Hapishanedeki arkadaşlarım: Yazar kadınlar ve kitapları

Çiğdem MATER - Yapımcı

Bakırköy Kapalı Kadın Cezaevi

Birkaçı hariç, belirli gün ve haftaları sevmem. Onur Haftası, 8 Mart ve 25 Kasım’lar istisnalarıdır. Geceleri, sokakları ve meydanları terk etmemeyi, umutsuzluğa kapılınca kalabalığımızı hatırlatmayı birbirimizden öğrendik, sonuçta neşemiz ve kahkahamızla direnmeyi de. Hep birlikte sokağa çıkmak, sonrasında İstiklal’in dört bir yanında meyhanelere dağılmak, her masada birebir tanışmasak da arkadaşlarımızın oturduğunu bilmek paha biçilemez bir his, hep öyle oldu.

Ben bugün Bakırköy Kadın Cezaevi’nde ikinci 25 Kasım’ımı kaçırıyorum, iki onur yürüyüşü, bir de 8 Mart ekleyin listeye. İnsanın hapishanede en yakın arkadaşı kitaplar, çok okuyorsunuz çünkü başka ne yapacaksınız? :)

Sevgili Elif Ilgaz benden 25 Kasım için bir şeyler söylememi şahane bir fikirle istedi: Hapishane arkadaşım kadın yazarlar ve kitapları!

Belirli gün ve haftaları sevmediğim gibi listeleri de sevmem çünkü beceremem. Elif “on kitap” dedi, ben kendi kendime on yazara çevirdim ama şu anda yazıyı yazarken bile, on yazarı çok aşacağıma eminim, ne yapalım. :)

Hapishane arkadaşlarım kadın yazarların bazıları eski dostlar, otuz yıllık olanlar da var, yirmi yıllık olanlar da. Bazılarıyla burada tanıştım ve hemen dost olduk, evet, hapishanenin iyi yanları da var! Bazılarının adlarını hiç duymamıştım, cezaevi kütüphanesinden kumar oynayarak istedim ve kazandım, iyi çıktılar, bazılarını canım arkadaşlarım dışarıdan önerdiler (en çok Efnan ve Deniz!), öyle okudum. Yeni ya da eski, tüm bu tanışıklıklardan ziyadesiyle memnunum. Bu liste sıralı değil, tamamen bir “paşa gönlüm” listesi. Bu kadınların bazıları ne yazdıysa okudum, bazılarıyla tek kitapta kuruldu bağımız. Çoğuyla tanışsınızdır muhtemelen ama değilseniz, belki tanışmanıza vesile olur, kim bilir? Başlıyorum…

Halide Edib’le, yazdıklarıyla ve yaptıklarıyla, bir aşk-nefret ilişkim var, tanışıklığımız lise yıllarımdan. Öyle olunca, pek çok  kitabını yeniden okudum, bazılarını da ilk kez... Kişisel favorim hem yazıldığı zamanın (1914) hem de bugünün içerisindeki romanı Handan. Hatıraları Mor Salkımlı Ev ve Türk’ün Ateşle İmtihanı’nı arka arkaya okumak da, cumhuriyetin yüzüncü yılında çok iyi bir zihin egzersizi. Ardından da İpek Çalışlar’ın muazzam Halide Edib: Biyografisine Sığmayan Kadın’ını hararetle tavsiye ederim.

Gertrude Bell, onlu yaşlarımın sonunda karşıma çıkan bir kadındı. I. Dünya Savaşı yıllarında Ortadoğu haritasına “iyi” ve “kötü” katkıları hep çok ilgimi çekti, “Arabistanlı Lawrence’ın gölgesinde kalan kadın” diye anılmasına hep çok sinir oldum. Janet Wallach’ın bence çok iyi biyografisi Çöl Kraliçesi: Getrude Bell’in Olağanüstü Yaşamı Bell’i tanımak için şahane bir fırsat. Halide Edib ve Zabel Yesayan’la aynı zamanlarda, aynı yerlerden teğet geçmişler, hep “tanıştılar mı, birlikte bir fincan kahve ya da bir kadeh şeri içtiler mi”, merak ediyorum, hayal ediyorum.

Hep en hayran olduğum kadınlardan biri Hanna Arendt... Bakırköy’de en sıkı yol arkadaşlarımdan. Yazdıklarından bahis şart değil tabii ama şu zamanlara çok uyan Karanlık Zamanlarda İnsanlar’ı anmadan geçmek istemem. Benim gibi biyografi-severseniz, asıl önermek istediğim Elisabeth Young-Bruehl’in “Hannah, arkadaşlıklarından yana şanslı biriydi” diye başlayan Hannah Arendt biyografisi Dünya Aşkıyla.

