Hâlâ ayaktayız ve diz çökmeye de niyetimiz yok
TMMOB açısından söylemem gerekirse, toplumsal muhalefetin bir parçası olarak çok büyük bir baskı ile karşı karşıyayız. AKP’nin yıllardır hedefindeyiz.
Söyleşi: Dilan Esen
Seçim sonrasında ortaya çıkan ekonomik koşulları, bunların emekçilere etkisini ve TMMOB’nin bu süreçte yapmayı planladıklarını Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ile görüştük.
Ekonomik krizin yükü emekçilerin sırtına yüklenmiş durumda. Ücretler, enflasyon, zamlar ve hayat pahalılığı... Bu tabloya toplumsal muhalefete, emek ve meslek örgütlerine yönelik giderek artan baskılar da eklenmiş durumda. Bu koşullar altında neler yapılabilir, muhalefet nasıl bir çıkış bulabilir?
Ekonomiden siyasete, iç politikadan dış politikaya her alanda krizlerle boğuşan, hukuktan bürokrasiye kadar her alanda çürümüş bir ülke tablosuyla karşı karşıyayız. Krizin tüm faturası emekçi halk sınıflarının sırtına yükleniyor ve yükler her geçen daha da artıyor. Milyonlarca yurttaşımız sefalet koşulları altında yaşamaya çalışıyor.
Öte yandan ülkenin içinde bulunduğu durumun neredeyse hiç tartışılmadığı, sonuçları itibari ile geniş toplum kesimlerinde büyük bir hayal kırıklığı yaratan bir seçim süreci yaşadık. Tüm devlet ve medya imkânlarının seferber edildiği, yalan ve dezenformasyon üzerine kurulu adaletsiz ve şaibeli bir kampanya dönemi ülkeyi teslim aldı. Seçim sürecinde toplumun gerçek sorunları ve ülkenin geleceği yerine, iktidarın yarattığı kirli bir algı çalışması siyasetin merkezine yerleşti. Muhalefetin de bu sınırlara hapsolması ve toplumu siyasetten uzak tutmaya çalışması yapılan en büyük hatalardan birisi oldu.
Elbette seçim süreci ve yarattığı sonuçlar çok fazla ve çok yönlü ancak bunlar arasında belirginleşen iki gerçekliği ele alabiliriz. İlki Türkiye toplumunun değişimden ve demokrasiden yana iradesinin her şeye rağmen teslim alınamamış olması. Toplumun direnme eğiliminin değişik formlar içerisinde devam etmeye çalışıyor olması. İkincisi ise toplum ile siyaset arasındaki bağı koparan bir anlayışın muhalefet güçlerinin büyük bir çoğunluğunu etkisi altına almış olması. Bu iki konunun nedenleri ve sonuçları üzerine odaklanmanın bizi sağlıklı bir yere götüreceğini düşünüyorum.
Öncelikle siyaseti uzmanların ve seçkinlerin elinden kurtarmamız gerekiyor. Toplumu siyasetin dışına atan ve belirli kimselerin ya da organizasyonların bir oyuncağı haline getiren hâkim işleyiş kesinlikle bozulmalı. Bugün her ne kadar üzeri örtülmeye ya da unutturulmaya çalışılsa da ülkemiz tarihinde toplumsal mücadelelerin belirleyiciliği önemli bir gerçeklik. Buna rağmen son yıllarda sokağı işaret etmek dahi öcüleştirildi. Sandıkta oy kullanmak dışında anlamlı bir eylemin olmadığı kanıksatıldı. Neyse ki artık toplumun siyasetteki rolü, direniş, sokak ve örgütlenmenin önemi yeniden konuşulur olmaya başladı. Reklam çalışmaları eşliğinde liderlerin, kişilerin etrafında üretilen kurtuluş senaryolarının topluma vaat ettiği bir çıkışın olmadığı da görüldü. Ya örgütlü toplum olacağız ve kendi kaderimizi belirlemek için mücadele edeceğiz ya da ülkemizin üzerinden silindirle geçilmesine seyirci kalacağız.
