Akaryakıt zamları ve artan enflasyon pazar tezgâhlarını da vurdu. Yurttaşlar temel gıda ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanırken, pazar esnafı ise bankalara borçlanarak işlerini sürdürmeye çalışıyor.

Halkın poşeti boş, esnaf borç batağında
Esnaf, geçinemediğini belirterek bankalara borçlandıklarını söyledi. (Fotoğraf: BirGün)

Zeynep KALYONCU-Yılmaz YÜREKLİ

Türkiye’de her geçen gün artan enflasyon ve hayat pahalılığına bir de geçen ay yapılan ÖTV zamları eklendi. Semt pazarlarında ürünlerin fiyat etiketi her hafta değişirken bu durumdan hem yurttaş hem esnaf rahatsız. Maaşlara yapılan zamlar ise tüm temel tüketim ürünleri karşısında yetersiz kaldı. 

BirGün olarak, İzmir’in merkez ilçesi Konak’ta kurulan pazara giderek esnaf ve yurttaşlarla konuştuk. 

Tezgâhların üzerindeki fiyatların yüksek olmasından dolayı satışlarının düştüğünden bahseden pazar esnafı Musa Cengiz, “Mazot 17-18 liradan 40 liraya çıktı. Bu durum şehir dışından gelen malların fiyatını artırıyor. Asgari ücret artmadan önce 400 liraya yevmiyeli işçi bulunuyordu, şu an 600-700 liraya çıktı. Her şey birbirine zincirli. Şu an sadece günü kurtarmaya çalışıyoruz” dedi. 

‘ÇOCUKLARIMIN YÜZÜNE BAKAMIYORUM’

Bir diğer esnaf Cevdet Taş, “Akşama kadar doğru düzgün siftah yapamadım” diyerek yaşadığı sıkıntıyı özetledi. Taş şunları dile getirdi: “50 lira kazandım sadece. Ürünlere yaklaşık yüzde üç yüz zam geldi. Bir işçinin yevmiyesi 300 lira iken, şu an 700-800 lira. 50 TL ile ben evime nasıl ekmek götüreceğim? İşlerimi kredi borçlarıyla döndürmeye çalışıyorum. Bu insanların alım gücü olmadığı sürece hayat da olmayacak. Ben utanıyorum. Çocuklarımın yüzüne bakamıyorum.”

Geçinemediğinden yakınan bir diğer pazar esnafı Nihat Tan da, “Yurttaşlar perişan ve her gün zam geliyor. Asgari ücrete gelen zammın faydası olmadı. Olan halka oluyor. Bir market arabası 1500 liraya doluyor. Alım gücü yok, evlerde huzursuzluk var. İnsanların parası pulu yok” dedi.

Son iki aydır mazota gelen zamlardan dolayı köylerden süt toplayamadığından bahseden mandıracı Barış Beşer, “Bu ülkede şekeri bile ithal ediyoruz, durumun vahimliğini siz düşünün. Devlet şu anda süt fiyatını 11,5 lira olarak açıkladı ancak mazot fiyatlarının etkisiyle sütün mandıraya giriş fiyatı 16 lira. Devlet yüzde 35 zam verdi. Satış yapabilmek için ürünlerimize sadece yüzde 10 artış uyguladık. Müşteriler 20 liralık ve 40 liralık peynir istiyor. Bu miktar kaç kahvaltıya yeter? Sermayem eridi, kazancım bankaya gidiyor. 

Alım gücünün önemini vurgulayan Beşer, “İktidar ve sistem değişmedikçe bu durum düzelmez. Üreten bir toplum olamadığımız sürece umudum yok” diye konuştu. 

Önceden beş kilo sebze ve meyve alan insanların şu anda yarım kiloluk alışverişlerle evine döndüğünü belirten Ahmet Dumlupınar, “Her gün zam geliyor. Hep bizden gidiyor. Parası olan alır, ya olmayanlar? Bugün taze fasulye 100 lira. Bu zam seneye kuru fasulyeye de yansıyacak” dedi.

‘KENDİMİ SOYGUNCU GİBİ HİSSEDİYORUM’

Mazotun artışının üretim maliyeti ve satış fiyatı arasındaki farkları etkilediğini dile getiren Kafiye Dönmez, “Kendim üretiyorum ama karşılığını alamıyorum” dedi ve ekledi: “10 ton üzümü 250 bin liraya satsam; 150 bin lira akaryakıta, işçiye ve diğer masraflara gidiyor. Elektrik ve su çok pahalı. Alaşehir’de 20 liraya üzüm kesiyorsak, burada 40 liraya satmak zorunda kalıyoruz. Arada çok fark var, evet. Ancak bunun arkasında mazot artışı, işçinin emeği ve benim yevmiyem var. Geçen hafta, bir satıcı olarak, müşterimden utandım; kendimi soyguncu gibi hissettim. Müşterim domatesin fiyatını soruyor, 20 lira diyorum. Müşteri fiyatların durumuna alışmış, 40 lira da desen, yine yadırgamaz.”

Yurttaşların çürük, patlak veya ezilmiş ürünleri alabilmek için akşam saatlerini beklediğini ifade eden Dönmez, “Akşam 18.00 gibi emekli müşterilerimiz geliyor. Çürümeye yüz tutmuş ürünleri atıp atmayacağımızı soruyorlar. Atmayacaksak bile atacağımızı söylüyorum ki alabilsinler. Çatlak yumurta isteyenler oluyor. Bunların çoğu yaşlı insanlar” dedi.

‘BU PARA KİME YETİYOR?’

Asgari ücretli çalışanlar ve emekli maaşıyla geçimini sağlamaya çalışan yurttaşlar da fiyatlardan şikâyetçi.

Emekli yurttaş Erol Ciniviz, “Cebimde pazara ayırdığım 300-350 lira var. Tasarruflu gitmek zorundayım. Yiyecek bir lüks yerine geçti. Hükümet bir an önce gitmeli” dedi. 

Bir başka emekli Hasan Hüseyin Sevim ise şunları dile getirdi: “7 bin 500 lira emekli maaşı alıyorum. 1 kilo patlıcan, 1 kilo domates, erik, kiraz, kayısı, 1 koli yumurta, 1 kilo peynir aldım. Pazara geldiğim gibi 500 lira harcadım, cebimde 35 lira param kaldı.”

İsmini vermek istemeyen bir yurttaş, “Herkes şikâyetçi. Emekliler ve işçiler çok zor şartlarda yaşamaya mahkûm ediliyor. Kazandıkları para ihtiyaçlarını karşılamıyor. Emekli maaşı 7 bin 500 lira, asgari ücret 11 küsur bin lira iken, bu insanlar nasıl geçinecek? 1 kilo zeytin, 1 kilo peynir, 1 koli yumurtanın fiyatı 250-300 lira tutuyor. Pazar arabasının dolması 1000 lirayı geçiyor. Hayat pahalılığı almış başını gidiyor” dedi. 

Bir diğer yurttaş ise, “750 gram yoğurda 65 lira verdim. Fasulye olmuş 100 lira. Şu soğan bile 15 lira. 7 bin 500 lira emekli maaşım sadece pazara gidiyor. Kızım yardım ediyor. Elektriğim, suyum ve doğalgaz faturalarım var. Hangisine yetişebilirim? Köye gidiyorsun köylü batmış. Şehre geliyorsun şehirli batmış. Şu anda yaşadığımız büyük rezillik” ifadelerini kullandı.