Son 4-5 yıldır yayın dünyamızın en sevindirici yönlerinden birini, görsel kültür ve görsel ideoloji başta olmak üzere görsellikle ilgili çeviri kitap sayısındaki artış oluşturuyor. 1980’lerde....

Son 4-5 yıldır yayın dünyamızın en sevindirici yönlerinden birini, görsel kültür ve görsel ideoloji başta olmak üzere görsellikle ilgili çeviri kitap sayısındaki artış oluşturuyor. 1980’lerde Metis Yayınları’nca Türkçeye çevrilen John Berger’in ‘Görme Biçimleri’ adlı kitabı, konuya adını da veren neredeyse tek çalışmaydı. Berger, görme biçimlerinin sınıfsal alışkanlıklardan kültüre ve başta yağlıboya resim ve fotoğraf olmak üzere sanatsal biçimlere yoğun bir tarihsel dökümünü veriyordu. Kitap halen fotoğraf, sinema ve sanat alanlarında ders kitabı olarak önemini koruyor. Bu alanda 2002 yılında Ayrıntı Yayınları tarafından Türkçeye kazandırılan diğer önemli bir kitap ise Richard Leppert’in ‘Sanatta Anlamın Görüntüsü’. Leppert imgelerin toplumsal işlevi alt başlığı taşıyan bu hacimli çalışmasında, natürmort resimlerden, kapitalizmin çiçek piyasasına, gözü kışkırtan ve mülkü kutsayan manzara resimlerinden para ve modernliğin görünümü olarak portre resimlerine görmenin uzun ve ‘suç’ dolu gelişimine odaklanıyor. Yoksulların pis bir sırıtışla, aristokratların ise duyguları gizleyen ciddiyetle temsil edildiği, erotik ve doğulu bedenlerden av resimlerine uzanan, imgelere sinmiş bir sınıf mücadelesi tarihi yazıyor.

Bu alandaki diğer önemli bir yayınlar ise, adı görme ile anılan filozof Merleau-Ponty’nin kitapları. Temel kitabı ‘Algının Fenomolojisi’ olmasa da diğer kısa ama yoğun kitapları birbiri ardına Türkçeye çevriliyor. Ahmet Soysal’ın özenli çevirisi ve açıklamalarıyla ‘Göz ve Tin’ hemen arkasından ‘Algılanan Dünya’ Metis Yayınları’ndan, ‘Algının Önceliği’ ise Kabalcı tarafından yayımlanmış oldu. Modernitenin gözü imtiyazlandıran, dokunmayı ve bedeni ikincilleştiren yönüne eleştirel yaklaşan Merleau-Ponty, görme ve algılama eylemimize felsefi bir derinlik vermeye çalışıyor. Bu alanda Metis’in bir yayın programı planladığı hissediliyor. Yine aynı yayınevi tarafından 2004’te yayımlanan Susan Buck-Morss’un ‘Rüya Alemi ve Felaket’ adlı çalışması, sanat yapıtlarından makinelere, mutfak araçlarından modaya, reklamlardan sinemaya yüzlerce örnek görselle kapitalizm ve komünizmin arasındaki imgeler mücadelesini anlatıyor. Aristokrasinin boş zamanı ve aylaklığı kutsayan süslü objelerinden, eşitlikçi sadeliğin işlevli metalik yüzeyine, nesnelerin ve tasarımların masum olmayan bir savaşı aynı zamanda bu tarih. Bizim kanıksadığımız en bildik kadrajın bile nasıl politik ve sınıfsal bir temsili ürettiğinin çarpıcı örnekleriyle dolu Morss’un kitabı. Ron Burnett’in 90 sonrası dijital imajlara ve video görüntülerine odaklandığı ‘İmgeler Nasıl Düşünür’ kitabı da bu literatüre yapılan önemli katkılardan. İletişim teknolojileri ve tasarımı alanında geniş bir deneyimi olan Burnett, bu yeni ‘imge ekolojisine’ yakından bakıyor. Bilişsel bilimlerin insan bilinci konusunda getirdiği açılımlardan yararlanan yazar, zihni ve bedeni anlamakta karşılaşılan birçok muammanın merkezinde imgelerin yer aldığını savunuyor. İnsan bilincinin oluşumunda dilin yanı sıra imgelerin de temel bir rol oynadıklarını ve artık insan kültür ve doğası hakkında yapılacak herhangi bir tartışmanın imgelerin bu rolünü hesaba katmaksızın verimli olmayacağını öne sürüyor.

Görsellikle ilgili yayınlanan son kitaplardan biri de bu alanın klasiklerinden. Kendisi de görsel kültür dersleri veren Rahmi Öğdül’ün çevirdiği Rudolf Arnheim’in ‘Görsel Düşünme’ adlı çalışması, başta sanat tarihi olmak üzere etkileri büyük olmuş bir kitap. Okuru birikimiyle zaman zaman zorlayan bu çetin kitap, düşünme, akıl ve görmenin ayrılmaz birliğinin izini sürüyor. Arnheim, görsel algıda zekâdan, şekil kavram ilişkisine ve soyutlamaya oradan çocukların çizimlerine, göstergelere görsel düşünmenin evrimine odaklanıyor; fizyolojiden psikolojiye ve pedogojiye yüzlerce deney örneğiyle. Son olarak Versus Yayınları’ndan iki kitabı da bu alana ekleyebiliriz: Jacoues Ranciere’in ‘Görüntülerin Yazgısı’ ve Stephen F. Eisenman’ın Batı sanatında şiddetin imgelerini incelediği ‘Ebu Graib Etkisi’. Dünyamızı dolduran görüntüleri anlamak için...