Svetlana Aleksiyeviç, bildiğim ama hiç okumadığım yazarlardandı. Burada tanıştım yazdıklarıyla, çok zor, çok çarpıcı. Kişisel seçimim Kadın Yok Savaşın Yüzünde. II. Dünya Savaşı, savaşan kadınlar, Sovyetler ve sonrası… Hazmetmesi çok zor, sanırım da o yüzden çok iyi…

İtiraf ediyorum, Annie Eraux’nun adını Nobel alınca duyanlardanım. O yüzden Nobel komitesine minnettarım. Kadınlık üzerine bunca çıplak, sarih, net, dürüst yazabilen çok yok. Ernaux pamuklara sarmalanmalı. Başına bir şey gelince, biraz durup neşeyle, öfkeyle, sevinçle ya da sinirle, kaleme sarılıp içindekileri olduğu gibi akıtıyor diye hayal ediyorum onu okudukça. Hepsi iyi ama favorim Yalın Tutku.

Liseden beri en sevdiğim yazarlar arasında Isabel Allende hep oldu. O isimler sıkça değişti, Allende yerinde durdu. Hapiste vakit bol, yeniden okumalara yer var, Ruhlar Evi’ni geçende yeniden okudum, hâlâ hemfikirim, hâlâ çok iyi!

Hapse girince, Neval Al Saddavi’nin Sıfır Noktasında Kadın’ına yeniden dönmek şarttı tabii. Mısır hapishanesindeki Firdevs’le Bakırköy’deki kadınların mesafesi hiç de öyle fazla değil, Bakırköy Firdevslerle dolu…

Anlamışsınızdır, epeyce eklektik bir kitap zevkim var ama ben aslen polisiyeciyim, “başka hiçbir şey okumayacaksın, tür seç” deseler, polisiye seçerim. Kitapların adlarına girmeden polisiye sevgililerimi anayım isterim, bu kadınlarla hayal kırıklığı ihtimali zor, bazıları uzun zamandır hayatımda, bazılarıyla yeni tanıştım ama kefilim diyeyim: Patricia Highsmith, Sue Grafton, Ruth Rendell (Barbara Vine), Rachel Abbott, Minette Walters, Camilla Lackberg, Yaprak Öz, Katrine Engberg ve tabii ki kraliçem Agatha Christie!

Kadınlığı, anne-kızlığı, yalnızlığı ya da kalabalıkları anlattıkları kitaplarıyla, dünyanın dört bir yanından yeni kadın yazar arkadaşlarım oldu burada. Sayıları çok ama birkaçından söz etmeden geçemeyeceğim. Memeler ve Yumurtalar’la hiç bilmediğim Japonya’yı, kadınları, yoksulluğu ve ayakta kalmayı çok sade ve çok çarpıcı anlatan Mieko Kawakami, “Her kadın annesiyle, her anne kızıyla yolculuğa çıkmalı” dedirten Cold Enough for Snow ile Jessica Au, 1915’te “nar tanesi” gibi dağılan Ermenilerin Fransa’daki hallerini Işık Hep Oradaydı’da, Amerika’daki hayatlarını Zabel ile anlatan Nancy Kricorian, yaş almaya ve yalnızlığa dair, yakından, Beyrut’tan anlatısı Lüzumsuz Kadın’la Rabih Alameddine, bugünün ve dünün Türkiyesi’ne şahane kadınlarıyla bakan Servi Nine ve Üç Güzelleri ile Arlin Çiçekçi, tanışmaktan çok mutlu olduğum yeni kadın arkadaşlarım…

Yazanlar üzerine yazan, yazdığı her kelimeden çok şey öğrendiğim, Nurdan Gürbilek’in yeni kitabı Örme Biçimleri’ni bunca kitap üzerine hasbihâl etmişken, anmadan geçmek istemem. Ayrıca, efsane bir kitap ismi değil mi?

Burada andıklarım yenisiyle, eskisiyle arkadaşlarım. Zihnimi açan, düşünmemi kolaylaştıran, ne hayatlar varmış dedirten, muazzam kadınlar, bazıları da muhteşem karakterler. Birbirimize sarıldığımız gibi, kitaplara ve yazarlara sarılmak da çok güzel, çok güçlendirici. İçeride de, dışarıda da…