TMMOB açısından söylemem gerekirse, toplumsal muhalefetin bir parçası olarak çok büyük bir baskı ile karşı karşıyayız. AKP iktidarının yıllardır hedefindeyiz. Bir yandan yetkilerimiz çeşitli yasa ve yönetmelik değişiklikleri ya da mahkeme kararları eşliğinde budanıyor, kamusal yetkilerimiz bir bir elimizden alınıyor, örgüt yapımıza müdahale ediliyor. Ülkemizin kamusal ve toplumsal yararı için yürüttüğümüz tüm çalışmalar engelleniyor. Kıyıların, ormanlık alanların, tarım arazilerinin, tarihsel kültür varlıkların, yeraltı varlıklarımızın, derelerimizin ve sulak alanlarımızın, hayati öneme sahip koruma alanlarının büyük bölümünde rantsal saldırılar var. Enerjiden, sanayiye, kentleşmeden ulaştırmaya kadar tüm alanlarda piyasacı anlayış hâkim. Biz ranta da piyasacı dönüşüme ve uygulamalara da karşıyız. Karşımızda uluslararası sermaye grupları ve yerli işbirlikçileri ve siyasal iktidar var.
Bir dönem ülkemizin prestijli ve gözde mesleği olan mühendislik, mimarlık ve şehir planlama günümüz koşullarında can çekişiyor diyebiliriz. Kamunun tasfiye edilmesi planlarına bağlı olarak mesleklerimiz de aşındırıldı. Bir afet ülkesiyiz. Bu yönüyle ülkemizin mühendislik, mimarlık ve şehir planlama alanında özellikle gelişkin olması gerekiyor. Ancak mevcut durum bunun tersi yönde ilerliyor. Mühendisler, mimarlar, şehir plancılarının çok büyük bir bölümü yoksul, işsiz, borçlu. Son günlerde TMMOB’nin yetkilerine vurulan güncel bir darbe daha var.
Özel sektörde ücretli çalışan meslektaşlarımızın asgari ücretlerine ilişkin rakam belirleme yetkimiz de elimizden alındı. Meslektaşlarımızın ürettikleri hizmetlere yönelik asgari ücret belirleme yetkimize ve mesleki denetim uygulamalarımıza da darbe vuruldu. Mühendis, mimar, şehir plancıları da meslektaşlarımızın ürettikleri hizmetler de piyasanın acımasız, kuralsız koşullarının ortasına atılıyor.
Kamuda çalışanlardan özel sektöre kadar tüm alanlarda benzer sorunlar var. Mühendisini, mimarını, şehir plancısını açlığa mahkûm edilen bir ülkenin geleceğinde de maalesef ışık olmaz. Ülkemizin geleceği ile meslektaşlarımızın geleceğini, kaderini bir görüyoruz. Kendi üyelerimizin sorunlarına ve örgütlenmeye odaklanırken yetki alanlarımızdaki kamusal saldırılara karşı da mücadele ediyoruz. Tüm zorluklara rağmen hem kendi yetki alanlarımızda hem hukuki zeminde, hem de demokratik zeminde önemli bir direniş ve mücadele yürütüyoruz.
Kuruluş yasamızdan ve örgütlü üyelerimizden aldığımız güçle hâlâ ayaktayız ve diz çökmeye de niyetimiz yok. Önümüzdeki dönem için de güçlü bir mücadele programı hazırlığı içerisindeyiz. Mühendis, mimar ve şehir plancılarının mücadelesini ve sesini daha görünür hale getireceğiz. Bize sırtını dönenlere, bizi yok sayanlara karşı gücümüzü meydanlarda göstereceğiz. Bugün yaşanan temel sorun toplumsal muhalefetin dağınıklığıdır. Toplumsal muhalefet güçlerinin birlikte mücadele zeminlerinin güçlendirilmesi gibi hayati bir görevimiz var.
Güçlerimizin birleştirilmesinin yanı sıra ortak sorunlar etrafından ortak eylemselliklerin üretilmesi de hayati önemde. TMMOB olarak bu konuda üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz.
Toplumsal muhalefetin güçlü sesi için seferber olacağız.