gelip geçici, bu dünyanın göçmeniydi. Vakti zamanı geldiğinde terk-i diyar eyleyecek bu sahneyi. Ama o yüzyıllık taş ev, gölgesinde soluklandığımız, gövdesi anıtsal kutsal ağaç bizden sonra da yaşayacak. Bu kentin toprağına ekilen kültür öğelerinin tohumları yeşerecek, körfezi çevreleyen bitki örtüsü gibi hep yemyeşil kalacak.

Antikiteden günümüze farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış yörede, barışın simgesi sayılan zeytinin mazisi asırlar (2500 yıl) öncesine dayanır. Kireçli ve killi katmanları seven zeytin ağacı, bu toprakların iklim şartlarında doğal, kültürel ve endüstriyel mirası oluşturur. Coğrafi konum, iklim ve toprak yapısı ürünlerde kendine has bir karakter yaratır. Tıpkı farklı etnik kökene sahip mübadillerin, yerelle ve bu halkaya sonradan katılanlarla el ele tutuşması, bir mozaik resmini meydana getirmesi gibi. İşte Ayvalık çevresinde yetişen zeytin yağı aroması da “çağla, çimen, enginar” karışımı kendine has çoğulcu rayihasıyla tek ve özeldir. Bu anlamda Edremit Körfezi havzasında sadece Ayvalık’ta bulunan 2 milyon zeytin ağacı arasında 81 adeti anıt ağaç olarak tespit edilmiş, 51’inin tescil süreci tamamlanmıştır.

ZEYTİNE İNEN DARBELER

Kültür varlıklarımızı korumak ve çoğaltabilmek amacıyla ülkemizde ilk Zeytin Bayramı 4 Kasım 1943’te düzenlenmiştir. 2005’te başlayan ardışık zeytin hasadı şenlikleri 2016’da uluslararası nitelik kazanmış, Ayvalık Uluslararası Zeytin Hasat ve Turizm Festivali’nin 18’incisi, geçtiğimiz yıl 13-19 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Festivaller bir kent için önemlidir, üretimden yola çıkarak ekonomiye ve tanıtıma katkı sağlar. Öyle ki Ayvalık 2017’de Endüstriyel Peyzaj başlığıyla UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ne girmiştir. Amaçlanansa mimari açıdan tarihi ve kültürel eserlerin korunması yoluyla asıl listeye alınmasıdır. Bu açıdan bakılırsa, bir ürünün hayat döngüsünü etkilediği, değiştirdiği rahatlıkla görülebilir.

Bu yayına katkı sunan herkesin birleştiği nokta ise; iklim değişikliği ve insan eliyle zeytine inen darbelerin, gelecekte çocuklarımızın hayatını olumsuz etkileyeceği yönünde. Ona her şeyiyle sahip çıkmaktan başka seçeneğimiz yok! Yaşama yüzyıllardır tutunan zeytinin kadim gövdesine, bilge ruhuna, mucizevi meyvesinden elde edilen sarışın yağına değil sadece. Geçmişte hasat zamanı, mal sahibi ve tayfa arasında bir muhasebe aracı olarak kullanılan zeytin jetonlarına da kültürel obje olarak, hatta atıkları dönüştürülerek farklı alanlarda kullanılabilen zeytin küspesine de sahip çıkmalı. Belki pirina kokusu alışık olmayana, yabancısına elbette aynı anlamı sunmaz. Ama bize köklerimize, sıcacık yuvamıza, bizi sabırla bekleyen mezar taşlarımıza kavuşmayı müjdeler her seferinde. Farklı koku notalarının bir araya gelmesiyle yaratılan parfümün aramızda dans etmesi, sirtaki, halay, horon, zeybek oynaması gibi ayrı seslere basarak bugün hep bir ağızdan aynı şarkıyı söylüyoruz ki sonunda kırıma uğramayalım.

Başka kentleri bilmem ama bizim hikâyemizde gökten elma değil üç zeytin tanesi düşer. Biri bu yayında emeği geçenlere, biri bana anlatıcıya, biri de siz okurlara… Bereketiyle gelsin, çoğalsın, artsın eksilmesin, taşsın dökülmesin.