ABD’nin gücünü reddetmeye henüz çok uzağız. Fakat şimdiden ufukta hem ticari ilişkiler hem de askeri güç anlamında yeni bir çok kutupluluğun ışığını görebiliyoruz

Gücün el değiştirmesi

VIJAY PRASHAD
@vijayprashad

ABD hâlâ dünyanın en önemli gücü mü? Şüphesiz ki askeri üsleri ve deniz kuvvetleri üzerinden küresel erişime sahip en tehlikeli askeri güç. Fakat bu, ABD’nin gücünü dünyanın her yerinde kullanabilmesi için yeterli mi?

ABD’nin Suriye planının çöküşü bu gücün her yerde ve her şeye kadir olmadığının göstergesi. Bu gücün sınırları var. Suriye’ye Rus hava kuvvetlerinin girişi ABD’nin amaçlarının önünü kapattı, her ne kadar bu amaçlar çok zayıf şekilde kurgulanmış olsalar da… Fakat Suriye uvertür. Asıl aksiyon Doğu Asya’da yaşanıyor. Çin’i kuşatma girişimleri devam ediyor. Fakat başarılı olabilecek mi?

Öncelikle, ABD Pasifik kıyısındaki ülkeleri Trans-Pasifik Ortaklığı’na dahil olmaya zorladı. Malezya’dan Peru’ya kadar, kıyı ülkelerinin neden bu serbest ticaret bölgesine sokulması gerekti? 5 Ekim’de ABD Başkanı Barack Obama açıkladı: “Çin gibi ülkelerin küresel ekonominin kurallarını belirlemesine izin veremeyiz.” Başka bir değişle ABD, Çin’in ticaret kurallarının yaratımına müdahalesinden korktu. Bu neden çok yanlış? Çünkü bu kuralları, ABD yönetimindeki Batı yazmalı. Çin buna nasıl cüret eder!

Çin, Trans-Pasifik Ortaklığı’ndan rahatsız olmuşa benzemiyor. Bu umursamazlığının göstergesi, Kasım’ın başında Japonya ve Güney Kore’yle yaptığı üçlü görüşme. Bu üç güç, birbirleri arasında ticareti artırma kararı aldı. Çin halihazırda Güney Kore’nin en büyük ticari ortağı, Japonya da Çin ekonomisine bağımlı; Japonya ve Güney Kore ABD güvenlik ağında yer alsalar da… Hatta Çin ve Güney Kore, Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı sırasında yapılan mezalimi reddi dolayısıyla ciddi politik zorluklar yaşasalar da…

İkinci olarak, ABD Güney Çin Denizi’ndeki yapay adalara deniz kuvvetlerini gönderiyordu. Bu adaların meşruluğu bir yana, bunlar şu anda Filipinlerin yanında kurulmuş Çin üsleri.

ABD’nin Çin bölgesinde, Filipinler’deki Subic Körfezi dahil birkaç üssü olduğunu söylemek önemli. Anakaradan 500 mil (yaklaşık 800 kilometre) uzaktaki Çin üslerinden bahsedeceksek, San Francisco’ya 8 bin 5 yüz mil (yaklaşık 14 bin kilometre) uzaklıkta, Filipinler’deki ABD üsleri de sorgulanmalı.
Provokasyonlara karşı sakin görünen Çin, Kasım ayı boyunca hem Hindistan hem de Tayland’da askeri tatbikatta bulundu. Hem Hindistan, hem de Tayland, ABD’ye yakın görünüyor. Çin aynı şekilde Rus ordusuyla da bir dizi tatbikat yaptı, bunların arasıda bu yaz Akdeniz’de ve Japon Denizi’nde yapılanlar da var. Bunlar, ABD’ninkinden daha küçük olsa da, kuvvetli olan Çin ordusunun önemli güç gösterileri. Stokholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne ait veriler, ABD’nin geçen yıl Çin ve Rusya’nın harcadığının iki katı kadar askeri harcama yaptığını ortaya koyuyor. Gayri safi milli hasılaya oranına bakıldığında, ABD Çin’in iki katını harcıyor. Çin’in Ruslar’ı desteklemek için Suriye’ye girebileceğini söylemesi askeri güçlerinin değil, politik özgüvenlerinin göstergesiydi.

Geçen sene boyunca Çinli stratejik analistler Çin ve Rusya’nın doğrudan stratejik müttefikliği üzerinde çalışıyor. Yalnızlığa ve alçakgönüllü dış ilişkilere paydos, diyorlar. İlgilendikleri şey, görünen gerçeğin sağlıklı bir tanımı - adını koyalım, Çin ve Rusya kendilerini ABD’nin tek kutbuna karşı bir kutup olarak ortaya koymak istiyorlar. Yeni değerlendirmelerini oluşturan şey, Birleşmiş Milletler’in (BM) 1973 sayılı kararının Libya’yı suistimali ve Ukrayna meselesindeki ABD savları.
Libya’da Çin ve Rusya, Batı’nın sadece sivilleri korumak istedikleri için uçuşa yasak bölge istediklerine dair bakış açısını kabul etmişti. Fakat Batı rejim değişikliğine gitti. Bu bir ihanetti. Rusya ve Çin bir daha asla Batı’yı karşı şüpheden uzak hareket etmeyecekti. Ukrayna’da Çin NATO’nun saldırılarını gördü, Japonya’dan Avustralya’ya genişleyen bir etki alanıyla ABD, doğuya doğru aynı tür provokasyon içinde. ABD Hükümeti Okinawa’daki ABD üssünü kaldırmak isteyen liberal Yukio Hatoyama hükümetine karşı “yumuşak darbe”yi yönettiler. ABD üssünü korumak için bu kadar ileri gidebilirdi, Avustralya’da yeni bir üs inşa etti. ABD’nin Ukrayna’daki hareketleri bu olayların bir aynası. Çinliler’i Ruslar’a yaklaştırdı.

ABD’nin gücünü reddetmeye henüz çok uzağız. Fakat şimdiden ufukta hem ticari ilişkiler hem de askeri güç anlamında yeni bir çok kutupluluğun ışığını görebiliyoruz. Diğer ülkelerin kendilerini tek kutupludan çok kutuplu dünyaya geçiş için hazırlamaları gerekecek. Önümüzdeki birkaç on yılın kesin gerçekliği bu.

Çeviri: Ömür Şahin Keyif